UNEP: Paris Hedeflerine Ulaşmak için Yeni İklim Taahhütlerinde ‘Kuantum Sıçraması’ Gerekiyor
Çeviri: Ezgican Özdemir Kelly
Kaynak: CarbonBrief | 24 Ekim 2024
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Paris Anlaşması kapsamında hazırlanan yeni iklim taahhütleri ile kapatılması gereken “retorik ve gerçeklik arasında büyük bir boşluk” olduğunu söylüyor.
Yıllık “emisyon açığı” raporunun 15. baskısında UNEP, ülkeler 2035 yılı için azaltım hedeflerini belirleyen bir sonraki ulusal katkı beyanlarını (NDC’ler) sunmak üzere Şubat 2025 tarihine yaklaşırken “daha fazla sıcak havaya gerek yok” çağrısında bulunuyor.
Rapora göre bu ulusal katkı beyanları, “bu on yıl içinde yapılacak hızlandırılmış azaltım eylemlerinin azimli bir şekilde bir kuantum sıçraması sağlamalıdır”.
Rapor, Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 2C’nin “çok altında” sınırlayarak 1.5C’nin altında kalma çabalarını sürdürme hedefine ulaşmak için gerekenlerle karşılaştırıldığında, önümüzdeki on yıl boyunca mevcut politikalar ve taahhütler ışığında emisyonların nereye gittiği arasındaki “boşluğu” gösteriyor.
Rapor, sera gazı salımlarının 2023’te rekor seviyelere ulaştığını, 2022’ye göre %1,3 arttığını ve son on yılın ortalamasından önemli ölçüde daha hızlı yükseldiğini vurgulamaktadır.
Rapor, 2021’de COP26’da yapılan taahhütlerden bu yana nispeten çok az önemli gelişme kaydedilmesiyle birlikte, hem ilerlemenin hem de azmin son yıllarda “durakladığı” konusunda uyarıyor. Dahası rapor, birçok ülkenin mevcut ulusal katkı beyanlarını karşılama yolunda bile olmadığını, G20 ülkelerinin ise mevcut politika projeksiyonlarının 2030 yılında ulusal katkı beyanlarını 1 milyar ton sera gazı salımı (karbondioksit eşdeğeri, CO2e olarak) ile aşacağını belirtiyor.
Rapora göre, mevcut politikalar dünyayı 2100 yılına kadar 2.9C’lik bir ısınmaya doğru götürüyor; ancak mevcut tüm ulusal katkı beyanlarının karşılanması halinde (%50 ihtimalle) bu değer 2.4-2.6C’ye düşürülebilir.
Ancak rapora göre, 2030’daki küresel emisyonlar mevcut ulusal katkı beyanlarının ima ettiği seviyelerin altına çekilmediği sürece, aşımsız veya sınırlı aşımla 1.5C’ye giden bir yol “imkansız” hale gelmekte ve ısınmayı 2C ile sınırlama zorluğunu “güçlü bir şekilde” artırmaktadır.
Zorluğun büyüklüğü “tartışılmaz” olmakla birlikte, rapora göre “azaltımın hızlandırılması için çok sayıda fırsat” bulunmaktadır. Rapor, CO2 tonu başına 200 dolardan daha az bir maliyetle küresel emisyonların 2030 yılına kadar %54, 2035 yılına kadar ise %72 oranında azaltılabileceğini ortaya koymaktadır.
Bu durum, taahhütler ile mevcut politikalar arasındaki farkın, karbonsuzlaştırmanın önündeki daha temel engellerden ziyade politika desteği eksikliğinden kaynaklandığını göstermektedir.
Küresel sera gazı salımları rekor seviyelerde
UNEP raporu, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının – CO2, metan, azot oksit ve florlu gazlar (F-gazları) – 2023 yılında 57,1 milyar ton CO2 eşdeğerine (GtCO2e) ulaşarak rekor kıracağını ortaya koyuyor.
Aşağıdaki grafik, fosil CO2’nin (siyah) yıllık emisyonlara açık ara en büyük katkıyı yapan ve son on yıllardaki artışın ana itici gücü olduğunu, metanın (gri) ise ikinci en büyük rolü oynadığını gösteriyor.
