Türkiye, Doğu Akdeniz’deki fosil yakıt arama faaliyetleri nedeniyle diğer Akdeniz ülkeleri ile yaz boyunca inişli çıkışlı devam eden siyasi bir gerilim yaşadı. Gerilim zaman zaman savaş tehditlerini ve sıcak savaş riskini de içeriyordu. 21 Ağustos’ta ise “müjde” olarak ilan edilen Karadeniz’de deniz tabanındaki sondaj çalışmaları sonucunda yeni doğal gaz rezervi keşfedildiği açıklandı.
İklim krizinin geldiği noktada Türkiye ve dünyadan ekoloji örgütleri #KazmaBırak etiketiyle bir kampanya başlatarak halkların daha fazla fosil yakıtın çıkarılmaması ve enerji demokrasisi taleplerini yükselttiler. Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça, Yunanca, İngilizce, Almanca, Portekizce, İspanyolca ve Fransızca’ya çevrilecek imza kampanyası metni, ekoloji örgütleri arasında uluslararası işbirliğini artırmayı hedefliyor.
Kampanyaya bireylerin ve kurumların imzasına açık olarak devam ediyor. Kampanyaya katılıp imzalamak için kazmabirak.org sitesindei imza formunu doldurabilirsiniz.
Kampanyayı duyurmak için sosyal medya üzerinden #KazmaBırak etiketiyle paylaşımlar yapabilirsiniz.
Kampanya imza metni şöyle:
Fosil Yakıtları Yeraltında Bırak – İklim Felaketini Durdur!
Tüm dünya artan iklim felaketleriyle boğuşuyor. Buzullar eriyor, sıcak hava dalgaları can alıyor, orman yangınları durdurulamıyor, toprak kayması ve sellere karşı önlem alınamıyor, deniz ve okyanuslarda en derin noktalara kadar plastik ve dev çöp kıtaları bulunuyor, gıda ve su kıtlığı her geçen gün daha fazla kişiyi vuruyor… Sanayi devrimiyle birlikte görülmemiş düzeyde bir küresel ısıtma 1850’lerin ortasına göre dünyayı 1 °C’nin üzerinde ısıtmış durumda. Bunun nerede duracağı dünyadaki sera gazı salımlarının önümüzdeki yıllarda ne düzeyde olacağına göre belirlenecek. Halihazırdaki biyoçeşitliliğin büyük hızla azalışını, su ve gıda krizini, aşırı iklim olaylarının öngörülemez düzeylere yükselişini engellemek için bu sıcaklık artışının 1,5 °C’de sınırlanması hedefi kritik önemde. Bunun için küresel çapta karbondioksit salımını 2030’a kadar yarıya, 2050’ye kadar da sıfıra indirmemiz gerekiyor. Küresel ısıtmayı 2 °C’de tutmak için ise kalan karbon bütçemiz üzerinden bakıldığında bırakın yenilerini, bilinen fosil yakıtların en fazla %16’sının kullanılması ile sınırlanması lazım.
Fosil yakıtların merkezinde durduğu bu çıplak gerçeğe rağmen Akdeniz’de ve Karadeniz’de ve başka yerlerde devletlerin fosil yakıt için rekabet etmelerini büyük bir aymazlık ve doğaya, insanlığa karşı cinayet olarak değerlendiriyoruz. Dünya üzerindeki canlılığın artık içinde olduğu yeni bir kitlesel yok oluşu durdurmak için fosil yakıt tüketimini azaltarak sıfırlamak bir zorunluluk olarak önümüzde iken, Birleşmiş Milletler çatısı altında “iklim zirvesi” yapıp, emisyon azaltım sözü verenlerin bu riyakârlıklarının farkındayız.
İktidara geldiğinden beri uyguladığı enerji politikalarıyla hem enerjide dışa bağımlılığı arttıran hem de her türlü çevre koruma kanununu yok ederek enerji şirketlerine sınırsız kâr ve talan imkânı yaratan ve böylece büyük bir çevresel yıkıma neden olan AKP’nin “müjde”sinin Akdeniz’de ve Karadeniz’de fosil yakıt için girişimler olmasına şaşırmıyoruz. Fosil enerji “müjdesi” veren iktidarın riyakârlığını, sahteciliğini Giresun’da yaşanan sel felaketi ortaya çıkardı. “Enerji ihtiyacı var” yalanlarıyla her vadisi HES cehennemine çevrilen Giresun’da ve diğer kentlerde yaşanan sel ve heyelan felaketleri, aşırı iklim olayları, ormansızlaşma ve kuraklık tam da bu yanlış enerji politikalarının sonucudur.
