Bu yazı ilk olarak E-Flux Dergisinde yayımlandı.
Click here for the English version.
Çeviren: Helin Nur Güler
İlk paragrafın nasıl başlayacağını biliyoruz. Yirmi yılı aşkın bir süredir iklim değişikliğiyle ilgili, önce seyrek sonra daha fazla inkar edemeyeceğimiz noktaya gelene kadar okuduk. Dünya yanıyor. Okyanuslar ısınıyor ve asit oranları yükseliyor. Türlerin nesli altıncı büyük yok oluşta tükeniyor. Kendilerine has türlerinin azalması karşısında gözyaşlarına boğulduğumuz koalalar kutup ayılarının yerini aldı1. Milyonlarca insan ise yerinden edildi ve çitlerle, sınırlarla ve ölümle karşı karşıya kaldı.
Haberlerde okuduk ve durum giderek kötüleşiyor. Pandemiler yayılırken, iklim krizi azalmadan devam ederken, sermayenin tahakkümü bankaları ve şirketleri korurken herhangi bir konuda devlet girişimini engelliyor. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’ nin (IPCC) kurulmasıyla resmen tanındığı 1988’den bu yana, petrol ve gaz sektörü küresel ısınmaya olan katkısını ikiye katladı. Petrol ve gaz sektörü 1988’den sonraki yirmi sekiz yılda, sanayi çağının başlangıcından bu yana 237 yılda olduğu kadar sera gazı saldı2. Düzenli raporlar, bu emisyonların atmosferik etkisinin bilim insanlarının daha önce beklediğinden daha hızlı ortaya çıktığını bildiriyor3. Dünyadaki bazı yerler 2019 yazında çoktan bu noktaya ulaştı4. IPCC’ nin verileri ısınmanın sanayi öncesi seviyelerin 1,5 dereceden fazla yükselmesini önlemek için on bir yılımız olduğunu söylüyor. İklim değişikliği -yani; Cumhuriyetçi siyasi danışman Frank Lutz tarafından tercih edilen ve küresel ısınma daha çok kıyameti andırdığı için5 George W. Bush yönetimi tarafından benimsenen bu zararsız lakap – çok uzak ve imkansız görünmektense; şimdi, burada ve inkar edilemez durumdadır. Ancak bu, ABD ve Kanada’nın koronavirüs sonrasında petrol ve gaz şirketlerine ekonomik yardım fonları sağlamasını engellemedi.
İklim değişikliğinden en az sorumlu olanlar, kapitalizmin sömürgeci ve emperyal dürtüsünden en çok zarar görenler, iklim felaketinin ön saflarında yer alıyor. Hiç bitmeyen bir kuraklık içinde temiz su nasıl bulunur? Hızlı ormansızlaşmanın ortasında ihtiyaç duyulan bitkiler, yiyecek ve yakacak odunu nasıl toplanır? Sellerde ve yangınlarda nasıl hayatta kalınır? Yüzyıllarca süren sömürgecilik, sömürü ve savaş, yoksul insanları, kadınları, çocukları, engellileri, zaten dezavantajlı durumda olan ırksallaştırılmış ve ulusal azınlıkları ve hepsinden daha ağır şekilde yaşlıları vurarak, insanların hayatta kalma ve gelişme kapasitelerini baltalıyor. Bir BM raporuna göre, “Zenginlerin aşırı ısınmadan, açlıktan ve çatışmalardan kaçmak için para ödediği ve dünyanın geri kalanının acı çekmeye terk edildiği bir ‘iklim apartheid’ senaryosunu göze alıyoruz.6” Kapitalizm, diğerlerini hayatta kalmak için savaşmaya zorlayarak her zaman bazılarının gelişmesine izin vermiştir. İklim krizi – ve şimdi de koronavirüs – bu dinamikleri küresel bir sınıf savaşına dönüştürüyor. Marx’ ın sözleriyle, “yıkım ya da devrim, zamanımızın parolasıdır”7.
İnkardan Sonra
Çelişkilerin bu şekilde keskinleşmesi politik olarak canlandırıcı olmalıdır. Şimdiye kadar olmadı. İklim değişikliği inkarcıları ile gerçekliğe dayalı topluluk arasındaki eski ayrım bozuldu, fakat yenisi henüz siyasi bir biçim almadı. Trump yönetimi çevre koruma önlemlerini, özellikle de emisyonları azaltmaya yönelik Obama dönemi düzenlemelerini ortadan kaldırmaya çalışırken bile, iktidar küresel ısınmayı kabul ediyor. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı’ndan küresel enerji ve bankacılık sektörlerine kadar, karbon emisyonlarının artan sıcaklıklara yol açtığı gerçeği geniş çapta kabul görmektedir. Şimdi mücadele, ne yapılacağı ve kimin ödemesi gerektiği konusunda.
İklim inkarcılığına karşı eski mücadele her iki tarafa da fayda sağladı- bu, bazılarının neden bu alanda mücadele etmeye devam ettiğini açıklayabilir-. İnkarcılık, büyük karbon için zaman satın aldı ve endüstrinin Kuzey Amerika’da muazzam genişlemesini sağladı. Yalnızca 2010 ve 2012 yılları arasında, Obama yönetimi 29.604 millik boru hattı inşa etti (Dünya’yı ve ardından bazı gezegenleri dolaşmaya yetecek kadar)8. İklim inkarına karşı çıkmak, çevrecilerin ana akım haline gelmesini ve bilim insanlarını, yerli halklarının hak savunucularını ve sosyal adalet savunucularını içeren geniş bir koalisyon kurmasını sağladı. Bilimle müttefik olan çevreciler, kitlesel tüketimin gerçeklere dayalı bir eleştirisinin temsilcileri olmak için eko-hippi kişiliklerini terk ettiler. Meta kültürü yalnızca ruhsal açıdan zayıflatıcı değildi; küresel tedarik zincirlerinin karbon bazlı enerjiye bağımlılığı, sınırsız tüketimin dünyadaki yaşamı doğrudan etkilediği anlamına gelir. Sadece bir örnek vermek gerekirse, Standing Rock Water Protectors boru hatlarına ve hidrolik kırılmaya karşı toplumsal muhalefete önderlik ederken yerli halkın liderliğini ulusal ve uluslararası bir üne kavuşturdu. Bölgeleri feda etmeye, yavaş ölüme ve çevresel ırkçılığın sürekli yoksunluğuna odaklanmak, çevrecilerin uzun süredir korumacılıkla ilişkilendirilen elitist- seçkinci imajının ötesine geçmesine yardımcı oldu. İklim değişikliği inkarına ve korumaya çalıştığı ırkçı, sömürgeci, kapitalist sisteme karşı bir ittifak kurma konusundaki sabırlı çalışma, kapsayıcı ve retorik olarak güçlü bir çevresel adalet hareketi inşa etti.