Küresel emisyonlar 2023 yılında 2022 seviyelerine kıyasla %1,3 (0,7 GtCO2e) artmıştır – bu oran önceki on yıla göre (2010-19, yılda 0,8 GtCO2e) önemli ölçüde daha hızlıdır.
(Raporda belirtildiği üzere, bu rakamlar sera gazı emisyonları üzerinde doğrudan insan müdahalelerinin bir sonucu olmayan iklimle ilgili etkilerin çoğunu içermemektedir – 2023’teki Kanada orman yangınları gibi. Biyosferin insan emisyonlarının bir kısmını absorbe etme kabiliyetinin, dünyanın emisyonları hızla azaltmadığı senaryolar altında genel olarak zayıflaması beklenmektedir).
Bu emisyonlar çeşitli sektörlerdeki enerji kullanımı, endüstriyel süreç salımları ve arazi kullanım değişikliğinden kaynaklanmaktadır.
Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, elektrik üretimi 2023 yılında küresel sera gazı salımlarının en büyük itici gücü olmuş ve toplamın yaklaşık %26’sından sorumlu olmuştur. Diğer önemli katkı sağlayıcılar ulaşım (%15), sanayi (%11), fosil yakıt üretimi (%10) ve endüstriyel süreçlerdir (%9).
Rapora göre, küresel havacılık sektörü, Covid dönemindeki düşük seviyelerden toparlanırken 2022 ve 2023 yılları arasında %19,5’lik bir artışla karbon salımlarında en büyük göreceli artışa sahip olmuştur. Fosil yakıt üretimi salımları, karayolu taşımacılığı ve endüstriyel süreç salımları da 2022’den itibaren önemli ölçüde artmıştır.
Yazarlar, güneş ve rüzgâr enerjisi hızla genişlerken enerji sektöründe fosil üretim payının azalmaya başladığını ve 2023 yılında kapasite ilavelerinin %50 artacağını belirtiyor. Yenilenebilir enerjiye, şebekelere ve depolamaya yapılan küresel yatırım şu anda petrol, gaz ve kömüre yapılan küresel yatırımdan önemli ölçüde daha yüksek.
Temiz enerjideki hızlı büyümeye rağmen, enerji sektörü emisyonları henüz zirve yapmazken, küresel olarak yeni temiz enerji ilaveleri talep artış hızına tam olarak ayak uyduramıyor. Ancak rapor, hem enerji sektörü emisyonlarının hem de genel küresel sera gazı salımlarının 2023’te olmasa bile önümüzdeki birkaç yıl içinde zirve yapmasının beklendiğini belirtiyor.
Daha da geniş bir emisyon açığı
Raporun bu seneki baskısının ana odak noktası, dünyanın bugün gittiği yer (hem mevcut politikalar hem de yakın vadeli taahhütler) ile Paris Anlaşması’nın ısınmayı 2C’nin altında sınırlama hedeflerine ulaşmak için gerekenler arasındaki uçurumu izlemektir.
Ancak, görünen o ki, 2023 raporundan bu yana ülkelerin taahhütlerinde veya politikalarında kayda değer bir değişiklik olmadı ve küresel salımlar artmaya devam etti.
Bu da salım açığının geçen yıla göre daha geniş olduğu ve dünyanın iklim hedeflerinden daha da uzaklaştığı anlamına geliyor.
Rapor, bir dizi farklı gelecek emisyon senaryosunu inceliyor: bugün yürürlükte olan politikalar kapsamındaki emisyonlar; Paris Anlaşması ulusal katkı beyanlarının karşılanması halinde emisyonlar; hem ulusal katkı beyanlarının hem de ulusal düzeydeki “net sıfır” taahhütlerinin karşılanması halinde emisyonlar; ve 2100 yılına kadar ısınmayı 2C’nin altında ve 1.5C ile sınırlayan senaryolar kapsamında gereken emisyonlar.
Bu ulusal katkı beyanları – ülkeler tarafından yürürlüğe konulan diğer politikalarla birlikte – dünyayı on yıl önce makul görünen en karanlık iklim geleceklerinden uzaklaştırmaya yardımcı olsa da, dünyanın bugün bulunduğu nokta ile Paris Anlaşması’nı gerçekleştirme yolu arasındaki uçurum büyümeye devam ediyor.
