Kolektifimizden Onur Yılmaz, Mezopotamya Haber Ajansı’ndan Berivan Kutlu’nun son günlerde gerçekleşen orman yangınları, özellikle Kürdistan’da savaş politikalarının parçası olarak süren ağaç kıyımı ve ormansızlaştırmanın iklim değişikliğiyle ilişkisine dair sorularını yanıtladı. Söyleşinin tam metnini konuya dair bağlamın önemi açısından yayınlıyoruz. Söyleşinin kısaltılmış halini Mezopotamya Haber Ajansı’ndan okuyabilirsiniz. * İklim değişiklikliği ve küresel ısınma ile ormansızlaştırma arasındaki ilişki nedir? Güncelde süren iklim değişikliği, atmosferdeki sera gazı miktarının hızlanarak artması sonucu dinamik iklim sistemlerindeki bozulmalar sonucu hem farklı coğrafyalardaki iklim istikrarının ortadan kalkması hem de yıllık ortalama sıcaklığın küresel çapta kara ve denizlerde artması anlamında kullanılıyor. Dolayısıyla atmosferin kapitalist üretim faaliyetleri sonucu…
Yazar: Onur Yılmaz
Polen Ekoloji Kolektifi’nden Onur Yılmaz, 2 Ağustos’ta Özgür TV’nin Özgür Yorum programına katılarak gündemdeki hayvan katliamı yasası ve türcü kapitalist düzen üzerine soruları yanıtladı. Programdaki söyleşinin düzenlenmiş halini güncel önemi nedeniyle yayınlıyoruz. Yayını Özgür TV youtube kanalından izleyebilirsiniz. AKP-MHP iktidarı, sokakta yaşayan hayvanların katledilmesinin önünü açan yasa tasarısını, Meclis’teki vekil çoğunluğuna dayanarak yasalaştırdı. Hayvanların özgürlüğü mücadelesi verenler bir aya yayılan bir mücadele yürüttü. Kitlesel yaygın eylemler örgütlendi. Fakat yasanın yürürlüğe girmesi bugün için engellenemedi. Türcülük nedir? Türcülük; kısaca canlı türlerinin varoluşlarına özsel olarak farklı değerler biçme etrafında şekillenen, burjuva ideolojisinin toplumdaki görünümlerinden biridir. Bu, hem insanlarla diğer türler arasındaki…
5 Haziran Dünya Çevre günü vesilesiyle ağırlıklı olarak Pakistan’dan haberlerin ve analizlerin yer aldığı The Inclusive youtube kanalından Faria Khan ile Kolektifimiz üyesi Onur Yılmaz kapitalizm ve iklim krizi ilişkisi üzerine bir video söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşinin içeriğini düzenlenmiş haliyle yayınlıyoruz. – A short introduction your initiative. What does your initiative do? Polen Ecology Collective was founded in 2019, just before the coronavirus pandemic, which is itself one of the major consequences of the global ecological collapse. Our collective was founded with the aim of intervening against some deficiencies in the ecology movement in Turkey and Northern Kurdistan, and against…
Türkiye’nin gündem yoğunluğu arasında (6 Şubat depremlerinin birinci yıl anmaları, İliç’te yaşanan felaket, yerel seçimler, vb.) sosyalizm ve ekososyalizm tartışmasına dair bazı çalışmalar yayınlandı. ‘80’lerin sonundan bu yana dünyada dolgun bir literatüre dönüşen ekososyalizm üzerine çalışmalara coğrafyamızdan katkılar henüz buna denk düşen bir hacimde olmasa da her geçen yıl artıyor. Hakan Yurdanur’un derlediği “Sosyo Ekolojik Bir Toplum İçin Ne Yapmalı” (İmge Kitapevi, 22.01.2024) adlı kitapta Sibel Özbudun ve Temel Demirer’in “Doğa, Marksist Ekoloji ve Sosyalizm” yazısında sosyalizme “eko” ön eki getirilmesi ile sosyalizmin ya da Marksizmin ekolojik olmadığının imlendiği gerekçesiyle ekososyalizm kullanımı eleştirildi. Ardından ekososyalizm kavramını kullananlardan biri olarak Aykut…
Ayrı bir toplumsal hareket olarak dünyada bir iklim hareketinden bahsedeceksek eğer 2018’deki 1.5 Derece Özel Raporu’nun ardından başlayarak Avrupa’da Greta ismiyle öne çıkan okul boykotları, iklim grevleri dalgasının milyonları sokağa döken kitle hareketini, bunun salgın döneminde momentumunu kaybedişini ama eşzamanlı olarak sadece Avrupa merkezli değil, daha küresel çapta kendine siyasette bir güç olarak daha fazla yer kazanmak için strateji ve taktik tartışmalarını yoğunlaştırmasını yeni bir kırılma süreci olarak alabiliriz. Hareketin bir anda kitleselleşmesinin ardında elbette Yeşil Yeni Anlaşmalara zemin yaratma fırsatı oluşturmaktan emperyalist rekabette basınç oluşturmaya kimi düzeniçi dinamiklerin kısmi payı olsa da esasen salgın öncesi 40’ın üzerinde benzer zamanlarda…
