Soruya hemen yanıt veriyorum, ardından konuyu anlatacağım: Hiçbir şeyimiz olmuyor! Sebahattin Yıldız, kapitalist modern çağın barbarlarından sadece biri. Hemşerimiz olmadığı gibi bizimle fiiliyatta aynı yurttaşlık statüsünde de değil! Ayrıcalıklı sermaye sınıfına dahil! Bu ve bunun gibi zatlar, eski çağlarda oldugu gibi “kılıç kalkanla” gelmiyorlar emekçi halklarımızın üzerine, tanklarla da gelmiyorlar! Peki ne ile geliyorlar bir karabasan gibi doğamızın, hayatımızın üzerine! Bugünümüz ve yarınımızı karartmak üzere! Paraya tapan diğer birçok kapitalist gibi Sebahattin Yıldız da vahşi madencilik işleriyle arzı endam ediyor memleketimizde. Bu zat, sahibi olduğu Yıldızlar SSS Holding’e bağlı şirketler için devletin valisinden art arda aldığı “ÇED gerekli değildir” kararları…
Yazar: Devrim Yılmaz
Ankara’ya, altın madenciliğine karşı bir kampanya başlatmak üzere buluşacağımız çalıştaya giderken aklıma takılan yaşamsal bir soru/sorun vardı, tam yanıtını bulamadığım. Bilen varsa beni aydınlatsın. “Genlerimizi geleceğe kusarak, ölümsüzlüğü aramak” der Niçe çocuk yapmakla ilgili. Evet, Niçe aykırı bir filozof olabilir lakin bana ne oluyordu ki? Madem çocuk yapmamıştım neden öyleyse gelecek kuşakların ve dünyanın geleceği bende bu kadar yaşamsal kaygıya yol açıyordu? Ruhun başka bir boyutta yaşar kalacağına mı inanıyordum. Yeni doğmuş bebeklerin canından para kazananların olduğu kan emici bir sistem ve metaya tapan insansı yaratıkların yaşadığı bu ülkede yanıtlanması o kadar da zor olmasa gerek! Bu cellatlardan olmayacaksak dünyada…
Bir süredir kamuya açık yazma serüvenine başladım. Başlamışken nedenin memleket sevdası olduğunu belirteyim. Sizi altın madeni ile ilgili istatistiklerle baş başa bırakmadan evvel söylemek istediğim bir şeyler var. Anadolu halkının bir kısmı 12 Eylül faşist cuntasıyla başlayan toplumsal dokudaki bozulmayla birlikte onur, erdem ve vicdan meselelerinde büyük aşınmalar yaşadı. Bu kesimler için her şey cebine giren parayla ölçülür oldu! İliç’te ve diğer yerlerde yurtlarını şirketin sus payı için verdiği paraya ve iş imkanına pazarlayan bazı köylüleri düşünün! O bahsettiğim erdem, vicdan gibi insan kalabilme meselesinin ölçütleri gizli bir rafa kaldırıldı! Bu yaşam kavgası insan kalabilmenin, köyünde, kentinde huzurla yaşayıp, kanser…
Düzeltme: Yazı ilk yayınlandığında Karaca Mağarası ile ilgili “bir köylünün tesadüfen bulduğu” bilgisi Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden ilgili çalışmaları yapan akademisyenlerin uyarısıyla düzeltilmiştir. Kendilerine bu yanlışı düzelttikleri ve çalışmaları nedeniyle teşekkür ediyoruz. Kelkit ve Çoruh Vadileri 2. buzul çağında1 insan soyunun o çağlarda sığınma, yaşam alanlarından biri olmuş. Maden aramak için delinip un ufak edilmek istenen bu dağlar henüz incelenmemiş mucize keşifler barındırıyor belki de. Bu bölge insanlık ve doğanın oluşum tarihinin izlerini taşıyor. Bugün hiç bilinmeyen yeni bir bilim alanının inceleme, araştırma konusu olacak belki de bu alan. Neden mi? Gelin sizi 150 milyon yıl önce ve milyonlarca yılda oluşan…
Tam da “Kerem’in aşkıyla dertlenmek isterdik”(1) diye bir yazıya başlarken Hopa’dan doğa savunucusu yoldaşımızın öldürüldüğü haberini aldık! Reşit Kibar’ı aramızdan aldılar. İki arkadaşımız yaralı. Doğaya olan bütün bağlılığımızla bu hayattan edilen arkadaşımızın hesabını sorumlulardan sorma sözünü devrimci inancımızla verelim! Hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz! Madenlere karşı hep yurdun başka cephelerinde yer aldım, mücadele verdim. Şimdiki konu ata toprağım, doğup büyüdüğüm Gümüşhane… Biraz daha fazla sorumluluk yüklüyor insana belki… Gümüşhane ile birlikte Trabzon ve Giresun en fazla altın madeni aranacak şehirlerden… Neden acaba diye soramadan edemiyor insan. Halkın çoğunluğu muhafazakar ve sağa oy verdiği için mi? Nasılsa bir aykırı ses çıkmaz diye…