2019 itibariyle Türkiye dünyada en çok karbon salımı yapan 15. ülke idi. Bugüne kadar “yerli ve milli” kömür öncülüğünde enerji üretimi, nüfus artışının ötesinde bir büyüklükte hep arttı ama enerjiyi daha ucuza tüketmiyoruz. Dahası iktidarın bu “yerli ve milli” politikaları enerjide dışa bağımlılığı artmıştır. Sadece doğalgaz üzerinden bakılırsa bile, Türkiye’nin mevcut yaklaşık 50 milyar metreküp tüketimi olmasına rağmen her yıl alım garantisi verilmiş 70 milyar metreküp gaz alım anlaşması bulunmaktadır. Devlet, 2019 yılı için 52,1 milyar metreküp tüketim tahmini yapsa da gerçekleşen 45,3 milyar metreküp olmuş ve 26,5 milyar metreküp sözleşme fazlasıyla ülke kaynakları çarçur edilmiştir. 2019’daki bu tüketim, iklimi nedeniyle ihtiyaç olmayan Akdeniz Bölgesi de dahil en ücra köşelere kadar gaz bağlantısı yapılmasına, AVM gibi yüksek enerji tüketen mekanların tüm kentlere mantar gibi yayılmasına, bunların salgında bile kapanmamasına ve tüm altyapı çabalarına rağmen 2015’in gerisinde kalmıştır. Türkiye almadığı/kullanmadığı gaz için bile dışarı para öderken enerji ihtiyacının arttığı yalanını sürdürmüştür. Üstelik bu yanlış politikalar yüzünden halk dünyanın en pahalı gazını, elektriğini tüketmek zorunda bırakılmıştır.
Daha fazla fosil yakıt, daha fazla karbon salımı ve iklim felaketi, daha fazla can ve mal kaybı demektir. Kapitalizmin yakıtı tam da bu sömürü, talan ve savaşlardır, ve tüm fosil yakıtlar, bugünkü iklim krizi gerçeğiyle birleşerek bizi bu çarkın içine atmaktadır.
Enerji üretimi, dağıtımı ve kullanımı üzerindeki demokratik kontrolün sağlanması için verilen mücadele, daha iyi ve sürdürülebilir bir dünya için verilen savaşımda bu nedenle kilit cephe durumundadır. Sorun, çok daha temel bir sorun. İklim krizine karşı durmak için işte bu savaş politikalarına karşı durmalıyız. İklim krizine karşı durmak için enerjinin halkın yararına kullanılmasını sağlamalıyız. Evet, sadece Akdeniz ve Karadeniz’de değil, tüm bölgelerde fosil yakıtlar yeraltında bırakılmalıdır ve bugüne kadar hasır altı edilen halkın gerçek sorunları bu taleplerle gün yüzüne çıkarılmalıdır. Bunu istiyoruz, mücadele edeceğiz ve alacağız. Yani, bu fosil yakıtların yeraltında bırakılması yetmez, enerji yoksulluğunun giderilmesi için herkese temel ihtiyaçları doğrultusunda su, elektrik ve ısınma için gereken enerji ücretsiz sağlanmalıdır. Enerji planlaması sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda değil, kullanımı ölçüsünde toplumsal ihtiyaçlara göre yapılmalı, ister yenilenebilir ister fosil enerji olsun üretirken doğaya verilen zararı en aza indirmek için üretimi yerelleştirilmeli ve dağıtımı yeniden kamulaştırılmalıdır. Elektrik kesintileri yaparak insan hakkı ihlali yapan şirketlerin elinden alınan elektrik dağıtımı halkın kontrolüne verilmeli, enerji kooperatifleriyle enerji demokrasisi açısından acil adımlar atılmalıdır. Enerji yatırımları nedeniyle zarara uğrayan insanların zararları tazmin edilmeli, enerjiye erişmede zorluk yaşayan bölgelere enerji planlanmasında öncelik verilmelidir. Gezegeni biyolojik bir yok oluşa sürükleyen fosil oligarşisine karşı, gelecek alternatifimiz, enerjinin kontrolünü kolektifleştirmek ve bu katılımcı ve demokratik kontrol üzerinden yenilenebilir enerjiye adil bir geçişi örgütlemek olacaktır.
