Aşağıda, DEM Parti Balıkesir il örgütünün öncülüğünde 30 Eylül 2024’te düzenlenen Balıkesir Ekoloji Konferansı’nda Kolektifimizden Levent Büyükbozkırlı’nın yaptığı sunumun notları yer almaktadır.
Ekonomik büyüme ve küresel maddi üretimde muazzam artış
- 20.yy’ın ilk yarısında malzeme kullanımı yıllık 7 milyar tondan 14 milyar tona çıktı.
- 2.dünya savaşı sonrasında ekonomik büyümenin temel politik hedef haline gelmesiyle birlikte malzeme kullanımındaki artış çılgın boyutlara ulaştı:
- 1980’de yıllık 35 milyar ton,
- 2000’de yıllık 50 milyar ton,
- 2017’de yıllık 92 milyar ton,
- Bilim insanlarının hesaplamalarına göre dünya yıllık 50 milyar ton malzeme kullanımına karşılık gelen ekolojik ayak izini telafi edebiliyor.
- BM’e göre küresel ölçekte biyoçeşitlilik kaybının 80%’i mineral madenciliğinden kaynaklanıyor.
- Devletlerin ve şirketlerin iddialarının tersine GSMH artışında malzeme kullanımdan ayrışma (decoupling) söz konusu değil. 2000 yılından bu yana malzeme kullanımındaki artış, GSMH’deki büyümeyi geçmiş durumda. Bu eğilim yavaşlama belirtisi de göstermiyor!
- Yüksek gelir sahibi ülkelerde sürdürülebilir malzeme kullanımı eşiği 4 kat aşılmış durumda: bu ülkelerde insanlar hem gitgide daha fazla tüketim yapıyorlar, hem de tedarik zincirleri malzeme yönüyle daha yoğun. (Kaynak: Jason Hickel- Less is More)
- Küresel ölçekte makul görünen yıllık 3%’lük ekonomik büyüme ile üretilen-tüketilen mallar bugüne oranla;
- 24 yılda 2 katına,
- 55 yılda 5 katına,
- 78 yılda 10 katına çıkıyor.
Yenilenebilir Enerji, Nadir Toprak Elementleri
- Başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin artan mineral talepleri,
- AB’nin belirlediği kritik madenler,
- Nadir Toprak Elementlerine artan talep…
Yenilenebilir Enerji:
- Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş, yakıt yoğun enerji sistemlerini malzeme yoğun sistemlere dönüştürüyor.
- DB’nın 2017 yılında yayınlanan “Düşük karbonlu gelecek için minerallerin ve metallerin büyüyen rolü” adlı raporundan;
“ Tüm enerji ihtiyacını yenilenebilir kaynaklarla karşılayabilmek için 34 milyon ton bakır, 40 milyon ton kurşun, 50 milyon ton çinko, 162 milyon ton alüminyum, 4,8 milyar ton demir çıkarılmasına ihtiyaç var.”
Ekstraktivizmin küresel kapitalist sistemde neden olduğu açmazlar ve çelişkiler;
- Mineraller çıkarıldıkça cevher kalitesinde düşüş, enerji sarfiyatında artış: Enerji ihtiyacı için çıkarılan maden ve hidrokarbürleri çıkarmaya gitgide daha fazla enerji gerekiyor (EROI düşüşü)
- Devasa su tüketimi: Maddi üretimi artırmak için toprak kazılıyor : maddi zenginlik uğruna içecek/kullanacak su yok ediliyor.
- Yüksek sera gazı salımı: Yenilenebilir Enerji için çok fazla mineral ihtiyacı var, mineral çıkarmak salımları artırıyor.
- Mineraller yakın gelecekte tükenecek: Öyleyse neden en kısa sürede en fazlasını çıkarma gayreti? Bu nasıl bir sürdürülebilirlik?
- Karasal maden rezervleri kalitesinde düşüşle birlikte 4.nesil madenciliğe geçiş: fracking ve derin deniz madenciliği, sonraki adım uzay madenciliği.
