Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için ormancılık önerileri (2): Ormancılığımızın temel amacı “bozuk” ya da “verimsiz” yahut “boşluklu kapalı” sayılan maki ve orman ekosistemlerimizin kurtarılması olmalı! 21 Şubat 2024 Merhaba; Sizce “Ormancılığımızın kendi içinde tutarlı ve kararlı biçimde gözetilen bir temel amacı var mıdır?” Kimi okurlar, sözgelimi, Anayasanın özellikle 169 ve 170, başta 6831 sayılı Orman Kanunu olmak üzere çok sayıda ilgili hukuksal düzenleme ile “planlardan” hareketle bu soruya olumlu yanıt verebilir. Dahası, ormancılığımızın üç ilgili kuruluşunun[1] 2017 yılında “Dünya Ormancılık Günü” için kullandığı “İnsan için orman, ekonomi için orman!” sözünü öne sürerek “Al sana ormancılığımızın temel amacı işte!” de diyebilir. Hiç…
Yazar: Yücel Çağlar
-Ormanlarımız ve Ormancılığımız Üzerine Sessiz Tartışmalar- Yıllarca önce çıkarılan Ağaçlandırma Yönetmeliği’nin kimi sakıncalı yanları nedeniyle Danıştay’da iptal davası açmış; Anayasaya aykırılık savında da bulunmuştuk. Duruşma yargıcı bana “-Bu yönetmelik bir tane olsun daha fazla fidan dikilmesini sağlamaz mı?” diye sorunca ben; “- Evet ama…” diye yanıt vermeye çabalarken sözümü kesip duruşmayı bitirmiş; istemimiz de reddedilmişti. Ne var ki, ilgili kuruluş çok kısa bir süre sonra yönetmeliği kendisi değiştirmişti. Bu değiştirim süreci ve uygulamalar yasal dayanağı hiç değiştirilmeden, dolayısıyla yasal dayanağı olmadan 2011 yılına değin sürdürüldü. 2011 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu’na Ek Madde 12’nin getirilmesiyle bu uygulamalar yasal dayanağa kavuşturuldu.…
Merhaba; Şu seçim gündemli günlerde kim okuyacak böylesine uzunca bir yazıyı; tam yirmi sayfa ? Üstelik de çok dipnotlu! Evet, görüşlerini iletme zahmetine katlanan açıksözlü kimi dostlarım böyle söylüyor: “- Bu denli uzun ve de çok dipnotlu bir yazıyı kimse okumaz be ya… Doğrusu, ben yalnızca şöyle bir göz gezdiriyorum…” Kimbilir, belki de haklılar: Özellikle günümüz koşullarında çoğu kişinin böyle yazılara ayırabilecek ne zamanları ne istekler ne de enerjileri var. Büyük depremlerin yol açtığı yıkımların yanı sıra içinde bulunduğumuz şu genel seçim, adaylık vb tartışmalar -dedikodular”?-, ekonomik yetersizlikler çoğu kişiyi canından bezdirdi. “- Öyleyse senin derdin ne be meslektaşım?” dediğinizi…
Merhaba; Şu seçim gündemli günlerde kim okuyacak böylesine uzunca bir yazıyı; tam yirmi sayfa ? Üstelik de çok dipnotlu! Evet, görüşlerini iletme zahmetine katlanan açıksözlü kimi dostlarım böyle söylüyor: “- Bu denli uzun ve de çok dipnotlu bir yazıyı kimse okumaz be ya… Doğrusu, ben yalnızca şöyle bir göz gezdiriyorum…” Kimbilir, belki de haklılar: Özellikle günümüz koşullarında çoğu kişinin böyle yazılara ayırabilecek ne zamanları ne istekler ne de enerjileri var. Büyük depremlerin yol açtığı yıkımların yanı sıra içinde bulunduğumuz şu genel seçim, adaylık vb tartışmalar -dedikodular”?-, ekonomik yetersizlikler çoğu kişiyi canından bezdirdi. “- Öyleyse senin derdin ne be meslektaşım?” dediğinizi…
Merhaba; İşte orman fakültelerinin orman mühendisliği bölümlerinde de yeni öğretim yılı başladı. “Hayırlara vesile olmasını” diliyorum ancak ne denli öğle olabilir, bilemiyorum doğrusu. Bildiğim bir şey varsa bu zorlu süreçte yetişecek orman mühendislerinin bir kısmının yine işsiz kalabileceğidir. Tatsız bir giriş yaptığımın ayırdındayım kuşkusuz. Ama, son günlerde yaygınlaşan, bana göre daha da yaygınlaşması gereken deyimle “birilerinin “kralın çıplak olduğunu” ısrarla söylemesi gerekiyor. Artık “bıçak kemiğe dayandı” çünkü: Sen binbir özveriyle emekle çalış didin, “kazandım” diyerek sevin, seni sevenleri sevindir; zorlu bir öğrenim süreci geçir, bitir; sonra da aylarca belki de yıllarca işsiz kal ya da “şanslılardansınız” ilgili bakanlık ya da…
“Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Çevreye Erişimi Evrensel İnsan Hakkı” Merhaba; Yaşasın: BM (Birleşmiş Milletler) 28 Temmuz 2022 günü “Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Çevreye Erişimi Evrensel İnsan Hakkı” kararı almış. Böylece sahip olduğumuz, daha da önemlisi sınırsızca yaşama geçirdiğimiz (!) onlarca – kim bilir, belki de yüzlerce…-“ evrensel hakkımıza” bir tane daha eklenmiş oldu; başımız göğe erdi. Şaka bir yana, BM’nin bu kararı, çevre/doğa/orman korumacısı kişi ve kuruluşlar için ülkemizde bile yol açıcı olabilecektir. Ancak ülkemizde gerektiğince önemsenmedi sanırım; tartışıldığını ne duydum ne de gördüm çünkü. Öyle de olsa kararın alınmasına emeği geçen herkese teşekkür ediyor, ülkemizde de gerektiğince değerlendirilmesini diliyorum.…
Merhaba; Anlaşılan elli yılı aşkın bir meslek yaşamından hiçbir ders çıkarmamışım. Çıkarmış olsaydım eğer “2B serüvenini” bir daha yaşanmayacağını düşünmezdim, yine yanılmışım. Günümüzde artık çok daha vahim bir uygulama gündemde çünkü: Siyasal iktidar 25 Mart 2022 günü TBMM’ye “Hazineye Ait Taşınmaz Mallarının Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanım ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni gönderdi. Hoş göreceğinizi umarak bir uyarıda bulunacağım: ✓ “2B” tartışmasını, uygulanmasını ve sonuçlarını anımsamıyorsanız, ✓ 6831 sayılı Orman Kanunu’na 2018 yılında getirilen Ek Madde 16’yı bilmiyorsanız, ✓ 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve…
Yazıyı pdf formatında okumak için tıklayınız: Ormanlarımız ve Ormancılığımız Üzerine ‘Sessiz’ Tartışmalar Her fırsatta söylüyorum: “- Ormancılık yalnızca ekolojik, yönetsel, teknik boyutları olan bir etkinlik alanı değildir !” Geçtiğimiz yıl boyunca da bu gerçeği yineleyip durdum. Gündeme gelen pek çok gelişme bu gerçeği açıkla ortaya koydu, koyuyor; bundan sonra da koyacak. Bu nedenle günümüzde bu gerçeği yadsıyanların kalmadığını sanıyordum. “Ormanlarla” ilgili özellikle olumsuz gelişmeler gündeme geldiğinde yapılan tartışmaların içeriğine bakılırsa “fena halde” yanılıyormuşum. Ah şu popülizm, kolaycılık, indirgemecilik… Biliyor musunuz, böylesi yaklaşımları, söylemlere tanık oldukça…
Merhaba (!) Soruyorum, bir umutla, bir inatla… Bakarsınız ilgisiz “ilgililer” başta olmak üzere birileri daha sorar, dahası yanıtlar. Yanarak, yakılarak geçen şu günlerde kimileri gibi “fırsatçılık” yapmaya, bulanık suda balık avlamaya çalışmıyorum. Yarım yüzyıllık bir orman mühendisi olarak “kol kırılır yen içinde kalır” tutumundan da hep nefret etmişimdir. Ek olarak, güncelleşen yıkımları deyim yerindeyse, “sıcağı sıcağına” tartışmamayı ilke edinmişimdir. Ancak, şimdilerde yakın dönemde görmediğimiz boyutlarda bir yıkım yaşıyoruz. Öyle ki, nasıl olduysa bu kez başsavcılarca da soruşturma açılacakmış; açılsın. Bu da yetmez bence: TBMM, Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay vb. kurumlar da araştırıp soruştursun. Ancak bu soruşturmalar yalnızca kundaklama vb. nedenlere…
Ormanlar ve ormancılık üzerine “sessiz” tartışmalar… “Havanda su dövmek yerine…” “Hayrettin Karaca’nın anısına sevgi ve saygılarımla” Doç.Dr.Yücel ÇAĞLAR* Belki de tümünü birlikte söylemem gerekiyor… Ancak söz konusu sorunlar tartışılırken ne olgusal, ne dönemsel, ne yöresel, ne de sınıfsal bir ayrım yapılıyor. Dahası söz konusu sorunlar birbirlerine karıştırılıyor da. Sözgelimi “kuraklık”, temelde, yağışların nitelik ve niceliği, sıcaklık, nemlilik, buharlaşma, rüzgâr vb. oluşumlardan kaynaklanan doğa kökenli bir durumdur; dönemsel ya da süreğen, bölgesel ya da yöresel olabilir. “Su kıtlığı” -”susuzluk”(?)- ise var olan su kaynaklarından su sunumunun niteliği ile niceliğinin, zamanlamasının su isteminin nitelik ve niceliğini karşılayamamasıdır; toplumsal, ekonomik,…