İklim değişikliği tartışmasının inkarcılar ve iklim değişikliğine inananlar arasındaki ayrımın ötesine geçmiş olmasına rağmen bazı ilericiler inkar konusuna bağlı kalmaya devam ediyor. İklim değişikliği gerçeğinin yaygın olarak kabul edilmesinin ürettiği yeni zeminde savaşmak yerine, inkarı kendi argümanlarına kaydırarak kendilerini eylemin ezici yükünden koruyorlar. Artık kimse iklim değişikliğini ciddi bir şekilde inkar etmese de ilericiler iklim değişikliğinin gerçek siyasi sonuçlarını inkar etmenin yeni ve genellikle oldukça yaratıcı yollarını buldular ve önemli hiçbir şeyin değişmesi gerekmediğini garantiye aldılar.
İlerici İnkar
Bazı ilericiler yıkımın kaçınılmaz olduğuna, bu gerçeğin sadece kabul edilebileceğine karar verdi. Bu ilericiler, şu anda en acil sorunu iklim felaketi inkarcılığı olarak sunmaya devam ediyor. Bize söylenene göre elimizdeki görev psikolojik. Örneğin, Jem Bendell’ in 2018 “Derin Uyum Gündemi”, toplumsal çöküşün kaçınılmazlığını fiziksel altyapı ve enerji kaynaklarından ziyade, insani değerler ve psikoloji meselesi olarak ele alıyor9. İklim değişikliği kansere yakalanmak gibidir; hayatta neyin önemli olduğuna dair büyük bir yeniden değerlendirmeye zorlar. İklim felaketini kabul etmedeki başarısızlık, dünya ile daha iyi bir ilişki geliştirme konusundaki daha derin bir başarısızlığı maskeliyor.
Bendell’ in Derin Uyum Gündemi (Deep Adaptation Agenda)’ni yayınlamasından beş yıl önce, Roy Scranton eldeki görevi nasıl öleceğini öğrenmek olarak sunmuştu10. Antroposen için yeniden düzenlenmiş bir stoacılıkta Scranton, kendimizi kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığını kabul etmemiz gerektiğini savundu. Bu kabul, kendimizi yanlış umutlardan ve başarısız planlardan uzak tutmamızı sağlayacaktır. Kendimizi korkudan kurtarmamızı sağlayacak.
Cranton ve Bendell uygarlıkçı bir biz açısından yazıyorlar, karbon ekonomisinin ayrıcalıkları altında ortak değerlerden, metafizikten ve yatırımdan oluşan bir “biz”. Hızla değişen bir gezegenin yangınlarına, kuraklıklarına, sellerine ve fırtınalarına karşı sınıf mücadelesi, sorumluluk eşitliği veya yanıt verme kapasitesi yoktur. Politika ortadan kalkar ve yerini bireyin en kötüsünü kabul etme, etik olarak -yani yansıtıcı olarak- yanıt verme psikolojik kapasitesi alır.
Jonathan Franzen, gezegensel yıkıma eşit derecede boyun eğmiş olmasına rağmen daha az metafiziktir. Franzen için, uygarlığın felaketinden kaçınma umudu yanlış yönlendirilir, hatta zararlıdır, bu da yanlış çabalara ve hayal kırıklıklarına yol açar. Kapitalist rekabeti komünist planlamayla değiştirmek bir yana, yeni ulaşım ve enerji sistemleri inşa edebileceğimizi düşünmek boş bir hayaldir -nafile ve kuruntulu. Sıklığı ve şiddeti arttıkça yangınları, kasırgaları, kuraklıkları ve diğer acil durumları atlatmak için birikmiş sermayeye ihtiyacımız var. Yapabileceğimizin en iyisi, “yasalara ve bunların uygulanmasına saygıyı teşvik ederek” statükoyu desteklemek ve aynı zamanda silah kontrolü ile ırk ve cinsiyet eşitliğini savunmaktır. Başka bir deyişle, en iyi yolumuz liberal çizgiyi takip etmek, karışıklık çıkarmamak ve polisle aranızın iyi olduğundan emin olmaktır. Bendell’in ve Scranton’ın iklim felaketini benimsemesi her şeyin değiştiği anlamına geliyorsa, Franzen’inki hiçbir şeyin değişmediği anlamına geliyor. Yapabileceğimiz bir şey olmadığı için, zaten yapacaklarımız dışında yapılacak çok az şey var. Franzen için olduğu kadar Bendell ve Scranton için yapılacak çok az şey, iklim felaketi inkarcılığıyla mücadele etmek ve insanların durumun gerçekten ne kadar felaket olduğunu anlamalarını sağlamak.
Diğer ilericiler, eko-nihilizmi sahiplenmekte Bendell, Scranton ve Franzen’e katılmayı haklı olarak reddettiler. Örneğin David Wallace-Wells ve Dipesh Chakrabarty, harekete geçmek için çok geç olmadığını savundu. Yine de bu yazarlar, farklı şekillerde, yeni bir tür iklim inkarcılığının yanlıları haline geliyorlar. Yapılması gereken bir şey olduğuna dair eko-nihilist inkarın yerini, küresel ısınmanın sınıfsal karakterinin inkarı alıyor.
2019’un en çok satan kitabı The Uninhabitable Earth (Yaşanmaz Dünya)’ te, Wallace-Wells, dünya sakinlerinin ısınan bir gezegende nasıl acı çekeceğini ayrıntılı bir şekilde açıklıyor. Kitap, “Düşündüğünden daha kötü, çok daha kötü” diye başlıyor. Wallace-Wells, krizin ciddiyeti yerine otururken anlama paniğini hissetmek için yanlış bir şekilde evrenselleştirilmiş bir “biz” istiyor. Bu paniğin “bizi” harekete geçireceğini düşünüyor. Ancak ele aldığı sorun, yani eylemin gerekli olduğu farkındalığı, artık sorun değil. İhtiyaç duyulan şey bir politikadır ve burada Wallace-Wells yetersiz olarak ortaya çıkar. Şimdi, iklim felaketimizden özellikle herhangi birini sorumlu tutmanın zamanı olmadığını savunuyor: “Sorumluluğun yükü, birkaç kişinin omuzlayamayacağı kadar büyük, ancak gereken tek şeyin birkaç kişi için olduğunu düşünmek rahatlatıcı olsa da kötüler düşecek.”11
Wallace-Wells’ e göre, ekolojik yıkım, pek çok kişi tarafından azınlığın üzerine işlenmedi. Daha ziyade, “her birimiz bir düğmeyi her çevirdiğimizde, bir uçak bileti aldığımızda veya oy vermediğimizde gelecekteki benliğimize biraz acı çektiriyoruz.12” Bugün 1,2 milyar insanın elektriğe erişiminin çok az olduğunu veya hiç olmadığını boş verin. Ya da dünya nüfusunun %80’i hiç uçmamıştır. Ya da en korkunç olanı: ExxonMobil yöneticileri, endüstrilerinin 1977’de gezegeni yok ettiğini zaten biliyorlardı13. Ancak gelecek nesilleri öldürmekten kazanacakları para olduğu için bulgularını saklamayı ve iklim değişikliğini inkar eden araştırmaları finanse etmeyi seçtiler. Bu aşırı eşitsizlik karşısında herkesi eşit olarak suçlamak, fosil sermayenin tarafını tutmaktır. Bariz olanı açıklamak yerine reddediyor: iklim krizi bir sınıf mücadelesi alanıdır.