Hükümetin tek derdi para
- 12. Kalkınma Planında madencilik sektörü hedefleri arasında,
- 2022 yılında 4,6 milyar dolar olan maden ihracat gelirinin 2028’de 10 milyar dolara çıkarılması yer alıyor.
- MAPEG Stratejik Planı (2021-2025) Temel Performans göstergeleri arasında,
2021’de 98 milyon ton olan yerli kömür üretim(!) miktarının 2025’te 601,5 milyon tona çıkarılması - Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023 yılı başında Bilecik-Söğüt Altın Madeninin açılış konuşmasından,
‘Elimizdeki tüm imkanları seferber ederek kıymetli maden sektörümüzün önündeki engelleri tek tek kaldırmaya çalıştık’.
2022 yılı dünya maden çıkarımında Türkiye’nin yeri
- Linyit kömürü : termik santrallerde ve evlerde ısınmada,
- Feldispat: cam ve seramik sanayiinde,
- Perlit: inşaat sektöründe,
- Manyezit: tarım ve inşaat sektörlerinde,
- Alçıtaşı: yapı malzemeleri, kömürlü termik santraller,
- Bentonit: tarım, çimento, sondajlar..
Türkiye’nin çıkardığı minerallerin çoğu inşaat, çimento, fosil yakıttan enerji gibi doğada büyük yıkımlara yol açan sektörlerde hammadde olarak kullanılıyorlar.
Türkiye’nin 2022 yılı maden ihracat/ithalat rakamları
Doğal varlıkları, tarihi ve kültürel değerleri, tüm canlı türleri madene ruhsatlı bir ülke!
Ekstraktivizmin hedefinde Gümüşhane
- Gümüşhane’de 23 adet , Giresun’da 7 adet yeni altın madeni projesi
- Gümüşhane projeleri;
- Proje alanı: 532 hektar,
- Ruhsat alanı: 28367 hektar
- Çıkarılacak cevherin tümü için siyanürle zenginleştirme Gümüşhane Merkez’de (Mastra ve Midi Altın Madenlerinde)
- Her gün binlerce ton cevher kamyonlarla Gümüşhane’nin dört bir yanından ve Giresun’dan Gümüşhane Merkez’e taşınacak: toz emisyonları, trafik yoğunluğu, kazalar…
- Mastra ve Midi’de devasa faaliyet artışının çevresel etkilerine ve kapasite yeterliliğine yönelik ÇED süreci yok!
Hızla artan petrol-doğalgaz arama ve çıkarma projeleri
Petrol arama sondajları:
- 2023 başından bu yana 155 adet petrol-doğalgaz arama projesi
- Sondajlar Kürt illerinde yoğunlaşıyor:
- Diyarbakır: 52
- Şırnak: 32
- Siirt: 18
- Batman: 12
- 141 tanesi için ‘ÇED gerekli değil’ kararı,
- 14 proje ‘ÇED süreci başlayan’ etabında.
Petrol-doğalgaz çıkarma projeleri:
- 2020 başından bu yana 17 adet petrol-doğalgaz çıkarma projesi;
- Diyarbakır: 6
- Tekirdağ: 4(tamamı d.gaz)
- Şırnak: 3
- 10 proje için ‘ÇED gerekli değil’ kararı
- Projelerin 8 tanesi TransAtlantic Petroleum’a ait;
- Diyarbakır-Sur(Petrol)
- Diyarbakır-Bismil (Petrol)
- Tekirdağ-Hayrabolu (Doğalgaz)
Transatlantic Petroleum
- 1985’te kuruldu.
- 2007’den bu yana Türkiye’de lisanslar almaya odaklandı.
- 2013’de Arar Petrol’un Molla bölgesinde 3 arama ruhsatını aldı. Türkiye’de stratejileri:
- Öncelikle Molla bölgesine yoğunlaşma. Mardin ve Bedinan’da da petrol bulundu,
- Ardından Selmo bölgesinde yeniden çalışmaya başlanacak.
