Polen Ekoloji Kolektifi olarak 2020’de, tam da salgının Türkiye’de yayıldığının resmi olarak açıklandığı Mart ayınının ardından aylık olarak hazırlamaya başladığımız “Aylık Ekoloji Haberleri Bülteni” bize Türkiye’de kapitalizmin içinde bulunduğu krizi aşmada doğanın üzerindeki baskının artırılmasının faşizmin emek rejimini giderek daha esnek, daha kuralsız, daha sömürgen hale getirişiyle nasıl el ele gittiğini göstermesi açısından kullanışlı bir tarihe not düşme çalışması oldu.
Kıyamet gibi bir yıl odu. Bitmesi için yalvaranlar 2021’de yeni bir Dünya’ya uyanmasa da ekolojik çöküşün belirli eşiklerinin toplumsal bilince çıkması açısından kritik bir yıl olduğu kesin 2020’nin. Bu sadece Covid-19 salgının yaşamın her alanında yarattığı büyük değişim, yeni alışkanlıklar, yeni bir toplumsallaşma, yeni yabancılaşma biçimleri, işyeri maliyetlerinin olmadığı homeoffice esnek emek sömürüsü, izolasyon için gerekli sektörlerdeki işçilerin yaşamsal önemi, vb. tüm bu olguların ekolojik çöküşle bağının kurulması anlamında değil, Covid-19’un kapitalizmin doğayla kurduğu ilişkide hiçbir şeyin değişmemesinde ve buna karşın iklim krizinin ve ekolojik felaketlerin tüm hızıyla ilerlemesinde de etkileri çok şiddetli biçimde hissedilen bir yıl olmasından kaynaklandı.
Türkiye açısından ise, sellerin, orman yangınlarının, kuraklığın, enerji-inşaat-maden furyasının neden olduğu ormansızlaştırma ve ekosistem tahribatının, kirlilik ve kent suçlarının, avcılığın şok dalgaları olarak faşizmin toplumu kontrol altında tutma aracı haline getirilebildiği görüldü. Sömürü, talan ve yıkım karşı koyulamaz gibi görüldükçe içine düşülen karamsarlık ve dağılma hali, neyse ki, bitmek bilemeyen ateşiyle direnişin toparlayıcılığı karşısında kesin bir zafer kazanamadı. Kimi anlarda sınıf mücadelesinin öne çıkan bir yanı olarak ekoloji mücadelesi kendisini Kazdağları, İstanbul Kanalı, Yeşil Yol gibi kitleseleşmiş mücadelelerin yanı sıra Kirazlıyayla, Ilgın, Manisa, Aydın, Denizli, İzmir, Artvin ve Rize’nin ilçelerindekiler gibi yerel halkın yaşam alanlarındaki projelere karşı direnişleri, adliye binaları önündeki hukuki mücadelelerle politik gündemin merkezine taşımayı başardı. Elbette tüm yaşamı tehdit eden küresel ekolojik çöküşün gerektirdiği eylem ve örgütlenme düzeyi yakalanamasa da kendiliğinden gelişen tüm bu mücadelelerde kalıcı yapılar, daha geniş bir perspektif ve strateji tartışmaları gelişerek devam etti.
Elbette, aylık derlemelerimizde tüm kentlerdeki, tüm köylerdeki, tüm yerellerdeki haberleri içermemiz mümkün değildi, ancak olabildiğince geniş bir kaynak taraması yaparak ekoloji gündemini düzenli olarak takip ettik. Bu Polen Ekoloji açısından da bu anlamıyla toparlayıcı bir çalışma oldu. 2020’nin ilk 3 aylık bilançosunu da derleyip ekleyerek oluşturduğumuz bu almanakta bölüm tasnifinin, en tutarlı ve bütünlüklü bakışı içerecek başlıklara göre olup olmadığı tartışılabilir. Ancak yarattığı tahribat açısından sermayenin faaliyet alanlarının birbirine yakınlığı bu tür bir tasnifin haberlerin derlenmesinde işlevli olmasını sağladı.
Her geçen günü ekolojik çöküşün içinde kapana kısıldığımız bir geri sayım gibi yaşamaktansa bugüne vurup yarını kurduğumuz derin bir altüst oluş süreci olarak görmek, bunun yarattığı enerjinin yeni insanı, yeni yaşamı yaratacağı bir zemin olarak görmek, insanın özgün bir parçası olduğu doğanın özgürlüğü için mücadeleyi bir yaşam tarzına dönüştürmek bugünün örgütlü fedakâr direnişçi ekolojistleri için olmazsa olmazı. İşte bu nedenle almanak, önümüzdeki görevler ve sorumluluklar listesi.
Almanak bölümlerini okumak için tıklayın: