Ayrı bir toplumsal hareket olarak dünyada bir iklim hareketinden bahsedeceksek eğer 2018’deki 1.5 Derece Özel Raporu’nun ardından başlayarak Avrupa’da Greta ismiyle öne çıkan okul boykotları, iklim grevleri dalgasının milyonları sokağa döken kitle hareketini, bunun salgın döneminde momentumunu kaybedişini ama eşzamanlı olarak sadece Avrupa merkezli değil, daha küresel çapta kendine siyasette bir güç olarak daha fazla yer kazanmak için strateji ve taktik tartışmalarını yoğunlaştırmasını yeni bir kırılma süreci olarak alabiliriz. Hareketin bir anda kitleselleşmesinin ardında elbette Yeşil Yeni Anlaşmalara zemin yaratma fırsatı oluşturmaktan emperyalist rekabette basınç oluşturmaya kimi düzeniçi dinamiklerin kısmi payı olsa da esasen salgın öncesi 40’ın üzerinde benzer zamanlarda patlak veren halk isyanları dalgasıyla üst üste binen sistem karşıtı duygu güçlüydü.
Ne olmuştu?
Emperyalist kapitalizm krizdeydi, küreselleşme sürecinin getirdiği kronik işsizlik, toplumsal çürüme, katmerlenen doğa talanı gibi yapısal özelliklerinin yanında bunu en azından 2008 küresel ekonomik krizinin etkilerinin aşılamaması, yeniden paylaşım rekabetinin azalan ABD hegemonyası koşullarında yeni bir dünya savaşına somut hazırlıklar, adımlara doğru evrilmesinden görebiliyorduk. Ve tüm bunlar gerçek varoluşsal tehdidi oluşturan ekolojik çöküşün, süreğen iklim felaketlerinin küresel sermaye için ancak kendi krizi için bir çıkış imkânı sağladığı oranda gündem olması dışında bir gündem oluşturmasını engelliyordu.
İklim örgütlerinin resmi iklim müzakerelerini meşru bir zemin olarak kabul ederek tüm enerjisini devletleri, şirketleri ve bunların COP gibi ortak platformlarını “iknaya” yönelik kullanması adım adım yerini bu yeni dalganın bu zeminlerin meşruluğunu sorgulayan, sarsan, tanımayan çizgiye bıraktı. Bugünü ve geleceği kaosa sürüklenen gençlik kitleleri ve ezilen halkların bir mücadele kanalı olarak iklim hareketi içinde yer alışı bu açıdan bir kendi kaderlerini ellerine alma arayışı olarak görülebilir. Kendiliğinden bilincin iklim değişikliğinin aciliyet gerektiren adımları karşısında aktığı politikleşme kanalı ve felaketlerle varlık yokluk mücadelesi verilen bölgelerden doğan çığlığın yakınlaşma çabası. Baskın bir ideolojik hatta, politik programa sahip olmayan, alabildiğine asgari politik formasyondan yoksun aktivist kitlelerin radikalleşme süreçleri.
2018’deki rapor ve okul boykotlarıyla bu yeni arayış süreci elbette kendine özgü örgütleri, enternasyonal ağları, eylem biçimlerini, sloganları, talepleri doğurdu. Farklı ülke ve kıtalarda değişik düzeylerde yeni toplumsal özneler ortaya çıktı. “İklim aktivizmi” yer yer küçük burjuva radikalizmi karakterini aşan örgütlenmeler ortaya çıkardı. İklim adaleti hareketi sistemi değiştirme sloganındaki sistemin kapitalizm olduğunu, kapitalizmin sınıf sömürüsünü sömürgecilik, patriyarka, ırkçılık, militarizm gibi farklı sistemsel baskı biçimleriyle sürdürdüğünü daha açık bir biçimde dile getirmeye başladı. Şekillenme süreci devam ediyor ve harekette yer alan kesimler kendilerini, potansiyellerini ciddiyetle ele alıyor. Bir petrol ülkesinin başkentinde süren COP-28’i boykot etmek için 5-10 Aralık tarihlerinde Kolombiya’nın Casanare eyaletinin Pore kentinde düzenlenen Yeryüzü Sosyal Konferansı (YSK), tam da bu yeni şekil alma arayışının somutlandığı yerlerden biri oldu.
COP-26’yı boykot etmek amaçlı kurulan ağın 2020’deki pek çok toplantıyla uzun bir tartışma süreci ardından nihayete ulaştırdığı Glasgow Halkların İklim Anlaşması sürecinde oluşan ağı, Portekizli iklim örgütü Climaximo’nun yeniden mobilize etmesiyle ana çekirdeği oluşan, hem teknik açıdan hem de içerik açısından 2023’te uzun bir hazırlık sürecinin ardından örgütlenen YSK’nin son anda Pakistan’dan Kolombiya’ya alınması, özellikle Afrika için vize sorunları, Asya’nın ulaşım zorluğu ve finansal kısıtlar 100’ün üzerindeki katılım kaydı yapan iklim eylemcilerinden yaklaşık 50 kadarının konferansa ulaşmasıyla sonuçlandı.
Hazırlık sürecinde konferanstaki atölyeler için başvurular alındı ve örgütleme komisyonu Konferans’ın ana temalarını oluşturan tüm konuların kapsanması için örgütlerle etkileşim içinde oldu. Konferans anına olabildiğince tartışmalar tüketilerek gidildi ve son kararların alınacağı bir alan olarak kurgulandı. Hedeflenen bir uluslararası koordinasyon oluşumu için örgütlerden nasıl bir işleyiş, yapılanma, hedefler, taktikleri içeren koordinasyon önerileri toplandı. Polen’in de dahil olduğu 7 örgüt Konferans öncesinde koordinasyon önerisinde bulundu. Atölye programı oluştururken ise örgütlerin kendi ülkelerine ve gündemlerine hâkim olsalar ve enternasyonal bağları güçlü olsa da hareketin geneline perspektif sunmakta tutuk kaldığı görüldü. Devrimci hareketle ya da genel olarak politik gündemlerle kopukluk, toplumsal güç ilişkilerine, sınıfsal duruma dair -marksist ya da değil- analizlerden yoksunluk sadece iklime odaklanıldığında bir sonraki adımın nasıl atılacağına dair bir belirsizlik getiriyor. Konferansa delege olarak da katılan Kolombiya’dan Polifona çeviri kolektifi geniş bir çevirmen ekibiyle ve teknik ekipmanlarıyla konferansın İngilizce ve İspanyolca iki dilli olmasını sağladı. Örgütlerin özgüçleriyle ve sermaye dışı taban örgütlerinin bağışlarıyla örgütlenen bir ilk deneme için bu katılım düzeyi, fiziksel koşulların iyi örgütlenişi, dil ve teknik altyapının sorunsuz planlanması, konferans anında olası sorunlara karşı bir Bakım (Care) ekibinin oluşturulması, oturum aralarında ve gün sonlarında Latin Amerika halklarının kültürel riütellerinin topluluğu kaynaştırması gibi hazırlıklar önemli bir birikime işaret ediyor ve gelecek açısından da olumlu bir mesaj veriyordu.
Bir marksist ekoloji örgütü olarak biz Polen Ekoloji Kolektifi, Avrupa’da farklı ülkelerde örgütlü sosyalist gençlik örgütü Young Struggle ve Kolombiya’dan sosyalist tandanslı Halklar Kongresi dışında diğer katılımcı örgüler çok çeşitli ideolojik arkaplanlara sahip, genç ya da uzun ömürlü, deneyimli ya da yeni oluşmuş, tekil odaklı ya da politik özelliklere sahipti. Almanya’dan Fridays For Future Köln (ve Ver.di sendikası ile ortak kampanyaları Wir Fahren Zusammen, Avustralya’dan geçtiğimiz aylarda kömür limanı blokajına katılan Blockade Australia, Portekiz’den Climáximo ve Greve Climática Estudantil (FFF Lisbon), İsviçre’den Climate Strike Switzerland, Kolombiya’dan Ciencia Local, Extinction Rebellion Medellín, Polifona ve Alianza Colombia Libre De Fracking, Kanada’dan feminist bir dayanışma örgütü PASC, İtalya’dan XR Bologna, Meksika’dan Alianza Mexicana contra el Fracking, Mujeres por la Sostenibilidad Ambiental Y Alimentaria (MUSAA), Asamblea Ecologista Popular, APIIDTT ve, Venezuela’dan Red de Cooperacion Amazonica REDCAM-Juventud, Peru’dan kadın örgütü FENMUCARINAP, Ekvador’dan Futuros Indígenas ve XR Ecuador, Endonezya’dan Debt for climate Indonesia, Danimarka’dan Global Aktion, Avusturya’dan Degrowth Vienna, ABD’den The Disruption Project, Bask Ülkesi’nden XR Bizkaia konferansa yüz yüze katılabilen örgütler oldu. Bu örgütler dışında bireysel olarak Konferans’a katılan iklim aktivistleri ve insan hakları savunucuları vardı. Katılımcı örgütlerin Avrupa ve Latin Amerika arasında dağılması Asya ve Afrika’dan katılımın sağlanamaması önemli bir eksiklik olarak öne çıkıyor.
Konferansın ilk üç günü katılımcı örgütlerin öncesinden önerdiği atölyelerden, sunumlardan; son iki günü ise iklim/ekoloji örgütlerini delege olarak temsil etme yetkisiyle gelenlerin oy yetkisine sahip olduğu iç tartışmalardan oluştu. Atölyeler, iklim hareketinin önünde ortaklaşılmayı ve derinleşmeyi bekleyen vizyon/program, değişim teorisi, strateji ve örgütlenme 4 temel dayanak noktasından en az birini kapsayan bir içeriğe sahipti. Bu noktalar, iklim adaleti hareketinin geçmişinden bu yana birikiminin bir yansıması ve marksist literatürdeki anlamlarından biraz farklı kullanılıyor. Şöyle somutlayalım: Marksist-leninistler için “vizyon” bu tartışmalarda sosyalizme; değişim teorisi proleter devrime; strateji halk ayaklanmaları ve iç savaşlar serisine; örgüt ise komünist parti, antifaşist cephe, antiemperyalist enternasyonal birliklere tekabül edebilir.
YSK’deki vizyon tartışması yapılan ilk atölyede sunulan kapitalizm alternatifleri küçülmeden, ekososyalizme, Kızıl Anlaşma’dan (Red Deal) toplumsal ekolojiye, döngüsel ekonomiden Yeşil Yeni Anlaşma’ya aslında birbiriyle aynı kategoriye girmeyen, yer yer birbiriyle örtüşen geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Daha ilk oturumdaki bu tartışma ortamı hareketin ideolojik farklılıklarının onun daha somut bir politik güce dönüşmesindeki en önemli öznel engellerden biri olduğunu gösteriyordu.
İlk günün diğer oturumunda Climaximo’nun İklim Çöküşüne El Freni başlıklı sunumu yer aldı. Konferansa fiziksel ve zihinsel olarak büyük bir emek katan bu örgüt aynı zamanda kendini iklim örgütü olarak tarif edip politik düzeyi en yüksek olan örgüt olarak ayrışıyor. Neredeyse bir siyasi parti niteliğinde programı, kadro politikası, stratejisi, gençlik örgütü olan bu antikapitalist iklim örgütü, kendi içlerinde bir “iklim acil durumu” ilan ederek eylemlerinin çapını ve düzeyini buna uygun hale getirme kararını enternasyonal ilişkiler düzleminde de uyguluyor. Teorik olarak parçalı ve eklektik yaklaşımları olsa da düzen içi (reformist) ve düzen dışı (anarşist) toplumsal dönüşümlerin iklim krizine bir cevabı olmadığını bunun için kopuşsal (sosyalist devrim) bir sürece gerek olduğunu savunuyor. Ancak yoğun anti-komünist propagandanın basıncı ve Avrupa’da güçlü devrimci partilerin olmayışıyla marksist-leninist bir ideolojiyi belki de yeni kuşaklara anlatmak için örneğin diyalektik materyalizm yerine toplumsal gerçekliğin değişken-belirsiz-karmaşık-muğlak (VUCA) olduğunu örneklerle anlatıyor.
El freni sunumlarının tarihsel deneyimleri ele alışı ve güncel deneyimlerle bunları aynı kategarizasyona sokarak birleştirmesi oldukça derinlikli olsa da özellikle düşman-devlet analizinin eksikliği, şiddet araçlarının rolünün yer almayışı, sınıfsal analiz eksikliği, dünyada süren devrimci mücadelelerle iklim hareketinin ilişkisine dair perspektifsizliği, öncü-önder örgütlenme biçimleri üzerinde durulmayıp radikal kitle hareketlerine odaklanılışı anlatının zayıf noktalarıydı. Kabaca “devrimci partiler yok, oluşmasını bekleyemeyiz, o yüzden olanları devrimci kopuşa geçirmek için hazırlamalıyız, bunun için de bu parametreleri kullanmalıyız” diyor, aciliyeti önceleyen “iklim gerçekçiliği” bakış açısıyla.
Dikkat çekici oturumlardan bir diğeriyse Konferans’ın tamamen çevrimiçi-hibrit oturumlarından oluşan ikinci gününde mali sermayeye işlem ve servet vergisi getirmeyi amaçlayan Revolutionary Reparations kampanyasından Keval’in sunumuydu. İklim krizine feminist bakış açıları, finansal sisteme karşı iklim hareketinin yapabilecekleri, gençliğin görevleri, ekoloji ve emek arasındaki bağlantı veya iklim felaketine karşı mücadelede devrimci yaklaşımlara duyulan ihtiyaç da atölye konuları arasındaydı.
Polen Ekoloji Kolektifi olarak Young Struggle örgütü ile birlikte Orta Doğu’da Savaş Bağlamında İklim Krizi oturumunda Rojava’dan Green Trees ve Özerk Yönetim Ekoloji Komitesi’nden konuşmacılar ve Filistinli örgüt Masar Badil’den Khalid Barakat’ın çevrimiçi katılımıyla esasen strateji konusunun farklı coğrafya ve koşullarda nasıl değişebileceğini, acil durumların nasıl devrimci sonuçlar olarak değerlendirilebileceğini ve gelişmelerin sıçramalı olabileceğini tartıştık. Ortak düzenlediğimiz diğer oturumda ise emekoloji ya da emeğin ekolojisi teması altında iklim-emek mücadelelerinin ortaklığı, küresel tedarik zincirleri boyunca oluşan ağ tipi örgütlenmelerin iklim hareketi için oynayabileceği rol gibi konular üzerinde durarak hareketin genelindeki eksik odak noktalardan biri üzerinde verimli tartışmalar gerçekleştirdik.
Atölyelerde tartışmalarda öne çıkanlar, ortak görüşler, sonuçlar A1 boyutunda büyük kağıtlara not alındı. Oturumlar sonrası günün değerlendirmesi, sonuçların aktarılması ve ortak tartışmaların yapıldığı genel mecliste paralel oturumlar nedeniyle bir atölyeye katılamayanlar tüm konferans tartışmalarına böylelikle hâkim olmuş oldu. Konferansta atölye ve meclislerin moderasyonunda demokratik ve toplumsal cinsiyete duyarlılık ilkeleri, konuşmalarda fazla teknik dil kullanmama ve çeviriler için yavaş olma hassasiyeti, örgütleyici komisyonun hiyerarşik bir üstünlük kurmaması için görevlerin dağıtılması gibi önlemler yine alabildiğine ideolojik çeşitliliğe sahip geniş kitle örgütlerinin koordinasyonunun, uyumlu çalışabilmesinin nasıl sağlanabileceğine dair iklim hareketinde oluşan birikimi gösteriyordu. Harekette aynı yöntemlerin kritik anlarda dağıtıcı ve apolitikleştirici bir rol oynayabileceğinin deneyimi olsa da bunlar yeni oluşumun birbirini tanıması için gerekli esnekliği sağladı.
Konferansın son iki günü öncesinde, konferans hazırlık aşamasında sunulan 7 koordinasyon taslağa dair toplantılar yapıldı ve 2 taslağa kadar örgütler arasında ortaklaşma sağlandı. Delege temsiliyeti olanların oy hakkının olduğu bu iki günde tartışmaların ardından bir koordinasyon metni üzerinde uzlaşıldı, COP-29 ve COP-30’un nasıl boykot edileceği üzerine hazırlık komisyonları oluşturuldu ve YSK’nin ikincisinin nerede ve nasıl düzenleneceğine dair kararlar alındı. Buna göre Azerbaycan’daki COP-29 eşzamanlı olarak Meksika’da YSK’nın ikincisini düzenleyerek, Amazonya/Brezilya’daki COP-30 ise doğrudan orada bir blokaj örgütlenerek boykot edilecek. Hem koordinasyonda yer almayı isteyen örgütler hem de bu boykot ve konferansı düzenleyecek komisyonlar hiç vakit kaybetmeden Konferans’ın ardından değerlendirme ve planlama toplantılarını düzenlemeye devam ettiler ve ediyorlar. Böylece Konferans öncesinde amaçlanan bir enternasyonal koordinasyon kurma, Konferans’ın ikincisini planlama ve COP boykotunu örgütleme amaçlarına ulaşılmış oldu.
COP’un meşruiyetini daha da azaltmak açısından konferans kendi çapında bir etkide bulundu. Elbette şu an için sınırlı bir çevreye hitap etse de çok genç bir kuşak politik birikim ve tarihsel bilgi anlamında sınırlılıklarıyla birlikte radikalleşiyor. Kırılganlık yaratan bu durumu kendi alanımızdan beslemek göreviyle karşı karşıyayız. Örneğin emperyalist ülkelerdeki işçi sınıfını faşizmin tabanı haline gelmekten kurtarabilecek bir potansiyel taşıyor iklim hareketi. Burada emeğin ekolojisiyle, emperyalist savaşlara karşı doğru tutumlarla bir bariyer çekebilir ve örgütleyebiliriz.
Polen Ekoloji Kolektifi olarak Konferans’a öncelikle ideolojik-teorik olarak yakın olan örgütlerle tanışmak, ilişki geliştirmek ve iklim hareketine, politikalarına dair görüşlerimizi paylaşmak ve hareketteki liberal, küçük burjuva düşünüş tarzına bir etkide bulunmak, burada oluşacak koordinasyona dair somut adım atmak amaçlarıyla katıldık ve bu bakımdan verimli bir süreci geride bıraktık. Sürecin öncesi ve sonrasıyla bir parçası olmak oluşum halindeki bir hareketi içeriden etkilemek ve birlikte şekil almak, karşılıklı öğrenmek için önemli fırsatlar sunduğu gibi tüm örgütlere özgüven ve dayanışma duyguları aşılıyor. Şimdi oluşan koordinasyona acil durum çağrısına uygun dünyadan daha fazla örgüt katmak, koordinasyonun politik tartışma gündemlerini belirleyerek ortaklaşmayı ileri taşımak ve ortak eylem günleri, kampanyaları belirlemek görevleri önümüzde duruyor. Kolektifimiz bu oluşumu Türkiye’deki iklim/ekoloji örgütlerine tanıtmak, bunlarla sınırlı kalmayıp sosyalist gençlik örgütleri, sendikalar ve siyasi partileri de bu sürecin aktif parçaları haline getirmek için çalışmalarını sürdürmeye devam edecek.
Sermaye küresel iklim değişikliğini boyun eğdirmek için bir fırsat olarak görüyorsa biz devrimci iddialı örgütler, aktivistler olarak da siyasi iddiamızı büyütmek, örgütlenmek için bir zemin olarak görmeliyiz. Bu çürümüş çöküşteki düzenin krizleri ezilenleri çaresiz, geleceksiz ve umutsuz kılacak her türlü zoru kullanıyor. Bizi zaten öldüren düzen kitlesel kıyımlara yol açacak koşullara da çoktan göz yummuş durumda. İklim adaleti hareketi bunun farkında ve yolunu devrimci politikayla kesiştirmenin yollarını arıyor. Dünyada devrim ateşinin en sıcak yandığı coğrafyalardan birinde yaşayanlar olarak bu çağrıya ses vermek bizi bu çağın devrimcisi yapacaktır.
YSK’de kurulan enternasyonal koordinasyonun ortaklaştığı ilkelere değinen acil durum metni şu şekilde:
İklim Acil Durumu İlan Etmesi Gereken Bizleriz
Hükümetler ve şirketler gezegene savaş ilan ettiler. Bizi ve gezegeni mahvoluşa mahkûm ediyorlar. Bu, kapitalist sınıfın kâr amacıyla önceden planlanmış ve koordine edilmiş bize karşı düzenlenen bir şiddet eylemi. İklim çöküşünü durdurmanın tek yolu ise iklim son tarihlerinden önce sistem değişikliğini gerçekleştirmek Kapitalistlerden durmalarını istemek onları durdurmayacak.
Biz iklim gerçekçileri, bu görevi yerine getirmek için, iklim adaleti hareketinde, tabandan gelen sosyal hareketlerde veya siyasi örgütlerde örgütlü olan biz halkın bir araya gelmesi ve Kapitalizmden başka bir sisteme değişiklik yapmaya yönelik planlarımızı uluslararası düzeyde birleştirmesi gerektiğini görüyoruz. Kolombiya’nın Casanare kentinde düzenlenen Yeryüzü Sosyal Konferansı’nda bazı örgütler ve örgütçüler iklim acil durumu ilan etmeyi ve insanlığın geleceği için tüm sorumluluğu üstlenmede dürüstlük ve adanmışlık hedefiyle, farklı güç ve yeteneklerimizi bir araya getiren uluslararası bir koordinasyon kurmayı taahhüt ettiler.
Dünyanın dört bir yanından gelen örgütlerin, ortak bir sistem değişikliği planına imkan tanıyan, içinde yaşadığımız değişen bağlamlara göre esnekliğe izin veren ve ortak bir siyasi durum analizine sahip olmamızı sağlayacak ortak bir vizyonun inşa edebileceği uluslararası bir koordinasyon kurmayı amaçlıyoruz. Sistemi değiştirmek için ortak bir dürtüyü paylaşan toplumun tüm kesimlerini (barınma, gıda, ekoloji, kadın, lgbtiq+ , toprak, köylü, Yerli ve Siyah toplulukların hakları, kendi kaderini tayin hakkı, sosyalizm için toplumsal mücadeleler) iklim acil durumu çağrısına katılmaya, birbirimizi tanımaya ve insanlığın geleceğini kendi sorumluluğumuz olarak almaksızın ve bizi yok etmeden önce bizi öldürmeye devam eden bu sistemi değiştirmeksizin zafer kazanamayacağımızı ifade etmeye çağırıyoruz.