Ekstraktivizmin başlıca özellikleri
Doğanın gasp edilmesi:
- Ekstraktivizmde doğal varlıklara, yörede yaşayan halkın görüşü alınmadan zorla el konuluyor.
- Üretim tarzları insanlar arasındaki süreçlerle ilgili ve mücadele toplumsal alanda, el koyma tarzlarında ise doğaya müdahale söz konusu ve politik kararlarla yok edilen doğal varlıkların yerine yenisi konamaz.
- Maden şirketleri artık doğal varlıklar üzerinde mülkiyet hakkı elde etmeyi zorunlu görmüyorlar. Önemli olan kontrolünü elde tutmak, kullanım hakkına sahip olmak.
Ekolojik sakatlama:
- 3. ve 4.jenerasyon madencilikte çok geniş alanlarda (mega-madencilik), çok derine kazılar yapılarak geniş bir ekosistem geri dönüşümsüz olarak yok edilir.
- Maden kapandıktan sonra da tehlikeli atıkların zararlı etkileri yüzyıllarca sürer.
İnsan hakları ihlalleri:
- Yerel halka tepeden inme dayatılan devasa sosyal ve çevresel yıkımlar.
- Alınan kararlar demokrasiyle çelişki/çatışma içindedir.
- Halkın meşru protestoları zor kullanarak bastırılmaktadır.
Neoliberal kalkınmacı söylem:
- Ekstraktivizm, sadece projeler toplamından oluşmuyor: maddi gelişmeye, ekonomik değer kavramına, kalkınma vizyonuna ileri derecede bağlı bir söyleme sahip.
- Bulunan rezervlerin zenginliği, kazanılacak para ve teknolojideki ilerleme vurgulanır, alternatif bakışlar engellenmeye çalışılır : düşen verimleri ve çevresel devasa yıkımları saklama çabası.
- Dünya Bankası, ekstraktivist fikirleri yaymada öncü rol oynuyor: petrol, gaz ve minerallere dayalı bir ’ekstraktif endüstriler’ çalışma alanı var: fakirliği aşmak, istihdam yaratmak, vergi girdilerini artırmak, sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek söylemlerine dayanıyor.
Anti-demokratik uygulamalar:
- Ekstraktivizm, ekonomik etkilerine ek olarak bir ülkede derinleştikçe politik hayatı ve devletin yapısını, fonksiyonlarını da şartlandırmaya başlıyor, bunları kendi çıkarlarına uygun şekilde yönlendiriyor.
- Her zaman gizliliği sever ve şeffaflıktan kaçınır. Ticari sır söylemi arkasına saklanır ve işletme faaliyetlerinin detay bilgilerini yayınlamaktan kaçınır.
- Ekstraktivizmi destekleyen hükümetlerin çevreye yönelik başlıca politikaları esnekleştirilmesi (standartların düşürülmesi, kontrollerin azaltılması, istisnai durumlara izin verilmesi, vb.).
- Kirleten öder prensibi.
- ÇED yönetmeliğinde zaman içindeki aşınmalar ve uygulamadaki yozlaşma.
Değerlerin parasallaştırılması ve yozlaşması:
- Tüm değerleri parasallaştırma ve adalet kavramını ekonomik alanla sınırlama çabası: yaşam kalitesi, dini, kültürel değerler, eğitim, konutlar.
- Ekonomik tazminatlarla birlikte sosyal ilişkilerin metalaştırılması : sağlık kayıpları, doğal yaşam alanlarının tahribatı, diğer canlı türlerinin yok edilmesi hep parasal ödemeler karşılığında çözülecek sorunlara indirgeniyor.
- Metalaştırılmalar, devleti yönetici (manager) konumuna zorluyor: yönetim (management) tarifi altında politik olan toplumsal alan uzmanların görüşlerine bırakılıyor: koruma yerine tamir etme, haklar ve vatandaşlık kavramlarının yerine tazminatlar ve yoksullara yardım, toplumsal dayanışma yerine bireysel çıkarlar.
Ekonomik indirgemeci yaklaşım:
- ‘Şirketler, ülke, yerel topluluklar yani herkes için madencilik projeleri kazançlıdır’ söylemleri: faydacı (utilitarist) bir yaklaşım sergileniyor.
- Yerel toplulukların güçlendirilmesi, diğer canlı türlerinin yok edilmesi, kültürel geçmişin ortadan kaldırılması gibi parasal karşılığı olmayan değerler yok sayılıyor.
- Ekonomik büyüme, kalkınma için temel kavram olarak sunuluyor ve mineral ihracatının kalkınma için gerekli olduğu sürekli dile getiriliyor: maddi kalkınma, sürekli büyüme ve doğaya yoğun şekilde el konması birbiriyle ilişkilendiriliyor.
- Toplumun dışında bir doğa, doğanın bitmek tükenmek bilmeyen kaynaklara sahip olduğu düşüncesi, ekonomik büyümeyle beslenen ve malzemeye el koyarak sonsuz gelişmeye olan inanç, batı bilimine ve teknolojisine kör bir itikat.
Ekstraktivizm var olmak için nelere ihtiyaç duyar?
- Doğayı bölüp, parsellemeye ve metalaştırılmış doğa tanımını dayatmaya:
- Ekstraktivizm, ancak doğanın ticarileştirilecek kaynaklar için bölünüp parçalandığı bir şekilde yeniden tasavvur edilirse mümkündür.
- Doğayı bütün halinde canlı olarak görebilseydik, kendimizi doğanın bir parçası olarak algılasaydık ve doğayla güçlü bağlarımız olsaydı, ekstraktivizm oluşamazdı. Bu durumda doğal varlıklara el konulmasına izin vermezdik, bunu kendi vücudumuza vurulan bir darbe olarak görürdük.
- Ekstraktivizmle doğada büyük çukurlar açılması, insanın doğa karşısındaki üstünlüğü fikrini yansıtan erkek egemen ve prometeusçu bakışı da destekliyor. ‘Doğanın efendisi olan insan, kendi kullanımı için doğaya istediği şekli verebilir’.
- Demokrasinin altını oymaya:
- Ekstraktivizm, ekonomiyi, politikayı ve kültürü yönlendirme ve koşullandırarak varlığını sürdürebilir.
- Demokratik politikaları çarpıtması ve kendi çıkarlarına uygun şekilde yeniden tanımlaması: ekstraktivizmin kontrolü altına giren ülkelerde, bu faaliyetlere yönelik çatışmalar, insan haklarına bakışı, temsiliyet rolünü, ülkede demokrasinin inşa edilme şeklini… erozyona uğratır.
- Vatandaşlık kavramını aşındırır: Vatandaşlık kavramının oluşumu bölgesel ve çevresel boyutlar içeriyor: insanlar kendilerini belli coğrafik alanlarda ve çevresel faktörler altında (iklim, yaşam alanı dediğimiz çevre…) gerçekleştiriyorlar. Bu durumda doğa tahribatı sadece ekolojik zararlar vermiyor aynı zamanda vatandaşlık tanımını da aşındırıyor.
- Sosyal ilişkiler, her şeyin değerini parayla ölçen, faydacı anlayışla yozlaştırılıyor.
- Meşrulaştırmaya:
- ‘Sürdürülebilir madencilik’ safsatası ile madenlerin yakın gelecekte tükeneceği gerçeğinin üstü örtülür.
- Dünya Bankası, hükümetler, şirketler, meşruiyet kazandırmak için ekstraktivizmi bir endüstri olarak niteliyorlar. Ancak aslında bir el koyma tarzı.
- Politikacılar kentlerde ektsraktivizmi ülke için çok faydalı ve gerekli bir faaliyet olarak sunuyorlar ve ülke gündemi büyük kentlerle sınırlı tutuluyor. Kırsalda ve küçük illerde yaşayan halkın gördüğü yıkımlar, büyük kentlerde yaşayanların gözünden kaçıyor.
- Sonsuz büyüme ve sınırsız tüketim söylemleri: kaynakların asla tükenmeyeceği, bir yerde tükenirse de başka yerde yerine konabileceği düşüncesi öne sürülüyor.
- Rasyonelleştirmeye:
- Kesin bilgiler üzerinde ısrar edilmesi ÇED süreçlerinin ana unsurlarından biridir: bu sürecin rasyonelliği, sebep olunması beklenen etkilerin belirlenmesi, çözüm yollarının önerilmesi, zararlı etkilerden bu şekilde kaçınılması ve zararların tamir edilmesi üzerine kurulu. ÇED süreçlerinde ekolojik sakatlanma hiçbir zaman yer almaz.
- Bilimsel ve teknik veriler üzerine kurulu teknokratik yönetim: ‘Ekstraktivizm çözümü olmayan sorunlar getirmez, her şey bilim ve teknolojinin iyi uygulanmasına bağlıdır’ söylemi. Böylece politik bir alan rahatça depolitize edilebiliyor, çoğulcu ve açık tartışmalar engelleniyor, belirli bir devlet kurumsallaşması dayatılıyor.‘
- Olumsuz sonuçlar bir kere oluştuğunda bunlar kaza olarak nitelenir: teknoloji kullanımına yönelik iyimserlik.
- Yasadışı ve yasa harici uygunsuzluklara:
- Yasadışı(illegal): bilgi verme ve katılım hakkının ihlali, güvenlik ihlali, halk sağlığını ve bireylerin hayatını tehlikeye atacak uygulamalar…
- Yasa harici (alegal): zehirli kimyasalların kullanımı, havayı, suyu zehirlemeleri, MAPEG arama ruhsatlarına ÇED gerekmemesi, baştan sona içerik ve uygulama olarak ÇED süreci!
Nerede ekstraktivizm varsa orada ekolojik yıkımlar ve hak ihlalleri var. Karşı koyan halka uygulanan şiddet, ekstraktivizmin yapısal bir parçasıdır. Ekstraktivizm yayıldıkça, insan hakları algısının git gide zayıfladığını, hükümetlerin çözüm üretmede yetersiz kaldıklarını, bunların zararlarına daha çok göz yumduklarını, şirketlerin baskılarını artırdıklarını gözlemliyoruz.
- Küreselleşmeye ve onun ülkelere dayattığı koşullara:
- Nihai amaç ihracattır. Minerallerin uluslararası piyasalardaki fiyatlarından, çok-uluslu firmaların oynadıkları role kadar çok sayıda faktör tarafından koşullandırılır. Ekstraktivizm mekânsal olarak yerel bir olgu olsa da uluslararası dinamiklerin analiziyle anlaşılabilir.
- Küresel kriz zamanlarında yatırımcılar paraları için güvenilir alanlara (mineraller, toprak, besin maddeleri…) yöneliyorlar. Bu durum, ekstraktivist projeler için sermayenin baskısını hatta çoğu durumda spekülasyonları beraberinde getiriyor. Artan mineral fiyatları mega madenciliği, özellikle de spekülasyonla değeri artan altın madenciliğini teşvik ediyor. Petrol fiyatlarının artması hidrolik kırılmayı (fracking), soya fiyatlarının artması monokültüre dayalı endüstriyel tarımı teşvik ediyor…
- Finansal kaynaklara:
- Uluslararası finans kuruluşları, yatırım fonları, çeşitli kalkınma bankaları… Ekonomik dinamikleri ve minerallere olan talebi etkiliyorlar.
- IMF, DB gibi uluslararası finans kuruluşları, belli borçlar veya borçlara garantör olarak ekstraktivizm projelerini destekliyorlar.
- Devletlerle yakın ilişkiler kurmaya:
- Devletlerle madencilik şirketleri yakın ilişki içindedir: Şirketlerin maden arama ve işletme hakları almak için, çıkardıkları madenleri ihraç etmek, satmak için, kazançlarını istedikleri şekilde yönetmek için vergi indirimlerinden vs. yararlanmak için devlete ihtiyaçları var. Devletin ise sınırlı da olsa istihdam, sıcak para girişi, vergiler için madencilere ihtiyacı var.
- Koruyucu değil, telafi edici devlete:
- Telafi eden devlet tanımı, günümüzün küreselleşmesinin ihtiyaçlarına mükemmel cevap veriyor: neoliberal reformlara uygun olarak çok sayıda ticari anlaşma yapılıyor ve devlet küresel piyasalara hammadde sağlayıcı görevini üstleniyor.
- Bu şekilde, sosyal adalet gitgide sınırlı oranda uygulanır ve çevresel adalet hemen hemen hiç dikkate alınmaz. Böyle bir devlet, değerlerin metalaştırılmasına katkıda bulunur ve yavaş yavaş kendi meşruiyetinin zeminin ortadan kaldırır. Telafi edici devlet sonuç olarak kapitalist modernizmin bir ürünü ve bu nedenle kapitalist olmayan sosyal ve ekonomik alanları anlamayı başaramaz.
- Neoliberal reformlara ve tüketimciliğe:
- Devlet kurumlarının özelleştirilmesi, ticaretin serbestleştirilmesi, tüketim toplumu değerlerinin yaygınlaşmasıyla dayanışmanın yerini tüketimciliğin verdiği hazzın alması, kuvvetli bir faydacılık bakış açısının hakim olması, değerin ölçütü olarak ekonomik bakış açısı…
- Neoliberal normatif ve kurumsal reformlar doğaya yoğun şekilde el konması için kültürel dönüşümleri hazırlıyor.
- Geniş kesimlerin tüketim yapabilmesi esenlik göstergesi olarak sunuluyor, hayat kalitesinin satın alınabileceği fikri yaygınlaştırılıyor.
- Hiper-başkanlık sistemine:
- Doğrudan başkanın desteğini almaya çalışır ve bu şekilde diğer kurumlar, parlamento, yargı organları, yerel topluluklarla muhatap olmaktan kurtulmaya gayret eder.
- Hiper-başkanlık rejimine geçilen temsili demokrasilerde azınlıkların hakları görmezden geliniyor, parlamenter ve hukuksal sistemler zayıflatılıyor, halkın protestolarını bastırmak ve ektsraktivist faaliyetleri korumak için polis ve kolluk kuvvetleri güçlendiriliyor. Ayrımcılık ve kayırmacılık artıyor.
En nihayetinde:
- Demokrasi tanımının dönüştürülmesine (hakların sınırlandırıldığı, seçime dayalı, daha az toleranslı, değerin paraya indirgendiği, delegatif demokrasi )
- Kapitalizme (küresel piyasa dinamikleri ve hammadde ihracatı temel önemde)
1.adım: Sistem içi – Ekstraktivizmi cendereye almak için fikirler
- İnsan hakları ihlallerini ortadan kaldırmak amacıyla etkin ve ciddi bir devlet denetimi için baskı kurmak: bilgi verilmemesi, katılımın engellenmesi, sendikal haklar, yerel halkın hakları…
- Kirliliği önleyici en iyi teknolojilerin kullanılması, emekçiler için iş güvenliği ve sağlığın takibi-korunması, yeterli maaş… gibi koşulları talep etmek, yerel halkın yaşam kalitesini savunmak,
- Mega-madenciliğin yasaklanması için yasa talebi: bu yönde kamuoyu oluşturmak, hükümete baskı kurmak…
- Ekosistemde muazzam yaralar açan 4.jenerasyon madenciliğin yasaklanması için çalışmak: fracking, derin kazı yapılan maden alanları, derin deniz madenciliği…
- Madene kapalı alanlar belirlenmesi: koruma alanlarına yönelik yasaların uygulanması ve buralarda arama-sondaj dahil her türlü madencilik faaliyetinin yasaklanması için baskı kurmak,
- Maden şirketlerinden alınan vergilerin ve devlet hakkının reforma tabi tutularak yükseltilmesi talebi,
- Yasal boşluklardan doğan şirket avantajlarının, haksız kazançlar engellenmesi, tekel ve şirket ayrıcalıklarının ortadan kaldırılması için baskı kurmak,
- Toplumsal fayda sağlamayan veya ihtiyacı karşılamada alternatifler geliştirilebilecek minerallerin çıkarılmasının yasaklanması talebi: altın, kömür…
- Altın Madenciliği Yasaklansın Kampanyası
ÇED sürecinin içerik ve işleyiş yönüyle eleştirisi, ve talepler üzerinden baskı kurulması:
- Madencilikte 25 hektarın altına ÇED muafiyeti getiren maddenin iptali talebi: Doğa MAPEG ruhsatlarıyla, ÇED raporlarıyla bölünüp, parsellenemez!
- ÇED kararlarına yönelik kurumlar tarafından yapılan tüm analizlerin ve karar gerekçelerinin halka açıklanması, vatandaşların aktif denetimine izin verilmesi,
- Kümülatif değerlendirmenin layıkıyla yapılması: zamansal ve mekânsal olarak 2 tip birikimli etkinin dikkate alınması
- Dava açılan projelerde ÇED dosyasının bağımsız kurum tarafından denetlenmesi
- ÇED sürecinin bağımsız bir organ tarafından yürütülmesi
- Dışsallaştırılan sosyal maliyetlerin (sağlık kaybı, içme ve kullanma suyunun kirletilmesi, hava kirliliği), ekonomik maliyetlerin (tarımsal ürün kaybı, yaşam alanlarına, meralara, tarım alanlarına el konması) ve ekonomik kayıplar dışındaki değerlerin (kültür, yaşam kalitesi, diğer canlı türlerinin yok edilmesi…) ÇED sürecinde değerlendirmeye alınması. Çok kriterli değerlendirmeye geçilmesi.
- ÇED değerlendirmesinin parsel bazında değil bütüncül yapılması: projenin iklim krizine etkileri, havza bazında hidrolojik yapıya etkileri, geniş anlamda ekosistemlerin yapısına etkileri, insan türü dahil flora ve faunanın gelecek on yıllarda yaşamına dair etkileri…
2.adım: Sistemi zorlama – Ekstraktivizmden çıkış yolunda fikirler
- Ülkedeki tüm ekstraktivizm faaliyetlerinin mercek altına alınması ve politik gereçlerin, kurumların, bilimsel-teknik metotların bunların yıkımlarını engellemediğinin vurgulanması. Bu bağlamda post-ekstraktivist topluma olan ihtiyacın vurgulanması.
- Kalkınma, ekonomik büyüme, sürdürülebilir madencilik, hammadde ihracatı… kavram/olgularını sorgulama ve ekolojik yaşam için temel ihtiyaçları belirleme
- Halkın temel ihtiyaçları için vazgeçilmez olan minerallerin ve madencilik faaliyetlerinin belirlenmesi, yaşam kalitesine yönelik tüketim modeli çıkarılması: küresel piyasaları değil halkın ihtiyaçlarını gözeten madencilik faaliyetlerini talep etmek
- Madenciliğin Yıkımlarıyla Mücadele Platformu
- Madencilik faaliyetlerinin kamulaştırılması için mücadele: tüm maden aramaları ve işletmeleri halkın temel ihtiyaçlarına göre ve yerel halkın refahı gözetilerek devlet tarafından yapılmalı,
- Üretimde, ticarette, sosyal yaşamda ekstraktivizme bağımlılığı ortadan kaldıracak politikalar, stratejiler geliştirmek ve uygulama yönünde baskı kurmak ve ekstraktivizmin ekonomi üzerindeki etkisini zayıflatmak,
3.adım: Sistem dışı – Post-ekstraktif topluma geçiş için fikirler
- Geniş anlamda otoriter yönetime ve teknokratik boyunduruğa karşı demokrasi mücadelesi:
- Karar alma süreçlerini demokratikleştirmek (değerlerin çoğulluğunu korumak, kültürel çeşitliliğe saygı duymak…)
- Sorunları politikleştirmek sürece katılımı artırmak.
- İyi yaşama ve doğanın haklarına yönelik politikalar/stratejiler geliştirmek, eylemler yapmak…
- Sadece ekonomik değere odaklı faydacı bir yaklaşımdan çıkmayı değil, çoğulcu değerlerin ifade edilmesine olanak sağlayan, diğer canlı türlerinin temsil edilmesi ve haklarının korunmasına olanak veren bir demokrasi;
- Sömürüyü ve yoksulluğu ortadan kaldırmak: Yoksulluk toplumsal bir olgu
- Ekolojik sakatlanmaları engellemek: Doğanın özne olarak görülmesi ve doğanın hakları (Pachamama) kavramı üzerine kurulu kuvvetli bir çevresel koruma politikası
- Engellenecek ekstraktivizm faaliyetlerinin ne türden değişimler getireceği, sonuçlarının neler olacağı, bunlara yönelik uygulama önerileri ve nasıl hayata geçirileceği üzerine çalışmalar.
- Kalkınmaya alternatifler getirmek:
- Yerel halkların bilgilerinden yararlanmak, yaşam tarzlarını korumak ve kalkınma şekline yönelik eleştirilerini değerlendirmek.
- Vivir bien: Güney Amerika’daki yerel toplulukların (iyi yaşam) anlayışları, doğanın yaşayan, organik bir bütün olarak algılanması ve kendini onun bir parçası olarak hissetmek.
- Pachamama: And dağlarındaki geleneksel madencilikte, madenciler doğayı pachamama olarak adlandırıyorlar ve minerallerin sağlayıcısı olarak görüyorlar. Madenlerin doğanın bağrında doğup öldüklerine ve madenlerle bir karşılıklılık ilişkisi kurmak gerektiğine inanıyorlar.
- Ekonomik ve sosyal oluşumların, düzenlemelerin ekstraktivizme dayanmaktan çıkarılması:
- Ekonomiyi maddileştirmekten çıkarma (dematerialization) yönünde çalışmalar, büyüme sonrası (post-growth) toplum…
Post-ekstraktivizm çalışmalarına Güney Amerika’dan 2 örnek
- CLAES – Latin Amerika Sosyal Ekoloji Merkezi (Centro Latino Americano de Ecología Social):
- Güney Amerika kıtasında aktif olarak kalkınmaya alternatifler ve ekstraktivizmden çıkış üzerine çalışıyor. Bu konuda halkın katılımına açık bir platform mevcut: atölye çalışmaları, kurslar yapıyor ve yayınlar çıkarıyor.
- RedGE – Eşitlikçi bir küreselleşme için Peru Ağı (Red Peruana por una Globalización con Equidad):
- Maden sahalarındaki çatışmaları dikkate alan ve ekstraktivizme alternatifi amaçlayan bir kampanya organize edildi:
- Uzmanların post-ekstraktivist arayışlara yönelik analizleri,
- Kamuya açık atölyeler, tartışma ortamları,
- Kamusal tartışmayı genişleten 20 organizasyondaki yerel ağlardan oluşan kolektif,
- Vatandaşlardan oluşan organizasyonun seçimler öncesi politikacılara sosyal-ekonomik-ekolojik yıkımlara ilişkin soruları ve eylem talepleri,
- Kamuya bir manifesto açıklayarak seçilecek hükümetin ekstraktivizmi nasıl yöneteceği ve post-ekstraktivist geçişe yönelik eylemleri hayata geçirmesi talebinde bulundular.