Bu yazı, 26-27 Haziran 2021 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlenen Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’nun Madenciliğin Politik Ekolojisi başlıklı 2. oturumunda yapılan sunumun gözden geçirilmiş halidir. Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’ndaki oturumların tamamını izlemek için youtube’daki oynatma listesine ulaşabilirsiniz.
Madenciliğin su varlıkları üzerindeki etkisi birkaç başlıkta ele alınabilir:
- Madenlerde su kullanımı
- Madenlerin suları kirletmesi
- Yer altı sularına etkisi
- Ormanların yok edilmesinin etkisi
- Su kullanımının sağlığa etkisi
- Dolaylı etkiler
Bu başlıkların her birisi, canlı yaşamının temellerinden olan su varlıklarını olumsuz etkileyen konulardır. Bu nedenle de iyi irdelenmelidir. Bu irdeleme bizi, madenciliğin gerekliliği üzerine düşündürmeli, alınabilecek önlemlerin radikal olarak alınmasını sağlamalıdır.
Madenlerde Su Kullanımı
Madencilik çalışmalarındaki su tüketimi, madenciliğin su varlıkları üzerindeki en görünen etkisidir. Su, öncelikle canlıların hakkıdır. Yaşamın sürdürülebilmesi, suya bağlıdır. Madencilikte kullanıldığında ise doğal olarak canlıların hakkının gasp edilmesi anlamına gelir.
Madenler suyu hem tüketiyor hem kirletiyor (Mülkiye Haber, Tarih: Ocak 28, 2016)
“Türkiye İstatistik kurumu açıklamasında, su, atıksu ve atık istatistikleri sonuçlarına göre maden işletmeleri, 2014 yılında 220 milyon m3 su çekti (bu verilerin, beyan edilen tüketime göre olduğuna dikkat edilmelidir). Çekilen suyun %54,7’si kuyu, %25,4’ü deniz ve kaynak, %6,7’si ocak içi su, %4,2’si akarsu, %2,3’ü göl-gölet ve %6,7’si diğer su kaynaklarından temin edildi.”
Yerüstü madenciliği yapılan maden ocaklarında yeraltı madenciliğine göre çok yüksek miktarda su kullanıldı ve atık oluşturuldu. Maden işletmelerinde oluşan ve ağırlıklı olarak mineral atıklardan meydana gelen 755 milyon ton atığın %91’i yerüstü madenciliğinden kaynaklandı”.
Ülkemizin ilk altın madeni olan Bergama- Ovacık Altın Madeninin, Bergama ilçesinin kullandığı kadar su tükettiği bilinmektedir.
En çok su kullanan maden sektörü ise kömür madenciliğidir. Ülkemizde, kömür madenciliği çok geniş alanlarda yapıldığı için, kömür madenciliğinin su tüketim ve kirletme sorunu daha da önem kazanmaktadır.
Kömüre dayalı termik santrallerin su tüketimini de kömür madenciliğinin su kullanımına eklemek yanlış olmaz. ENKA Aliağa Termik Santrali ÇED raporuna göre bu termik santral, İzmir’in kullandığı suyun 4 katı su ile soğutma yapacağı planlanmıştı. Diğer termik santraller için de benzeri su kullanımları olacağı kesindir (Greenpeace: Kömürlü termik santraller, 1 milyar insanın tatlı su ihtiyacını tüketiyor!).
Aşağıdaki harita, Türkiye’deki kömür sahalarını gösteriyor. Ne kadar büyük bir alanın tahrip olacağı ve ne kadar fazla su kullanılacağı bu haritadan net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Sadece kömür değil tabii su tüketimi yüksek olan.
“Türkiye’nin mermer işleme tesislerinin toplam plaka üretim kapasitesi 13 milyon metrekare civarındadır” (TMMOB Maden Mühendisleri Odası). Aşağıdaki şekillerde, mermer işleme tesislerinin su tüketimi gösterilmektedir.
Aşağıdaki çizelgeden, sadece mermer plakaları için bile ne kadar su kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Bu iki örnek, madenciliğin su varlıklarımız üzerindeki baskısını ortaya koymaktadır. On binlerce maden işletmesi ve onlara bağlı işletmelerin varlığı göz önüne tutulduğunda, sularımızın madenler tarafından ne kadar kullanıldığı anlaşılacaktır.
Madenciliğin, su varlıklarını kirletici etkisinin, madenlerdeki su kullanımından çok daha vahim sonuçları vardır.
Madenler suyu hem tüketiyor hem kirletiyor (Mülkiye Haber, Tarih: Ocak 28, 2016)
“TÜİK verilerine göre, Maden işletmeleri tarafından 2014 yılında deşarj edilen toplam 139 milyon m3 atık suyun %73,4’ü denize, göle veya akarsuya, %8,9’u atık barajına, %6,8’i ocak içine, %3,5’i araziye, %2,9’u foseptiğe ve %4,5’i diğer alıcı ortamlara deşarj edildi.
Deşarj edilen 139 milyon m3 suyun, sadece 24 milyon m3’lük kısmı arıtıldı. Arıtılan atıksuyun %92,7’sine fiziksel ya da kimyasal arıtma, %7,3’üne ise biyolojik arıtma uygulandı.”
Zorlu Holding’e ait Meta Nikel A. Ş.’ye ait Manisa- Gördes ilçesindeki nikel maden işletmesinin atık depolama havuzları doldu. Havuzun alt tarafında bir vadi var. Baraj taşarsa, atık sular bu vadiye akacak. İzmir ve Manisa’nın içme sularında tehlike yaratma olasılığı yüksek! Bilindiği gibi bu havuzlarda, binlerce ton sülfürik asitli atık sular toplanmaktadır.
“Gördes Nikel Madeni, Özellikle Gölmarmara Gölü ile Gediz Nehri ve Gediz Havzası yeraltı su kaynaklarını tehdit ediyor. Sudaki ve havadaki ağır metal kirliliği, kurumların bilimsel raporları ile tespit edilmesine rağmen, bu gerçekler kamuoyu ile paylaşılmıyor ve aksine halen nikel işletmesinin genişletilmesi projelendiriliyor” (Salihli Çevre Derneği Başkanı Av. Seçil Ege Değerli).
İvrindi Altın Madeni ise, Burhaniye’lilerin çok sevdiği yüksek kaliteli Düdüklü Suyunun beslenme alanında yer alıyor. Bu madende oluşacak kirliliklerin, uzun erimde Düdüklü suyunu kirleteceği çok büyük olasılıktır. Düdüklü suyunun veriminin azalması ve hatta kalmaması da olasıdır.
Bugün ülkemizde, temiz akabilen akarsularımız yok denecek kadar azdır. Bir örnek olarak B. Menderes Nehrini alacak olursak, Dinar yakınlarındaki kaynaktan pırıl pırıl çıkan sular, Denizli’ye çamur rengi gelirken Ege Denizine ulaşamamaktadır bile. Tabii ki sadece madenler değil bunun sorumlusu ama madenler ve onlara bağlı sanayinin bu konuda küçümsenemeyecek kadar büyük payı bulunmaktadır.
Madenlerin Yeraltı Sularına Etkisi
Madenlerde kullanılan suyun önemli bir bölümü, kullanıldıktan sonra deşarj edilmek zorundadır. Bu suların çoğunluğunun arıtılmadığını yukarıda gördük. Bu atık suların yeraltı sularına karışması kaçınılmaz bir sonuçtur. Diğer yandan, özellikle yer altı madenciliğinde, galerilerin yeraltı su seviyesine ulaştığı durumda, yeraltı suyunu kirletmesi ve asit kaya drenajı oluşması çok sık karşılaşılan bir durumdur. En bilinenlerinden birisi, Efemçukuru Altın madeninin, Efemçukuru köyü içme suyu sondaj kuyusunu kirletmesidir.
Bergama Ovacık altın madeninin, sözde güvenli kapasitedeki atık havuzu, 2007 yılındaki aşırı yağışlar sonucu taşarak siyanür içerikli atık sular, sebze ve meyve üretimi yapılan Bergama Ovasına yayılmıştı. Dolayısıyla, burada yetişen sebze ve meyveleri yiyen insanların, hangi sağlık sorunlarıyla karşılaştıklarına yönelik bir araştırma ise ne yazık ki bulunmamaktadır.
Bergama-Ovacık’taki kuyulardan aldığımız su örneklerinin analizinde, 230 mikrogram/lt arsenik olduğu ortaya çıktı. Bilindiği gibi, arsenik için üst limit 10 mikrogramg/lt düzeyindedir. Altın Madenciliğinin, sularımızı da kirlettiği açıkça görülmektedir.
Aşağıdaki fotoğraf bize, kirliliğin nesiller boyu devam edeceğini, yani torunlarımıza bırakacağımız mirası göstermektedir. 1930’lu yıllarda 40.000’e yaklaşan nüfus, günümüzde 2.000 civarındadır çünkü insanlar, Balya’yı terketmek zorunda kaldı.
“Yeraltı suyu sorununa yaklaşımda bulunurken, bilinmesi gereken en önemli noktaları şöyle sıralamak olasıdır: Yeraltı su kaynağı, miktarı, tabakaların geçirgenliği ve su depolama yeteneği. Oysa doğada, hele karmaşık bir jeolojik yapının olduğu yerlerde tüm bu koşulları sağlamak olanaksızdır.”
Bu, yeraltı sularını kirletmesinin çok büyük olasılık olduğunun bir itirafıdır.
Yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi, madenlerin çok büyük bölümü, yeraltı sularının beslenme alanı olan dağlık bölgelerdedir. Buralardaki madenlerin işletilmeleri sırasında, bir yandan yeraltı suları kirletilirken diğer yandan, beslenme koşullarının yok edilmesiyle, yağışlar yer altına süzülememekte ve yeraltı sularında önemli bir azalmaya neden olmaktadır.
Yeraltı sularına bir başka etki ise, madenlerde yapılan büyük patlatmalardır. Patlatmalar sonucu, yeraltı sularına kimyasallar karışmakta, çatlakların bazıları kapanırken bazılarının ise yönü ve genişliği değişmektedir. Kısacası, yeraltı suyu rejimi değişmektedir.
Madenler Nedeniyle Yok Edilen Ormanların Su Varlıklarına Etkisi
Günümüzde küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri hissedilir derecede artarken, orman alanlarının önemli bir bölümü madenciliğe tahsis edilmektedir.
Maden sahası olarak izin verilen ormanlık alanlarda sel, erozyon vb. diğer olumsuz doğa olaylarına daha fazla maruz kalındığı ortada:
“Son 5 yılda verilen ruhsatlarla Türkiye’nin 10’da 1’i maden sahası”
CHP’li Karaca Türkiye’deki maden arama faaliyetlerindeki son durumu CİMER’e sordu. Cumhuriyet’ten Hazal Ocak’ın haberine göre bakanlığın yanıtında, Türkiye’de mevcut durum itibarıyla ruhsat hukuku yürürlükte olan maden arama ruhsat sahalarının toplam alanı da 7 milyon 709 bin 205 hektar. Bakanlığın yanıtlarını değerlendiren Karaca, “Bu büyüklük, ülkemizin yüzölçümü dikkate alındığında 10’da 1’i demektir” dedi.
Yeni Ormancılık yasasıyla, en iyi nitelikteki ormanlarda bile taşocağı dahil her türlü maden arama ve işletme imkanı getirildi. Ekim 2017’de yapılan yasa değişikliğiyle de su havzalarının koruma alanları daraltıldı. Daha önce 5 km’den daha yakında madencilik yapılamazken bu mesafe 1 km’ye düşürüldü. Ayvalık Bilfer Demir Madeni ve atık depolama alanı ise dereye sıfırdır.
Prof. Doğanay Tolunay, Maden Yasası’ndaki değişiklikle, dünyanın sayılı ekosistemine sahip olan Kazdağları, Artvin gibi yörelerin yerli ve yabancı firmaların kullanımına açıldığına dikkat çekiyor.
Bakanlık verilerine göre, son 13 yılda madenlere açılan orman alanı 99 bin 124 hektarı buluyor. Ormancılar Derneği’ne göre ise 2015-2017 döneminde rehabilite edilen maden alanı sadece 3 bin 678 hektardır.
Kısacası, doğal baraj kabul edilen, yağış rejimini düzenleyen ormanların yok olmasıyla, iklim krizi artıyor ve su varlıkları azalıyor.
Madenlerin Kirlettiği Suların Sağlığa Etkileri
Madenlerin kirletici etkisi, yer altı ve yer üstü sularında çeşitli kimyasalların birikmesine neden olmaktadır. Yer altı ve yerüstü sularını içen tüm canlılar, bu kimyasallardan etkilenerek besin zincirine katılmaktadır. Ayrıca tarımsal üretim de kirlenmektedir. Sonuç olarak, tüm canlılar için ciddi sağlık riskleri ortaya çıkmaktadır.
Söke-Kisir Köyü uranyum madeni, terkedildikten onlarca yıl sonra bile kanser yapmaya devam ediyor. Kisir Köyünden geçen derede ölçülen radyasyon düzeyinin çok yüksek çıkması bunun en somut delilidir.
Manisa-Köprübaşı uranyum madeninin, hemen yakınındaki Gediz Nehri ve Demirköprü barajına etkileri ise araştırılmamıştır.
Eşme’de, 28 Haziran 2006’daki aşırı yağış sonrası, ikibine yakın insan, benzer zehirlenme belirtileriyle hastanelere koştu. ELELE hareketinden Dr. Oya Otyıldız, EGEÇEP Dönem Sözcüsü ve KMO Ege Bölge Şb. Bşk Ertuğrul Barka ve Prof. Dr. Gürel Nişli, 9 kişiden kan örneği alarak Ankara’da tahlil ettirdi. Sonuç: hepsinin kanlarındaki siyanür oranı, en üst limitin 10-40 katı fazla çıktı. Üstelik kan örnekleri, zehirlenmelerden 2 gün sonra alınmıştı. Yani, siyanürün yarılanma ömründen sonra bile çok yüksektir.
Üstelik, benzer atık havuzu kazaları dünyanın her yerinde yaşanıyor ve onbinlerce canlının ölümüne neden oluyor. En bilinenlerinden birisi Romanya-Baia Mare Çevre Felaketi’dir
Madenlerin, Su Varlıklarını Tüketmesi ve Kirletmesinin Dolaylı Etkileri
Dolaylı etkiler, Ekolojik dengenin bozulmasıyla su varlıklarının adaletsiz paylaşımı, maden yakınlarındaki su varlıklarının azalmasının yöre canlılarını göçe zorlaması ya da komşu arazi sahiplerinin, su kullanım kavgaları, iklime olan olumsuz etkisi nedeniyle ortaya çıkan çeşitli sorunlar sayılabilir
Madenlerin sularımızı kirletmesine karşı, yaşam savunucuları tepkilerini yılmadan sürdürüyor.
Kaynaklar
- Bagatır, B. Ve Doğru, B: İklim Krizini Hesaba Katmadan Artık Ne Ormancılık Ne de Madencilik Yapılabilir
- ÇŞB – Selçuk Üniversitesi (2018): Arıtılmış Atıksuların Yeniden Kullanımı
- Ekoloji Birliği Hukuk Raporu (2021): Gördes Nikel Madeni’nin Zehirli Atık Barajı Ege’nin Bir Başka Kabusu Olacak
- Gündüz, O. (2012): Terk Edilmiş Balya (Balıkesir) Kurşun Çinko Maden Atıklarının Ağır Metal ve Doğal Radyoaktivite İçeriği ve Çevre Kalitesi Açısından Değerlendirilmesi
- Mutlutürk, M. (2018): Doğaltaş Üretimi ve Su İlişkisi (Madencilik Dergisi Özel sayı)
- Orman Kanunu’nun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliği
- Sezer, A. O. Ve Gençay, G (2017): Devlet Ormanlarında Verilen Maden İzin Sürecinin İncelenmesi (Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü Örneği)
- Şakıyan Ateş, Ş. Madencilik ve Teraltısuları (TÜPRAG Metal Madenciliği yayını)
- Şimşek, C., Gündüz, G., Elçi, A. (2012): Terkedilmiş Balya (BALIKESİR) Pb-Zn Maden Atıklarının Ağır Metal ve Doğal Radyoaktivite İçeriği ve Çevre Kalitesi Açısından Değerlendirilmesi (Mühendislik Bilimleri ve Tasarım Dergisi sayı 1)
- T. C. Kalkınma Bakanlığı: Onbirinci Kalkınma Raporu (2019- 2023)
- TUİK (2014): En Çok Su Kullanımı Maden Ocaklarında Gerçekleşti
- Türkiye Madenciler Derneği: Orman İzinlerinde Madencilik Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri
- WUIiam M. Greenslade (1975): Mining Congrees- Joanna