Rapor, ülkelerin “koşulsuz” ulusal katkı beyanlarını (yani “iklim finansmanı” veya diğer dış yardımlara bağlı olmayanlar) gerçekleştirmeleri halinde dünyanın gideceği yer ile – orta mavi çizgi ile gösterilen – ve ısınmayı 2C’nin altında sınırlayan bir emisyon yolu (raporda 2C ısınmadan kaçınma şansı >%66 olarak tanımlanmıştır) – soluk kırmızı çizgi ile gösterilen – arasında 2030 yılında yaklaşık 14GtCO2e’lik bir emisyon boşluğu bulmaktadır.
Koşulsuz ulusal katkı beyanları ile yüzyılın sonuna kadar ısınmayı 1.5C ile sınırlayan bir senaryo (kırmızı çizgi) arasındaki fark – yaklaşık 22GtCO2e – daha da büyüktür. Koşulsuz ulusal katkı beyanlarına ek olarak koşullu beyanların da tam olarak uygulanması halinde (açık mavi çizgi), bu emisyon farkı hem 2C hem de 1.5C senaryoları için 2030 yılında yaklaşık 3GtCO2e kadar azalacaktır.
Rapora göre, 2035 yılına kadar bu ulusal katkı beyanları güçlendirilmez ise, bu fark ısınmayı 2C’nin altında tutmak için 18GtCO2e’ye ve 1.5C için 29GtCO2e’ye çıkacak. Son yıllarda taahhütlerin artırılmaması halinde, ısınmanın 1.5C ile sınırlandırılması ve aşımın olmaması ya da düşük olması artık çok daha zor. Daha fazla gecikme benzer şekilde 2C hedefini de tehlikeye atabilir.
Ayrıca rapora göre birçok ülke bugün “mevcut katkı beyanlarını yerine getirme yolunda bile değil”. Aralarında Avustralya, Brezilya, Kanada, Endonezya, Japonya, Güney Kore, Birleşik Krallık ve ABD’nin de bulunduğu başlıca ülkeler, mevcut politikalar çerçevesinde hedeflerine ulaşma yolunda ilerlemiyor. (Yolda olanlardan bazılarının zayıf hedefler belirlediği de ekleniyor).
Ülkelerin ulusal katkı beyanlarının Şubat 2025’e kadar güncellemeleri beklenmekte ve bunların 2035 sonuna kadar azaltım hedeflerini içermesi gerekmektedir (Paris ulusal katkı beyanlarının ilk turu için 2030 tarihine kıyasla).
Ancak, 2030 sonrası taahhütlerin dünyayı ısınmayı 2C’nin altında sınırlama yoluna sokabilmesi, büyük ölçüde 2030 öncesi eylemlere bağlıdır. Raporda gösterildiği üzere, 2024’te başlayacak güçlü bir iklim eylemi yılda ortalama %4’lük bir azaltım gerektirirken, 2030’da bunu yapmak bu oranı yılda %8’e çıkaracaktır.
Mevcut ısınma politikasının yukarı yönlü revizyonu
UNEP raporu yazar ekibi, mevcut politikalar altında dünyanın bekleyebileceği ısınma etkileri aralığını değerlendiren ana gruplardan biri olmuştur. Bununla birlikte, tahminleri son üç raporda artmaya devam etmiştir – 2022’de 2.6C’den 2023’te 2.7C’ye ve 2024’te 2.9C’ye. Bu durum hem küresel sera gazı emisyonlarında devam eden artışları hem de UNEP tarafından yapılan metodoloji güncellemelerini yansıtmaktadır.
Aşağıdaki şekil, UNEP raporunun 2022 (koyu mavi) 2023 (orta mavi) ve 2024 (açık mavi) baskıları arasındaki tahminleri karşılaştırmaktadır. 2023 raporuyla karşılaştırıldığında, mevcut politika ısınma sonuçları önemli ölçüde artmış, koşulsuz ulusal katkı beyanı sonuçları değişmemiş, koşullu ulusal katkı beyanı ısınması hafifçe artmış ve net-sıfır taahhüt ısınması hafifçe azalmıştır.
Rapor, mevcut politikaların devam etmesi halinde 2100 yılına kadar %100 ihtimalle 1.5C’nin, %97 ihtimalle 2C’nin ve %37 ihtimalle 3C’nin aşılacağını ortaya koymaktadır. (Ve CO2 salımları (net) sıfırın üzerinde kaldığı sürece dünya 2100’den sonra da ısınmaya devam edecektir).
Ulusal katkı beyanları kapsamında, 1.5C’yi aşma ihtimali %100 olarak kalırken, koşulsuz ulusal katkı beyanları söz konusu olduğunda 2100 yılına kadar 2C’yi aşma ihtimali %94, koşullu ulusal katkı beyanları altında ise %79’dur.
Tüm ülkelerin net sıfır taahhütleri yerine getirilirse (ki rapora göre bugün bunu başarma yolunda olan ülke sayısı çok azdır), bu olasılıklar 1.5C’yi aşma olasılığı %77’ye, 2C’yi aşma olasılığı %20’ye ve 3C’yi aşma olasılığı sıfıra yakın bir orana düşmektedir.
Aşağıdaki şekil UNEP’in en son tahminlerini (orta mavi çubuklar) literatürdeki diğer tahminlerle karşılaştırmaktadır – Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) altıncı değerlendirme raporunda yer alan emisyon senaryoları (koyu mavi), Climate Action Tracker tarafından yayınlanan tahminler (açık mavi) ve Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2024 Dünya Enerji Görünümü (gri).
Mevcut politika sonuçları IPCC’nin orta yol SSP2-4.5 senaryosuyla büyük ölçüde uyumludur, ancak son yıllarda UNEP ve IEA tahminleri arasında kayda değer bir fark oluşmuştur. Üçü 2021’de neredeyse aynıyken, UNEP’in mevcut politika ısınma tahmini artarken IEA’nınki azalmıştır.
UNEP, oluşturduğu senaryolara bakıldığında diğer gruplarınkinden önemli ölçüde daha yüksek bir üst düzey ısınma tahmini sunmaktadır. Bunun nedeni, yaklaşımının hem her bir senaryo ile ilişkili gelecekteki emisyon belirsizliklerini kapsaması, hem de iklim duyarlılığı ve karbon döngüsü geri bildirimleri gibi iklim sistemi tepkilerini içermesidir. Bahsedilen ikinci kısım her ne kadar olasılıksal olarak ifade edilse de, yapılan senaryoların gelecekteki emisyon sonuçlarının olasılığını değerlendirmek daha zordur.
Derin emisyon kesintileri için yüksek potansiyel
Ülkeler bugün Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmaktan çok uzak olsa da, yeni rapor salım açığını kapatmanın neleri gerektireceğini ve nelere mal olacağını araştırıyor.
Ekonominin tüm sektörlerinde, küresel emisyonların 2030 yılına kadar 31GtCO2e (mevcut politika seviyelerinin %54 altında) azaltılabileceğini ve bunun ton CO2 başına 200 $’dan daha az bir maliyetle gerçekleştirilebileceğini ortaya koymaktadır. Bu rakam 2035 yılında 41GtCO2e’ye (mevcut politika seviyelerinden %72’lik bir azalma) yükselecek ve azaltım teknolojilerinin maliyetlerinde beklenen sürekli düşüşü yansıtacaktır.
Rapordan alınan aşağıdaki şekil, ekonominin her bir farklı sektörü için ton CO2 başına 200 $ veya altında değerlendirilen azaltım potansiyelini göstermektedir.
Enerji sektörü, 2030 yılında 12GtCO2e/yıl ve 2035 yılında 15GtCO2e/yıl ile düşük maliyetli dekarbonizasyon için en büyük potansiyele sahiptir ve büyük ölçüde fosil yakıtlı elektrik üretiminin temiz enerji kaynaklarıyla değiştirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Tarım, ormancılık ve diğer arazi kullanımları (AFOLU sektörü) karbonsuzlaştırma için ikinci en büyük potansiyele sahiptir ve bunun en büyük bileşenini ormancılık oluşturmaktadır.
Tüm bu sektörlerde azaltımı hızlandırmak için yatırımlarda ve finansmanda önemli artışlar gerekmekle birlikte, rapor derin karbonsuzlaştırmanın önümüzdeki on yıl içinde makul bir maliyetle gerçekleştirilebileceğini göstermektedir.
Sonuç olarak rapor, büyüyen salım açığının, dünyanın hızla azaltım yapma kabiliyeti üzerindeki herhangi bir temel kısıtlamadan ziyade, ülkelerin salımları ele alma konusundaki siyasi irade eksikliğini yansıttığını vurgulamaktadır.