Yeni fosil yakıt araştırmalarına ve yeni rezervlerin açılmasına HAYIR!
Ülkelerimiz arasındaki çatışmaya HAYIR!
İklim adaletine ve barışa EVET!
Kampanyanın ilk imzacı kurumları şu şekilde:
- Ankara Kent Ve Ekoloji Savunması
- Antalya Ekoloji Meclisi
- Attac France Aplaneta (İSpanya)
- Başlangıç Ekoloji
- Burhaniye Çevre Platformu
- Doğanın Çocukları
- Ege Çevre Ve Kültür Platformu
- Ekologistak Martxan (Bask Ülkesi)
- Eko-Öğrenci Hareketi
- European Water Movement (Avrupa)
- Halkların Demokratik Kongresi Ekoloji Meclisi
- Her Yer Kazdağları
- Humat Dijlah (Irak)
- Kazdağı Doğal Ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
- Kazdağları İStanbul Dayanışması
- Mezopotamya Ekoloji Hareketi
- Muğla Çevre Derneği
- Munzur Çevre Derneği
- Polen Ekoloji
- Yeşil Sol İKlim Çalışma Grubu
- Yeşil Direniş Ekoloji Ve Yaşam Gazete
- Save The Tigris Campaign (Irak)
- Taksim Gezi Parkı Koruma Ve Güzelleştirme Derneği
- Yaşam Ve Dayanışma Yolcuları
İmza metninin İngilizce versiyonu ise:
No More Fossil Fuel Exploration!
Stop Climate Disaster, Keep It In The Ground!
Climate disaster is real. Early this year Australia was burning, now California and Siberia are burning. The Greenland Ice Shelf is melting, the North Pole may soon be ice free. The Thwaites glacier in Antartica is melting and that alone threatens a 65cm rise in world sea levels. The World Wildlife Fund reports a 70% fall in animal populations in the last 40 years. Sudan is flooded. All over the world, climate change is already threatening food production, and rising temperatures and extreme weather threaten human life. To keep global warming to a still dangerous 1.5 °C we need to reduce global carbon dioxide emissions by half by 2030 and to zero by 2050. Even to keep global heating at 2 °C, we should be planning to use at most 16% of known fossil fuel reserves, so the development of new reserves must stop immediately.
The peoples of the Mediterranean and Black Sea states have a common interest. We do not need to fight one another for these oil and gas reserves. We need to work together to make a sustainable energy policy for the region and stop our rulers from fighting one another for resources that should, in any case, be left in the ground. It is sheer hypocrisy for our governments to participate in “climate summits” under the umbrella of the United Nations and promise emission reduction, then compete with one another to extract even more fossil fuels from under the earth’s crust.
The Turkish government has proclaimed a “miracle” because there has been a natural gas discovery under the Turkish sector of the Black Sea. In the Mediterranean, all the coastal states, and some major powers, are saber rattling over fossil fuel reserves under the sea. These dangerous rivalries threaten the safety of all the peoples of our countries
Energy policies determined by profit, not human need, have resulted in both expensive energy for the people and a looming climate disaster. “Consume or pay” contracts mean that even all the fossil fuel paid for is not being consumed. There is no rational need for more discovery.
We need to take energy out of the hands of the profiteers and put it under the democratic control of the peoples of the region. We need local democratic control of the production and consumption of energy. We need to stop the destruction of our local and regional environment for energy projects. We need to ensure energy justice, with distribution according to social need, not profit. We need to end private profiteering in energy by taking energy production and distribution back into democratically controlled public ownership.
We say no to new fossil fuel exploration and development of reserves!
We say no to conflict between our countries!
We say yes to climate justice and to peace!