Wallace-Wells, iklim çöküşünün sınıfsal karakterini görmediği için, etkilerinin azaltılmasına yönelik önerilere gelince yine yanlış taraftadır. Kapitalizmin iklim krizini çözüp çözemeyeceği konusunda “sağlam bir bakış açısına” sahip olmadığını kabul ediyor ama yine de “iklim değişikliğini ele almak için ekonomik büyüme olasılığını terk etmemize gerek olmadığı yönünde, liberal çevreci anlayış doğrultusundaki sezgisini ifade ediyor14.
Wallace-Wells gibi, Chakrabarty de iklim çöküşünün gerçek siyasi risklerini reddediyor. Doğru soruyu sorarak başlıyor: “Eğer zenginler bu krizden çıkış yolunu satın alabiliyorsa ve sadece fakirler acı çekiyorsa, dünyanın fakirleri onları zorlayacak kadar güçlü olmadıkça zengin ülkeler neden küresel ısınma konusunda bir şey yapsınlar?” Fakat yanlış sonuca varıyor. Charkrabarty’ ye göre, yoksulların böyle bir gücü açıkça ortada olmadığından ve zengin uluslar fedakarlıklarıyla tanınmadığından, zengin ulusların ve sınıfların iklim değişikliği konusunda harekete geçmeleri için daha iyi bir durum (onların) aydınlanmış kişisel çıkarları açısından ifade ediliyor. Zenginlerin iklim değişikliğini ele alma çabalarını geride bırakmanın kendi çıkarlarına olduğuna ikna edilmesi gerektiğini düşünüyor. Argümanının burjuva politik iktisatçı Adam Smith ile sosyal adalet ve iklim adaleti mücadelesinden daha fazla ortak yanı var. Smith’in “görünmez eli” gibi, kapitalist sınıfın kişisel çıkarlarının ortak yarar için kullanılabileceğini, piyasa rekabetinin “doğal yasalarının” iyi niyetli sonuçlara sahip olduğunu varsayıyor.
Böyle bir düşünce, ısınan bir dünyada kazanılacak ne kadar para olduğunu hafife alıyor. Maden şirketleri, eriyen buzun yeni maden ve petrol rezervlerini ortaya çıkaracağı bilgisiyle Grönland’da arazi satın alıyor15. Özel güvenlik firmaları, varlıklı müşterileri kuraklık, sel ve kıtlıkların neden olduğu huzursuzluklardan korumaya hazırlanıyor16. Hollandalı mühendislik şirketleri, sel yönetimi uzmanlığı ve yüzen şehirler için planlar satıyor. Varlıklı yatırımcılar, küresel güneyde kuraklık ekilebilir arazileri kıtlaştırdığında bunu nakde çevirme umuduyla geniş araziler satın alıyor17. Küresel ısınmanın etkilerinden milyonlarca insan ölecek ve kapitalistler buna güveniyor.
Sermayenin kendi kendini genişleten mantığı ölümden farksızdır. Bu, kapitalizmin tarihi ve bugünüdür. Kapitalist ekonomiyi halk sağlığı yerine önceleyen yatırımcılar ve muhafazakar kanaat önderleri buna bir örnektir. Amazon’un depolarının temel temizliğini ve kişisel koruyucu ekipmanlarını çalışanlarına sağlamayı reddetmesi de bir başka örnektir. Sermaye sınıfının “aydınlanmış/entelektüel kişisel çıkarı” temelde sömürüyü, mülksüzleştirmeyi ve emperyalizmin kabulünü maskeleyen bir fantezidir. Temel değişim; güç kullanma, sınıf mücadelesi ve ezilenlerin aracılığıyla geliştirilir.
XR kendisini “hükümetleri, iklim ve ekolojik acil durum konusunda adil davranmaya ikna etmek için şiddet içermeyen doğrudan eylemi kullanan uluslararası apolitik bir ağ” olarak tanımlıyor. Kurucu ortağı Roger Hallam’ın “21. Yüzyıl için Sağduyu” broşüründe açıkladığı gibi, hareket, burjuva parlamentarizmini ve toplumsal hareket ayrılıkçılığını aşma umuduyla “apolitik” bir pozisyon benimsiyor. Hallam, iklim krizini politik bir meseleden ahlaki bir meseleye dönüştürmeyi umuyor. Hükümetlerin iklim değişikliği konusundaki eylemsizliğini, kârı insanların ve gezegenin önüne koymaya yönelik bilinçli ve stratejik bir politik karar olarak değil, “ahlaki bir başarısızlık” olarak tanımlıyor. Aynı şekilde, toplumsal ve ekolojik adalet için mücadeleyi, kitlesel bir işçi sınıfı hareketinin parçası olarak değil, bireysel ahlaki duygu açısından sunuyor.
Kendini “siyasetin ötesinde18” ilan etmek, siyasetin gerçekliğini yok etmez. Aslında siyasetle ilgili garip olan şeylerden biri de siyasetin ötesine geçmeye çalıştıkça, onun içine daha çok girmenizdir. Bu, eleştirmenler körlüğünü ırk, engellilik ve sınıf politikalarına maruz bıraktığında XR’nin öğrenmesi gereken bir dersti, ama olmadı19. XR’nin ahlakçılığı, günümüzün hakim ideolojisine mükemmel bir şekilde uyan beyaz bir küçük burjuva liberalizmine dayanır: siyaset kötüdür çünkü ara bozucudur, çünkü bizden taraf seçmemizi, yoldaşlarımızı ve düşmanlarımızı belirlememizi ister. Hepsinden önemlisi, siyaset zordur çünkü bizden güç almamızı, tahakküm etmemizi; disiplinli, odaklanmış ve başarmayı umduğumuz şey konusunda kararlı olmamızı ister. Apolitik bir hareketi, gerçek düşmanları olmayan, eğreti duran bir dizi amaç etrafında birleştirmek her zaman daha kolay ve -şüphesiz- daha tatmin edici olacaktır.
Politik İklim
İklim değişikliğinin politik doğasının inkarıyla çok az kişi ikna oldu. Taban aktivistlerinin ısrarlı seferberliği, iklimi açıkça siyasi gündeme yerleştirdi. Birleşik Krallık ve ABD’deki anketler, seçmenlerin iklim değişikliğini bir siyaset meselesi olarak kabul ettiğini gösteriyor: Bu, aynı anda hem ayrıştıran hem de siyasi bir tepki gerektiren bir mesele. Üstelik, hemen hemen herkesin bildiği gibi, felaketin boyutu devletin sorumluluk almasını/yanıtlamasını gerektiriyor.
Böyle bir sorumluluk için mevcut en zorlayıcı çerçeve Yeşil Yeni Anlaşmadır. ABD Demokratları, Birleşik Krallık İşçi Partisi, İspanyol Sosyalist Partisi ve diğerlerinden önde gelen ilerici devlet temelli tepki olarak GND, önümüzdeki birkaç yıl içinde iklim mücadelesinde büyük bir rol oynayacak. Karbon kredileri için bir pazar yaratarak yükselen CO2 seviyelerini ele almaya yönelik başarısız neoliberal girişimin aksine, GND, karbondan arındırma stratejisinin merkezine kamuda istihdam yaratılmasını ve gelişmiş sosyal refahı yerleştiren yeşil bir Keynesçiliği öne sürüyor.
John Bellamy Foster’ a göre, “Yeşil Yeni Anlaşma” terimi, Greenpeace Uluslararası Ekonomi biriminin eski başkanı Colin Hines ile Guardian ekonomi editörü Larry Elliott arasında 2007 yılında yapılan bir toplantıda ortaya çıktı20. Hines’ in FDR tarzı bir devlet programı terimi, New York Times köşe yazarı ve kurumsal hack Thomas Friedman tarafından eko-modernist, teknokratik bir yeşil kapitalizm için de kullanıldı. Önümüzdeki birkaç yıl içinde, BM Çevre Geliştirme Programı ve Yeşil Avrupa Vakfı, kısmen reforme edilmiş bir yeşil kapitalizm için benzer planlar yayınladı. Yakın zamanda, demokratik mülkiyeti savunan Commonwealth ve ön saflardaki topluluklar için çevresel adalet için savaşan İklim Adaleti İttifakı gibi gruplar tarafından radikalleştirilmiş bir versiyon öne sürüldü. Jill Stein’ ın Yeşiller Partisi başkanlık kampanyaları sırasında bir taban stratejisi olarak şekillenen bu yeni GND, iklim krizine verilen yanıtı sosyal krize yanıt verme zorunluluğuna bağladı.
Bernie Sanders’ın GND örneği, Stein’ın anti-emperyalist önerilerini içeriyor. Ayrıca, Alyssa Batisstoni ve Thea Riofranco’nun işaret ettiği gibi, yenilenebilir tarımı teşvik ediyor, adil bir geçişe öncelik veriyor, enerjiyi bir kamu malı olarak görüyor ve fosil yakıt sektörünü iklim değişikliğinden sorumlu tutuyor21. Bu son husus biraz daha üzerinde durmaya değerdir. Sanders’ın GND bildirisinin “Fosil Yakıt Sanayisinin Açgözlülüğünü Sonlandırın ve Onları Sorumlu Tutun” başlıklı bölümünde on yedi ayrı öneri var. Ek önlemler, kurumsal kirleticilerin ve yatırımcıların fosil yakıt geliri ve serveti üzerindeki vergileri artırır ve fosil yakıt kaynaklı kirlilik üzerinde EPA cezalarını yükseltir ve uygular. Fosil yakıt sanayisine cezai ve hukuk davaları açmayı ve verdiği zararı ödemeyi taahhüt ediyorlar. Öneriler sanayiyi millileştirmek dışında her şeyi yaparak büyük karbona karşı amansız bir savaş veriyor.
Fosil yakıt sanayisini sorumlu tutmak için önerilen önlemlerin radikal doğası göz önünde bulundurulduğunda, Sanders neden sonuna kadar gidip sanayiyi kamulaştırmayı, temiz enerjinin hizmetinde parçalarına ayırmayı veya yeniden yapılandırmayı teklif etmiyor? En nihayetinde plan, kârlarını tehdit ederek, varlıklarını mahsur bırakarak ve hisse senedi değerlemelerini/ sermaye birikimini baltalayarak, kapitalist sınıfın tamamının ortak öfkesini davet ediyor. Cevap, Sanders’ın en azından bir süre hayatta kalmak için karbon sektörüne ihtiyacı olduğu olmalı. Sanders’in GND planı bir çelişki üzerine inşa edilmiştir: plan, iklim değişikliğinden sorumlu şirketlerin varlığını sürdürmesini gerektirir. Çünkü bu şirketlere tepkinin bedelini ödetmek ister. Şirketler kamulaştırılsa ya da batarsa, ödeme yapamayacaklardı. Bu çelişki derindir. Hatta sınıf savaşı ile yeşil büyüme arasındaki gerilimden çok daha rahatsız edicidir. Petrol ve gaz sektörü, iklim krizine toplu müdahalenin bedelini ödüyorsa, bu kaldırılamaz. Aslına bakılırsa GND, felaketin kapitalizminin iklim değişikliği rantiyesiyle aynı tarafta kalıyor. Yeşil sosyal demokratlar, gezegeni yok eden endüstriyi savunmak zorunda kalıyorlar.
Birleşik Krallık İşçi Partisi, 2019 seçim manifestosunun merkezi bir parçası olan Yeşil Yeni Anlaşma, “Yeşil Sanayi Devrimi (Green Industrial Revolution)” versiyonunu yaptı22. Politika, tartışmasız İngiltere’de büyük bir siyasi partide gördüğü en radikal iklim mevzuatı parçasıdır. Bir milyondan fazla yeşil iş, kamulaştırılmış ve uygun fiyatlı enerji ve ulaşım sektörleri, büyük bir yenilenebilir enerji altyapısı inşası, hidrolik kırılma yasağı ve fosil yakıt projelerine yönelik tüm Birleşik Krallık İhracat Finansmanı desteğine son vermeyi vaat ediyor. Corbyn’in İşçi Partisi ayrıca, Birleşik Krallık Muhafazakar Partisi’nin teklifinden tam on yıl önce, 2030’ların sonuna kadar Birleşik Krallık ‘ın enerji sektörünü -fakat tüm ekonomiyi değil- karbondan arındırma sözü verdi. İşçi Partisi 2019 seçimlerini kazansaydı, bu politikalar İngiltere’yi daha iyi hale getirebilirdi.
Yine de ABD’deki muadili gibi, İşçi Partisi’nin GIR’si, Üçüncü Dünya’dan sömürgeci bir zenginlik ve kaynak çıkarma sistemine dayanan milliyetçi bir büyüme ve gelişme projesiyle karbonsuzlaştırma ve küresel iklim adaletini sağlama çabasıdır. İşçi Partisi’nin manifestosu, yeşile boyanmış bir kamu finans sektörü ve servet ve sermaye vergileri yoluyla GIR’ yi finanse etmeyi planladığını açıklamaktadır. Bu neo-Keynesyen yaklaşım, Sander’in GND’sinden daha az doğrudan çelişkilidir. Ancak İşçi Partisi aynı zamanda yeşil teknolojide bir dünya lideri haline gelerek ve Üçüncü Dünya’ya yeşil kredi programları sağlayarak karbonsuzlaştırmayı finanse etmeyi amaçlarken, İşçi Partisi’nin sanayileşmiş geçişinin talep ettiği hammaddeler (mineraller, bakır, lityum ve daha fazlası) için Üçüncü Dünya’yı sömürmeyi de hedeflemektedir23.
Jackson Kooperatifi’nden Kali Akuno’nun farklı bir bağlamda öne sürdüğü gibi, bu, bir tür yeşil emperyalizmle aynı anlama gelmektedir. Plan, ekolojik olarak yıkıcı kapitalist özün her zaman yaptığı şeyi yaparak, karbon sonrası bir ekonomiye küresel geçişten kâr elde etmektir: yani dünyanın çevresinden hammadde ve zenginlik çıkarmak. Görünen o ki, Frantz Fanon altmış yıl önce “Avrupa, Üçüncü Dünya’nın yaratılışıdır” diye yazmasından bu yana çok az şey değişmiş.
Demokrat Parti ve İşçi Partilerinin ilerici kanatlarında yer alan birçok kişi bu çelişkilerin farkındadır. Yine de siyasi sonuçlarını inkar ediyorlar. Kendilerinden önceki Roosevelt’in New Deal’i gibi, GND ve GIR, sömürenler ile sömürülenler, kirletenler ve kirlenenler arasında bir sosyal uzlaşma sağlamaya çalışıyor. İklim krizini bir sınıf mücadelesi alanı olarak adlandırmak – ve bu tanımlamanın sonuçlarını takip etmek- yerine, bu politikalar, ısınan bir dünyaya hızla girerken sermayenin yapısında ortaya çıkan çatlakları yumuşatmayı amaçlıyor. Her iki plan da sermaye birikiminin acımasız, sömürücü ve sürdürülemez mantığını maskeleyerek ideolojik bir işlev görmekte. Emperyalist çekirdekteki bizlere, fosil yakıtlı kapitalizm ve fosil yakıtlı emperyalizmden daha yeşil bir kapitalizme ve daha yeşil bir emperyalizme geçiş yaptığımız sürece önemli hiçbir şeyin değişmeyeceğine söz veriyorlar. İklim çöküşü, kapitalist öz ile aşırı sömürülen çevre arasındaki ilişkilerin kökten dönüştürülmesini talep ediyor. Daha fazla bileşik felaketi önlemek istiyorsak, bu ayrımı tamamen ortadan kaldırmalıyız. “Yeşil büyüme” ve “istikrarlı durum ekonomisi” onu kesmeyecek24. Kapitalizmden kopmak zorundayız. Gerçekten de yıkım ya da devrim.
Servete El Koymak, Devleti Ele Geçirmek
GND ve GIR’nin Yeşil Neo-Keynesçiliği bir çıkmazdır. Ancak bu planlardan öğrenilecek hiçbir şey olmadığını düşünmek yanlış olur. Thea Riofrancos, bu tür sol sonuçları “saf inkar politikası” olarak adlandırıyor25. Bununla, GND’ nin maddi olarak gerçekleştirilemez bir avuntu olduğunu iddia eden Jasper Bernes ve Joshua Clover tarafından ifade edilen görüşlere benzer görüşleri vardır. Bu yazarlar solun GND’ yi eleştirmesi ve yoluna devam etmesi gerektiğini düşünüyor. Ama neye? Evet, devrime. -bizle bir fikir ayrılığı yok. Fakat neyi ve nasıl inşa etmek? GND ve GIR’ yi tamamen reddetmenin “ne ampirik olarak geçerli ne de politik olarak stratejik” olduğu konusunda Riofrancos ile hemfikiriz.
Riofrancos için, saf bir olumsuzlama siyaseti veya inkar politikası işe yaramaz. Çünkü (o) GND’ yi iklim krizini toptan kabul edilen ya da reddeden “önceden paketlenmiş bir çözüm” ile karıştırır. Planın, “arzuları serbest bırakma ve kimlikleri dönüştürme potansiyeli” ile sürekli değişen bir “mücadele alanı” olarak düşünülmesinin daha iyi olduğunu ve GND’ nin son şekline hala karar verilecekse, onu reddetmenin nedenlerini öne sürer. Önemli toprakları fosil sermayeye bırakmaktır. Planın, “arzuları serbest bırakma ve kimlikleri dönüştürme potansiyeli” ile sürekli değişen bir “mücadele alanı” olarak düşünülmesinin daha iyi olduğunu ve GND’ nin nihai şekline hala karar verilip verilmeyeceğinin nedenlerini öne sürüyor, o zaman onu reddetmek, önemli toprakları fosil sermayeye bırakmaktır. Alternatif olarak, Yeşil Yeni Anlaşma’nın sağladığı siyasi açılımı kucaklarken aynı zamanda bazı özel unsurlarına karşı çıkan, böylece olasılık ufkunu zorlayan ve genişleten eleştirel bir destek duruşu benimseyen toplumsal hareketlerin izinden gitmemizi öneriyor.26”
GND’ ye verilen “kritik destek”, “saf olumsuzlama” politikası kadar tatmin edici değil. Tüm demokratik sosyalist stratejiler gibi, işçi sınıfı mücadelesini de ilerici adayları seçme görevine tabi tutar. Solun devrimci geleneğinden vazgeçerek bunun yerine Overton penceresinde kademeli sola kaymalar için ajitasyon yapmak gibi daha “gerçekçi” bir göreve odaklanıyor. Tüm politik stratejiler gibi, demokratik sosyalizmin etkisi hedeflerinin ulaşılabilirliğine bağlıdır. Jeremy Corbyn’in 2015’te İşçi Partisi lideri olarak seçilmesi ve Alexandria Ocasio-Cortez’in 2018’deki başarısı demokratik sosyalizme ivme kazandırırken, Demokratik Ulusal Komite’nin Bernie Sanders’a muhalefeti ve 2019 Birleşik Krallık seçimleri ana akım partilerin sosyalizme toleransının sınırlarını gösterdi. Sahip olduğumuz DNC, sahip olduğumuz Yüksek Mahkeme, sahip olduğumuz Lordlar Kamarası veya sahip olduğumuz mülk ve toprak mülkiyeti kalıpları, başka bir deyişle sahip olduğumuz kapitalist devletle ilerici bir GND uygulamanın mümkün olduğunu düşünmek egemen sınıf iktidarının kurumlarının, egemen sınıfı ortadan kaldırmadan kitlesel fayda için kullanılabileceğini varsaymaktır. Riofrancos, “parlamento dışı, aşağıdan gelen yıkıcı eylemin” “kurumlar ve politikalarla yaratıcı deneyler” ile birleştirilmesi gerektiğini, ancak şimdiye kadar -bileşik krizlerin ortasında- burjuva kurumlarıyla, burjuva terimleri deneyimlemenin ötesinde olmamız gerektiğini öne sürüyor.
Riofrancos’un “kritik desteği”, devrime doğru inşa seçeneğini dışlıyor. Argümanı ortaya çıktıkça, GD’yi önemli bir mücadele alanı olarak savunmaktan, onun mücadele alanı olduğunu iddia etmeye geçiyor. GND’ nin seçim yanlılığını sorgulamak, “gerçekçilik içinde gizlenmiş teslimiyet” için bir seçim yapmaktır, sonsuz bir “hep ertelenen kırılma anını beklemeye” boyun eğmektir. Açık ama konuşulmayan üçüncü seçenek, Demokrat Partilerin veya İşçi Partilerinin dışında kırılma anına veya daha somut olarak iktidarı ele geçirme anına doğru inşa etmektir. Hiç şüphesiz bu seçenek konuşulmuyor. Çünkü bu seçenek demokratik sosyalistlerin kabul edemeyeceği kadar gerçekçi, fazla demokratik ve fazla otoriterdir27.
Bu üçüncü seçeneğe daha yakından bakalım. Eko-komünist bir devrime doğru inşa etmek için hem katıksız bir olumsuzlama siyasetinden hem de “eleştirel olumlama” siyasetinden kaçınmamız gerekir. Marx ‘ın savunduğu gibi, devrimlerin diyalektiğe ihtiyacı vardır. Fredric Jameson’ın kapitalizmde “diyalektik ikilik” dediği şeyi bulmamıza ihtiyaçları var. Bunun anlamı, şimdinin kendilerinin ötesine ve komünist ufka doğru işaret eden yönlerini bulmak için kendimizi eğitmemizdir. Lenin bunu kusursuz bir şekilde Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden sonra yaptı. Lenin, Emperyalist savaşa teslim olmak için İkinci Enternasyonal’in sosyalist partilerinin çoğunluğuna katılmaktansa ve savaş kredilerine oy veren pek çok Alman yoldaşının ihanetinin ardından melankolide yuvarlanmak yerine, savaşı devrimci ilerleme için bir fırsat olarak gördü. Savaş ve İkinci Enternasyonal’in çöküşü, yeni bir şey için fırsattı.
GND hakkında diyalektik düşünmek ne anlama gelir? Bunun, politikanın reformist içeriğini devrimci biçiminden çıkarmak anlamına geleceğini düşünüyoruz. Onlarca yıldır kapitalist merkezdeki çevre hareketleri, küresel sorunlara yerel çözümler için mücadele etmekle meşgul: kooperatifler, yerel para birimleri, kentsel tarım ve etik tüketimcilik. Bunlar deneyimlenirken iklim krizi azalmadan devam etti. Daha fazla boru hattı inşa edildi, daha fazla yerli toprak çalındı, daha fazla yangın çıktı ve daha fazla tür yok oldu.
GND ve GIR, şeklen, yerelliği bir kenara koydu. Her ikisi de iklim krizinin devlet öncülüğünde yönetilmesini, merkezi olarak planlanmasını ve küresel bir yanıt gerektirdiğini kabul ediyor. Yani, sermayeye karşı doğa ve işçiler adına müdahale edecek bir devlete ihtiyacımız olduğunu kabul ediyorlar28. GND ve GIR’ ın bunu yapmayı vaat etmesi, kapitalistlerin onlardan korkmasına neden oluyor. GND’ nin vaadinden heyecan duyanlar -mesela Riofrancos- benzer şekilde bir mücadele alanı ve iktidar odağı olarak devlete yöneldiler. Bu hareketler, bilinçli ya da bilinçsiz, İklim Kampı, İşgal Et ve Meydanlar Hareketi’nin başarısızlıklarından ders aldılar. İşlerin normal işleyişini askıya almak yeterli değildir. Sorumluluk almak, iktidarı ele geçirmek ve Marx ‘ın “özgür bir şekilde birleşmiş işçilerin” veya “proletarya diktatörlüğü” dediği şeyde toplumu örgütlemek anlamına gelir. GND ve GIR’ı uygulama mücadeleleri çevrecilerin devleti ele geçirme ihtiyacının ve bunu yapabilecek kapasiteye sahip bir mücadele örgütü geliştirme ihtiyacının giderek daha fazla farkına vardıklarını söylüyor.
Devlet İnkarcılığına Karşı
İronik olarak, ilerici hareketlerin gerekli ölçekte işleyen bir iklim tepkisinin gerekliliğinin bilincine vardığı bir anda, Marksist sol devlet fobisi bir dönüş yaptı. “Felaket komünizmi”ni düşünün. Yıkım ya da devrim arasındaki seçimle karşı karşıya kalan felaket komünizmi, kaynaklar üzerinde birbirleriyle mücadele eden yalıtılmış gruplardan ziyade devrimin daha eşit, adil ve sürdürülebilir bir dünyada açtığı devrim yolu olarak yıkımı seçer. Felaket komünizmi, Marksist gelenekte vurgulanan devrimci özne yerine, tarihte aktör olarak, iklim çöküşünün geçmesidir.
Rebecca Solnit’in, karşılıklı yardımlaşma ve kolektivite uygulamalarının krizlerin ardından nasıl ortaya çıktığının bir incelemesi olan Cehennemde İnşa Edilen Cennet (A Paradise Built in Hell) adlı kitabından yararlanan felaket komünistleri, kapitalist sistemin kendisi, iklim krizinin tüm gücü üzerimize çökerken devleti ele geçirmemiz gerekmediğini; çünkü felaketin devlet ile ortadan kalkacağını savunuyorlar. Solnit, “afet toplulukları” nın geçiciliğini vurgularken, afet komünistleri, bu toplulukların nasıl sürdürülebileceğini ve hatta kapitalizmin yarattığı iklimsel bir felaketin dakik noktasının çok ötesinde gelişebileceğini soruyor. Onlarınki, sermayenin küllerinden zafer kazanmışçasına doğan bir komünizm vizyonudur. Vizyon burada çok güçlü bir terim olabilir: afet komünizmi bir umuttur, milyarlarca insan ve insan dışı türe uygun bir yaşam biçimi üretebilecek ölçekte örgütlenme ve planlama ihtiyacını kapsayan bir zemindir.
COVID-19 pandemisine verilen yanıtlar bu noktayı göstermektedir. Harekete geçirilmiş gönüllüler ve karşılıklı yardım, yemek dağıtarak, komşulara yardım ederek ve web seminerlerini koordine ederek gerçek ihtiyaçları karşılayabilseler bile, virüs için testler geliştirme ve uygulama, yoğun bakım ünitelerinde hastane yataklarının güvenliğini sağlama, üretim ve dağıtım yapma, solunum cihazları ve gerekli ölçekte yeterli koruyucu ekipman sağlanması gibi en zorlu görevler için yetersiz kalıyorlar. Karşılıklı yardım ilham verici, ancak yeterli değil -istifçileri ve vurguncuları durduramaz, hastane faturalarını ve işsizlik sigortasını ödeyemez, mahkumları ve tutukluları serbest bırakamaz. Özellikle hakim mantık piyasadan geldiğinde ölçeklenmez. Sermaye birikiminin mülksüzleştirme ve sömürü yoluyla gerçekleşmesi, karşılıklı yardımın gerçek sınırını eve getiriyor: yoksullar ve çalışan insanlar üretim araçlarına sahip değiller ve bu nedenle üretim toplumsal ihtiyaçları karşılamıyor.
Ayrıca, ABD ve Birleşik Krallık gibi aşırı kapitalist ülkelerde, sosyal ve politik çeşitlilik, birçoğunun kendi isteğiyle halk sağlığı tavsiyelerine uymadığı anlamına gelir. İşverenler, çalışanların işe gelmesi konusunda ısrar ediyor. Öğrenciler bahar tatilini sahilde geçiriyor. Kişiler kendi durumlarına istisnalar veya neden direktiflere uymaya gerek duymadıkları açısından yaklaşıyorlar. Devletin emirleri tüm bu istisnaları ortadan kaldırmaz. Ancak, en önemlisi, işverenlerin işçilerden kendilerini riske atmasını istemelerini önleyerek, bunları önemli ölçüde azaltırlar. Devlet; işçi sınıfının iktidarı için bir aracı olarak kullanılsaydı, en azından, işçilere maaş ödenmeye devam edeceğini, insanların sağlık, refah ve esenliğinin hükümetin ilgi odağı olacağını garanti ederdi. Pandemi, solun iklim değişikliğine verdiği yanıtların kabul etmekte yavaş olduğu bir gerçeği gösteriyor: küresel sorunlar, devletin emrinde olan tüm araçlarla merkezi olarak planlanmış bir yanıt gerektiriyor. Hastaneleri, sanayiyi, bankaları ve lojistik ağları kapitalist sınıfın elinden almamak gereksiz ölümlerle sonuçlanır ve felaket kapitalizmine yeşil ışık yakar.
Geoff Mann ve Joel Wainwright’ın 2018 tarihli Climate Leviathan adlı kitabı, iklim krizine başka bir devlet fobisi yanıtı sunuyor. Mann ve Wainwright, iklim krizine dört olası çözüm öngörüyor. Birincisi “İklim Leviathanı”. Bu, iklim çöküşünün etkilerini sınırlamak için kapitalist devletlerin ve küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda hareket edecek küresel bir egemen güçtür. Bu, Chakrabarty’ nin umduğu senaryodur. İkincisi “Climate Behemoth”. Burada devletler küresel bir egemen güç oluşturma konusunda anlaşamazlar ve bu nedenle kriz, uluslararası sermaye tarafından uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda ele alınır. Üçüncüsü “Climate Mao”. Bu senaryoda, tek bir otoriter egemen güç, büyük olasılıkla Çin, küresel azaltma ve uyum çabalarına öncülük ediyor. Son olarak dördüncü ve tercih ettikleri senaryo “İklim X”. Bu, krizi aynı anda hem anti-kapitalist hem de anti-egemen bir şekilde çözmek için mücadele eden, şimdiye kadar var olmayan bir toplumsal hareket olacaktır.
Alyssa Battistoni ve Patrick Bigger, Climate Leviathan’ın ilgi çekici Marksist eleştirilerini zaten yazmışlardı29. Onları burada tekrarlamamıza gerek yok. Bununla birlikte, COVID-19 pandemisine verilen yanıtların Climate Behemoth ve Climate Mao’ya benzediğini not ediyoruz. ABD, Birleşik Krallık ve AB, pandemiye karşı ekonomik tepkilerini yapılandırırken sermayenin diktelerini ve çıkarlarını takip etmek yerine kendi içlerinde veya kendi aralarında koordine etmek için devlet gücünü kullanmakta yavaş kalırken, Çin karantinalar ve uluslararası liderlik ile tedarik ve tıbbi yardım açılarından her iki grup devlet eylemi için model oldu. Buradaki argümanımız için önemli olan, Mann ve Wrainright’ın devlet inkarcılığının, devleti, çalışan insanların kolektif iktidarının bir biçimi, ekonomiyi insan ve insan dışı yaşamın hizmetinde yeniden yaptığımız bir araç olarak kavramalarını engellemesidir.
Jasper Bernes, iklim krizine üçüncü devlet-fobik Marksist bir yanıt sunuyor. Komünizasyon teorisinin bir savunucusu olan Bernes, komünizmin “para ve ücretlerin, devlet gücünün ve idari merkezileşmenin derhal ortadan kaldırılması” anlamına geldiğini savunuyor. Devlet gibi bir şey yokken, iklim krizine adil bir yanıt nasıl mümkün olabilir? Farklı yerel felaket komünizmlerinin bir sonucu olarak kendiliğinden ortaya çıkacağını varsaymalı mıyız? Yiyecek, su, yaşam alanı ve öz savunma kapasitelerinin eşit olarak dağıtılacağını, bir mucize eseri para ve ücretlerin derhal ortadan kaldırılmasının herkesi aynı konumda bırakacağını varsaymalı mıyız? Pandemi bize komünizasyon yaklaşımının felakete yanıt verme konusundaki yetersizliğine dair fikir veriyor: Ücrete bağımlı olan milyonlar maaşsız kaldığında, üretim ve dağıtım araçlarını ele geçirmek ve her ikisini de toplumsal ihtiyaçları karşılamak için gerekli ölçekte yönetmek için merkezi devlet gücüne ihtiyaç duyarlar. Mesele devletin gücü değil. Devlet, gücü elinde tutan sınıftır.
İklim Leninizmi
Lenin, kamulaştırma ile toplumsallaştırma arasındaki ya da daha çok buradaki terimlere uygun olarak, kaldırma ile komünizm arasındaki farkı fark etti. İkincisi, organize edilmesi gereken yaratıcı, kolektif iş birliğini gerektirir. Üretim ve yeniden üretim tarzlarının ve ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi yoluyla, çoğu, yaşamları ve çalışmaları üzerinde kontrol sahibi olur. Ne devrim ne de komünizm bir anda meydana gelir. Komünistler için devrim, komünizmi inşa etme sürecidir. Önceki pratiklerin, varsayımların ve kurumların olumsuzlanması bir gecede olmaz. “Uzun mesafeyi” kabul etmek, kapitalizme veya sosyal demokrasiye teslim olmak değildir. Kapitalizme ve demokrasiye teslim olmayı reddediyor ve bu göreve uygun özgür toplumlar ve devrimci örgütler inşa etme görevinin karmaşıklığını kabul ediyoruz.
Lenin’in Paris Komünü deneyiminden çıkardığı derslerden biri devletin devrimci rolüydü. Bu dersi Bolşeviklerin kendilerini içinde buldukları ortama uyguladı:
Bu aygıt parçalanmamalı, ortadan kaldırılmamalıdır. Kapitalistlerin denetiminden koparılmalıdır; kapitalistler ve onların çektikleri teller bu aygıttan kesilmeli, kesilip atılmalıdır; (devlet) proleter Sovyetlere tabi olmalıdır. Daha kapsamlı hale getirilmeli ve ülke çapında genişlemelidir. Ve bu, geniş ölçekli kapitalizmin halihazırda elde ettiği başarılardan yararlanılarak yapılabilir (aynı şekilde, proleter devrimin genel olarak amacına ancak bu başarılardan yararlanarak varabilmesi gibi)30.
Devlet, iklim krizine yanıt vermek için hazır bir aygıttır. Tarım, ulaşım, konut ve üretimin yeniden düzenlenmesi için planlar geliştirmek ve uygulamak için gerekli ölçeklerde çalışabilir. Enerji sektörünü dönüştürme kapasitesine sahiptir. Daimi bir ordu tarafından desteklenmektedir. Ya tüm bu güç, iklim krizine adil bir yanıt adına azınlığa karşı çoğunluk tarafından yönlendirilseydi?
COVID-19 salgını sırasında, pek çok kişi devleti hastanelerin ve sanayinin kontrolünü ele geçirmeye, saha birimleri kurmaya, gerekli ekipmanı sağlamaya ve ekonomik rahatlama sağlamaya çağırdı. Devletin tepkisi eşit değildi. Tipik olarak şirketlere muazzam faydaları, çalışan insanlara asgari faydayı birleştirdi. Daha da kötüsü, Macaristan ve ABD’dekiler gibi baskıcı rejimler trans-karşıtı, kürtaj karşıtı ve çevre karşıtı önlemleri yürürlüğe koyma fırsatını yakaladı. Yine, durumumuz devrim ya da yıkımdır.
Ted Nordhaus’un çağdaş solun kapitalizm yanlısı bir şekilde kaldırılmasında savunduğu gibi, iklim değişikliğine ilerici tepki, teşhisi ve çözümü arasındaki tutarsızlık nedeniyle başarısız oldu. Sol, iklim değişikliğinden kapitalizmin sorumlu olduğunu görüyor. Durumun aciliyetinin farkında. Ancak devleti ele geçirme kapasitesini geliştirmek yerine, küçük ölçekli, yerel, merkezi olmayan çözümleri ve daha fazla protesto ve demokrasiyi savunuyor. Gerçekten bir felaketin eşiğindeysek, felakete yanıt verebilecek ve eşitlikçi bir alternatif ileri sürebilecek devrimci bir parti inşa etmemiz gerekmez mi?
Sol, örgütlenmeye ihtiyaç duyduğunda ahlakçılığı teklif etti. Çok popüler olan Friday for the Future protestoları ile Fransa ve Hindistan’daki kitle grevleri arasındaki karşıtlığı düşünün. İlk girişim ahlaki ikna. İkincisi, sermayenin dolaşımını kesintiye uğratıyor ve sermayenin devletine karşı dururken proleter iktidarı öne sürüyor. Ya tüm dünyadaki elektrik işçileri Fransız yoldaşlarının liderliğini takip edip ışıkları kapatsaydı? Tüm nakliye çalışanları sıfır emisyonlu olmayan araçları sürmeyi veya uçurmayı reddederse ne olur? Ya küresel işçi sınıfı, 8 Ocak 2020’deki genel grevleriyle ülkelerini durma noktasına getiren 250 milyon Hindistanlı’ ya imrenirse? Bu tür kitlesel işçi sınıfı eylemleri, daha fazla radikalleşme, daha fazla örgütlenme ve küresel ekonomide radikal bir dönüşüm gerçekleştirme kapasitesine sahip olduğumuza dair daha fazla ikna için alan yaratır. Bize gücü veren ahlakçılık değil, örgütlenmedir.
Nordhaus solun tutarsızlığının nedenini tam olarak belirliyor: merkezi, yukarıdan aşağıya gücü reddetmesi. Ancak İklim Leninizmi, bu yorgun mekansal metafora düşmez. Devlet devrimci bir parti tarafından ele geçirildiğinde alt üst olur. Bunu pratikte çözme zorluğuyla boğuşmak, yaşamının sonuna kadar Lenin’i meşgul etti. Yerel sovyetler veya işçi konseylerinin işler hale gelmesi zorlu bir iştir. ABD gibi karmaşık bir federal sistemde, zaten ayrıntılı yerel, ilçe çapında, eyalet ve ulusal hükümet daireleri bulunmaktadır. Lenin’in kendisi özellikle postaneye ve kütüphanelere hayrandı. Her ikisini de sosyalist muhasebe ve dağıtım için model olarak görüyordu. Bugünkü sorunumuz aşırı merkezileşme değil. Kırk yıllık neoliberalizmden sonra, bu düzensizlik, sorumsuzluk, süregelen sömürü ve mülksüzleştirme yoluyla yaygın birikimdir. Bu bağlama uygun bir siyasete, meydan okumanın büyüklüğünden korkmayan militan, disiplinli, komünist bir siyasete ya da onu ele almak için gereken ölçekte koordinasyona ihtiyacımız var.
Bunun uzun bir yol olduğunu biliyoruz. Fosil sermayenin ve sosyal demokrasinin güçlerinin yolumuza çıktığını biliyoruz. Ancak bugün uluslararası bir devrime doğru giden bir yol inşa etmekten daha azını yapmak yıkıcı olur. Hem koronavirüs hem de iklim krizi ne kadar korkunç olursa olsun, bazı diyalektik ikilikler uygulamamız gerekiyor. Küresel sermaye, bu krizleri gücünü pekiştirmek, yeni pazarlara girmek, daha fazla servet elde etmek için bir fırsat olarak görüyor. Sosyal demokrasi, krizleri sermaye ve işçiler arasında imkansız bir sosyal uzlaşmaya varma şansı olarak görüyor. Bu krizleri, bir örneğine rastlanmamış derecedeki sosyal ve ekolojik felaketleri ve sömürüyü, baskıyı, emperyalizmi ve eşitsizliği sona erdirmek için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Bu anı, iklim Leninistleri olarak inşa etmemiz gereken devrimci parti perspektifinden görmemiz gerekiyor.
2 (CDP Carbon Majors Report 2017 https://6fefcbb86e61af1b2fc4-c70d8ead6ced550b4d987d7c03fcdd1d.ssl.cf3.rackcdn.com/cms/reports/documents/000/002/327/original/Carbon-Majors-Report-2017.pdf?1501833772).
3 https://www.nytimes.com/2019/01/10/climate/ocean-warming-climate-change.html
4 https://climate.nasa.gov/news/2865/a-degree-of-concern-why-global-temperatures-matter/
5 (https://www.washingtonpost.com/news/capital-weather-gang/wp/2018/01/29/debunking-the-claim-they-changed-global-warming-to-climate-change-because-its-cooling/)
7 https://www.marxists.org/archive/marx/iwma/documents/1867/irish-speech.htm
8 https://www.politifact.com/factchecks/2012/apr/23/barack-obama/obama-says-new-miles-pipeline-could-stretch-around/
9 https://mahb.stanford.edu/wp-content/uploads/2018/08/deepadaptation.pdf
10 Roy Scranton, Learning to Die in the Anthropocene (City Lights Publishers, 2015).
11 David Wallace-Wells, The Uninhabitable Earth, 2019, p.30
12 David Wallace-Wells, The Uninhabitable Earth, 2019, p.30 – 31
13 https://www.newyorker.com/news/daily-comment/what-exxon-knew-about-climate-change
14 https://www.theguardian.com/environment/2019/aug/25/david-wallace-wells-interview-climate-crisis-heating-migration-extinction-rebellion-greta-thunberg
15 (https://www.vox.com/2014/8/18/6031219/how-to-profit-off-of-global-warming)
16 (https://www.nytimes.com/interactive/2019/04/10/magazine/climate-change-pinkertons.html)
17 (https://www.vox.com/2014/11/20/7254883/farmland-trade-land-grab)
19 https://rebellion.earth/the-truth/demands/
20 https://monthlyreview.org/2019/11/01/on-fire-this-time/
21 https://jacobinmag.com/2019/08/bernie-sanders-climate-green-new-deal
22 https://labour.org.uk/manifesto/
23 https://communemag.com/between-the-devil-and-the-green-new-deal/
24 https://www.greengrowthknowledge.org/resource/global-green-new-deal-policy-brief
25 https://www.viewpointmag.com/2019/05/16/plan-mood-battlefield-reflections-on-the-green-new-deal/
26 https://www.viewpointmag.com/2019/05/16/plan-mood-battlefield-reflections-on-the-green-new-deal/
27 https://www.marxists.org/archive/marx/works/1872/10/authority.htm
28 https://roarmag.org/essays/capitalists-fear-the-green-new-deal-and-for-good-reason/
29 https://www.thenation.com/article/archive/political-theory-for-an-age-of-climate-change/ & http://www.thecornerhouse.org.uk/sites/thecornerhouse.org.uk/files/bigger_climate-leviathan.pdf
30 https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1917/oct/01.htm