Sürdürülebilirlik ekoloji hareketi için tehlikeli bir kelime olarak mimlenmiştir. Neoliberalizmin tüm dünyada tarihin sonunu ilan edip azgınca saldırıya geçtiği dönemin bu öne çıkan kavramı ekolojik çöküşün o günkü endişe verici gelecek havadisleri karşısında işçi sınıfına “dünyayı kurtarmak” için sermaye düzeninin “sürdürülebilirliği”nde uzlaşmayı salık veriyordu esasen. Liberal yeşil akımlar sermayenin gezegen için bu “ilerici” adımını büyük oranda destekledi ve bu destek aradan geçen onlarca yılın ekolojik çöküşü getirdiği yere rağmen yeni beklentilerle sürüyor. İşte son dönemlerde buna benzer, kendi eski ama paketi yenilenmiş bir kavram sermayenin yeşillenme çabalarında ekoloji hareketinin kimi kesimlerini sermayeye yedeklemek için çokça karşımıza çıkıyor: Adil dönüşüm ya…
Küresel iklim krizi tartışmalarında ve birkaç yıldır kitlesel olarak gelişen “iklim grevi” eylemlerinin hemen hepsinde “iklim adaleti” sloganı öne çıkıyor. Düne kadar Afrika’nın ve Amerika’nın yerli halklarının, emperyalist ülkelerdeki ekoloji ve iklim hareketlerinin, ekososyalistlerin bir sloganı iken, şimdi sadece Greta Thunberg ve diğer gençlerin değil, birçok ulusal ve uluslararası şirket bağlantılı STK’nin, tabandan örgütlenen farklı toplumsal hareketlerin, sendikaların, kısaca herkesin çağrısı artık “iklim adaleti” sloganını içeriyor. Elbette bu herkes G-20 devletlerini ve şirketleri içermiyor ama örneğin BM Genel Sekreteri Guterres de bunun çağrısını yapıyor. Peki iklim adaleti nedir? Eylemlerde “iklimi değil sistemi değiştir” deniliyor. Peki bu “sistem” nedir, nasıl işliyor…
2021 yılının son ayları Türkiye’de, ekonomide çeşitli manevralarla ertelenen sorunlar, iktidarın doğrudan temsilcisi olduğu sermaye grubu ve toplumsal tabanın çıkarları doğrultusunda faiz indirimleri gibi çubuğu enflasyonun yükseleceği tarafa büken hamleleriyle artık daha fazla ertelenemez hale geldi. Döviz kurlarının yükselişi Türkiye gibi üretimi önemli oranda ithal girdiye bağlı olan ülkelerde doğrudan enflasyon demek. Ama bunun ötesinde kamu-özel işbirliği projeleri denilen doğrudan sermaye sınıfına servet aktarım mekanizmalarında da garanti ödemeler ve dövizle ihalerlerle dövizin belirleyici olması, şirketlerin kârdan zararlarının kamu bankaları aracılığıyla toplumsallaştırılması ve şimdi de bir avuç döviz zengininin faiz gelirinin hazine garantisiyle yine toplumsal borç haline getirilmesiyle durum daha açıktan…
Enerji konusu ekolojistlerin gündemine yalnızca iklim krizi nedeniyle sera gazı emisyonlarını azaltma telaşı üzerinden girmiş değil. Bir bütün olarak toplumsal üretimin ve yeniden üretimin nasıl planlanacağının belirlenmesi açısından da enerji sistemleri derinlemesine ele alınmayı hak ediyor. Mevcut ana akım iklim hareketinde birkaç hat belirgin şekilde öne çıkıyor: Birisi, iklim krizindeki geri dönülmez eşiklere yakınlık dolayısıyla enerji sistemlerini hızla karbonsuzlaştırmak için yenilenebilir enerjinin enerji üretimindeki payını hızla – mümkünse % 100’e – artırmak. Diğeri, bu enerji geçişinin her hâlükârda iklim krizi açısından gecikeceğini iddia ederek temel hedef % 100 yenilenebilire ulaşmak olmamakla birlikte bu geçişe paralel olarak enerji kullanım miktarının sınırlanması,…
Bu yazı, 26-27 Haziran 2021 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlenen Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’nun Madenciliğin Politik Ekonomisi başlıklı 1. oturumunda yapılan sunumun gözden geçirilmiş halidir. Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’ndaki oturumların tamamını izlemek için youtube’daki oynatma listesine ulaşabilirsiniz. Diğer pek çok boyutuyla ele alınması gereken madenciliğin iklim krizi ile ilişkisi onun sistemin bütünü içindeki yerini anlamada çok önemli bir gösterge. Zira bugün iklim krizine değinmeden tasavvur edilemeyecek bir geleceği düşünürken diğer tüm başlıkların onunla ilişkisi kapitalizm açısından da belirleyici. İklim krizinin güncel görünümlerine dair sayısız veri ve iklim felaketi sıralanabilir. En basitinden 1850-1900 yılları arasındaki küresel yıllık sıcaklık ortalaması olan 13,8…