Salgın bir ilk değil. İnsanlık tarihi çok daha ağır kayıplara neden olan salgınlara tanık oldu. Yaklaşık 100 yıl önceki İspanyol gribi karşılaştırma yapmak için en çok tercih edileni olsa da sadece son 20 yılda SARS, MERS, Ebola gibi bugünkü pandemi düzeyinde olmasa da binlerce kişinin ölümüne yol açan epidemiler bugünkü tartışamalara ışık tutacak veriler sunmuştu. Ancak, bunların eleştirel teorisyenlerce ele alınışı aynı biçimde olmamıştı. Bunda önceki epidemilerin Batı’yı aynı şiddetle vurmamasının payı büyüktü belki de. Ancak bu kez kaçış yok. Salgın “Ya barbarlık ya sosyalizm”, “ya felaket kapitalizmi ya felaket komünizmi”, “ya faşizm ya komünizm” minvalinde dile gelen kritik eşik vurgusu için çanları yüksek sesle çaldırtıyor bu kez düşünürlere.
Elbette yaşam bu kadar yaygın ve eş zamanlı olarak aksamamıştı daha öncesinde. Peki, kapitalist meta zincirinin akışını “yaşam”ı yerine koyup “hayatta kalma” mücadelesini salgın olsun ya da olmasın aynı yakıcılıkta yaşayan “büyük insanlık” meseleyi böyle bir eşikten geçiyormuş gibi ele alıyor mu? Henüz şok dalgaları etkisini sürdürürken erken sonuçlara vararak yanılgıya düşmeyelim. Ama olası sonuçları düşünmekten zarar gelmez. Yeni bir dünyanın doğum sancıları bunlar, giderek sıklaşıyorlar. Doğum yakın, en azından umutlar bu yönde.
Salgının ilk ortaya çıkışından bu yana düşünürler meseleyi her açıdan incelediler, sayısız yazı kaleme aldılar. Küçülmüş ve artık her köşesi birbirine daha aşina olan bir dünyada tarihe tanık oluyoruz. Her gün Zoom’da, Jitsi’de ve diğer çevrimiçi mecralarda dünyanın kaderini konuşuyoruz. Çilingir sofralarının “ne olacak bu memleketin hali” sorusunun yerini laptop başında kurulan dost meclislerinde ekranlara hapsolan karelerdeki dostlarla “ne olacak bu dünyanın sonu” sorusu aldı.
Belki sözün etkisi eskisi kadar yok diye düşünebiliriz bu süreçte, esas olan olup bitenlerdir diyebiliriz, ancak damlalar birikiyor. Taşkın yakın, doğum yakın. Sözler çatlaklardan sızıyor, son noktayı neyin koyacağını kestirmek zor, ama tanıklığımızın hakkını vermemiz bunun ne olacağına kendimizin karar vermesini sağlayabilir.
İşte bu amaçla, eleştirel olan ama dünyaya farklı görüş açılarından bakan bazı düşünür ve yazarların son dönemdeki yazılarını ve Türkçe çevirilerini, elbette elimizden geldiğince, sizler için derledik. Bu süreçte emek koyan tüm çevirmenlere de bu tanıklığı mümkün kıldıkları için teşekkür ediyoruz.
Salgınla ilgili çıkan farklı yazıları kendi yazılarında derleyen Ender Şiar Argın, Kamuran Samar ve dünya basınında yer alan görüşleri toparlayan bir yazı.
Bu arada salgın üzerine derleme bir kitap bile çıkmış.
Terrabayt sitesi bu dönemde salgınla ilgili yazılar ve çevirileriyle öne çıkıyor. Sitede Giorgio Agamben (1, 2), Jean-Luc Nancy (1, 2), Slavoj Zizek (1, 2, 3), Roberto Esposito çevirileri ve Ege Çoban ve Özen Beltan Demir’den yazılar mevcut.
Gazete Duvar da yine salgın paylaşımlarıyla öne çıkan mecralardan. Panagiotis Sotiris, Kolombiya’dan ELN komutanı Uriel, Stephan A. Schwartz, Silvia Federici, Refik Huri ve Laura Spinney’den çeviriler sitede yer alıyor.
E-skop sitesi salgına Şefik Özcan yazısıyla ve Eyal Weizman, Michel Serres çevirileriyle katkıda bulunuyor.
1+1 Forum sitesi, Foti Benlisoy’un salgını bilimkurgu dünyası üzerinden ele aldığı yazı dizisi (1, 2, 3, 4, 5), Nazlı Ökten yazıları, Angela Davis ve Naomi Klein söyleşisi ile Franco “Bifo” Berardi’nin salgın günlükleri çevirileriyle salgın yazınına katılıyor.
Uni-versus’ta ise Helen Lewis, Nicole Aschoff’tan konuyu feministler açısında ele alan çeviriler ile Giorgio Agamben ve Cynthia Enloe çevirileri yer alıyor.
Medyascope’ta Bruno Latour ve yine Slavoj Zizek, BBC’de Edgar Morin, Ekşi Şeyler’de Alain Badiou, Politikyol’da Chamila Liyanage çevirileri ve Metapolitik’te Kağan Sarıkaya ve Cumhuriyet gazetesinde Emre Kongar yazıları bu gündemi tartışıyor.
Birikim dergisi yazı üretimi en yoğun mecralardan. İrem Taşçıoğlu (1, 2) Mehmet Ali Adıyaman, Cemil Aksu, Yağız Ay, Övünç Demiray, Sebahattin Şen, Sebatullah Tekin, Haluk İnanıcı, Yasemin Özden Charles ve Burak Üzümkesici’nin salgınla ilgili yazıları sitede okunabiliyor. David Graeber söyleşisi de yine sürecin çeviri dağarcığına eklenmiş.
ETHA’da ise Arif Çelebi bir yazı dizisiyle (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7) salgını devrimci hareket ve politika üzerinden inceliyor. Yine Deniz Boran da salgınla ilgili değerlendirmelerde bulunuyor. Bütünden ayrışsa da bir bütünlük taşıması açısından Olcay Çelik ise salgını sınıf mücadelesi temelinde ele alarak Marksist politik ekonomi yaklaşımın örneklerini (1, 2, 3, 4, 5) sunuyor.
Siyasi Haber ise John Bellamy Foster, Alex Demiroviç, Mina Khanlarzadeh, Anwar Shaikh, David Unger, Rob Wallace ve arkadaşları, Emrah Altındiş, Kim Phillips-Fein çevirileri ve Mahir Sayın‘ın yazısı zengin bir tartışma içeriği sunuyor.
Yine El Yazmaları meseleye Marksist çizgide bakan yazı ve çevirilerle yaklaşıyor. Perihan Koca, Gamze Rastgeldi yazıları ve Almanya’da yayın yapan Re:volt dergisi, Vijay Prashad ve arkadaşlarının çevirileri sitede kendine yer buluyor.
Polen Ekoloji olarak biz de bir süredir çeviri ekibimizle sitemizde COVID19 etiketi altında okuyabileceğiniz David Harvey, Daniel Tanuro, Rob Wallace, Mike Davis, Alexandria Ocasio-Cortez, Daniele Lorenzini ve The Economist makalesi çevirilerimizle ve COVID-19 paylaşımlarımızla durumu anlamaya katkı sunmaya çalıştık.
Herkese iyi okumalar! Umarız pratiğin beslediği bir teoriyle geleceği kuracak yeni pratikleri var edebiliriz.