Bu yazı, 26-27 Haziran 2021 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlenen Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’nun Madenciliğin Politik Ekolojisi başlıklı 2. oturumunda yapılan sunumun gözden geçirilmiş halidir. Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’ndaki oturumların tamamını izlemek için youtube’daki oynatma listesine ulaşabilirsiniz.
Özet
Son birkaç yıldır çeşitli maden şirketleri ve dernekleri platformlar altında birleşerek madenlerin yaşam için son derece önemli olduğu ve orman alanlarındaki madencilik faaliyetlerinin çok fazla olmadığı, maden ocağı açılan ormanların faaliyet sonrasında rehabilite edilerek orman dönüştürüldüğü gibi iddialarla lobi faaliyetlerine başlamışlardır. Ancak bu lobi faaliyetlerinde hiçbir zaman Orman Fakülteleri, STK’lar ya da madencilik faaliyetlerinden etkilenen vatandaşlarla iletişime geçilmemiş, madenciliğin ormanlara zarar vermediği yönündeki iddialarını doğrudan konuyla ilgili aktörlere aktarmamışlardır. Bunun yerine çoğu doğru olmayan iddialarını siyasi aktörlere aktarmayı tercih etmiş, ülkemizin doğal varlıklarının yok edilmesini ihracat yapıyoruz gerekçesine dayandırmış, bir bakıma yeni tür sömürgeciliğe dönüşen madencilik faaliyetlerini haklı göstermeye çalışmışlardır. Buna karşılık ülkenin dört bir yanında yaşam alanları yok edilen köylülerin haklı isyanları görmezden gelinmiş, hatta çoğu yerde köylüler yatırım düşmanı ilan edilmiş ve haklarında davalar açılmıştır. Bu çalışma ile çeşitli maden dernekleri ve platformlarının orman alanlarındaki madencilik faaliyetleriyle ilgili iddiaları irdelenmiş ve gerçekler ifade edilmiştir.
1. Giriş
Ülkemizin Orman Genel Müdürlüğünün resmi rakamlarına göre 22,9 milyon ha kadar olduğu ve sürekli olarak arttığı açıklanan orman alanları son yıllarda büyük baskı altındadır. Bu baskıların başında ormanlardan ormancılık dışı uygulamalara verilen izinler, aşırı odun üretimi, aşırı odun üretimini desteklemek için geliştirilen endüstriyel ağaçlandırma spekülasyonu, Orman Kanunun 2/B maddesi uygulamaları, özel ağaçlandırmalar ve Orman Kanunu’na eklenen Ek 16. Madde uygulamaları gelmektedir. Orman alanlarını ve ormanlardaki ağaç servetini tehdit eden bu baskı faktörlerinin her biri Orman Kanunun 16., 17. ve 18. Maddelerine göre kamu yararı var denilerek ormanlardan çeşitli ormancılık dışı uygulamalara izin verilebilmektedir. Kamuoyunun giderek artan bu baskılara karşı tepkileri üzerine maden şirketlerinin oluşturduğu platformlar ihracat yapıldığı, istihdam oluşturulduğu, ormanlardan verilen izinlerin aslında çok fazla olmadığı, bozulan ormanların rehabilite edildiği şeklinde iddialarla kendilerini haklı göstermeye çalışmışlardır. Özellikle Orman Kanunun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliğinde değişiklik yapılması gündeme geldiğinde söz konusu platformların lobi faaliyetleri giderek yoğunlaşmış iktidar ve muhalefet partileri fark etmeksizin ormanları yok eden ve parçalayan faaliyetlerini haklı göstermeye çalışmışlardır. Ancak bu iddiaları önemli bir kısmı gerçeği yansıtmamaktadır. Günümüzde neredeyse taş ocağı olmayan köy kalmamış, hatta köylülerin tapulu arazileri acele kamulaştırma adı altında maden şirketlerine devredilmiştir. Madencilik faaliyetlerinden sadece köylüler değil orman, tarım, mera ekosistemleri ile sulak alanlar da zarar görmüştür ve maden platformlarının siyasi lobi faaliyetleri nedeniyle de zarar görmeye devam edeceklerdir.
Maden platformlarının da belirttiği üzere maden olmadan yaşam olması mümkün değildir. Ancak vahşi madenciliğe ve yabancı ortaklıklarla yeni tür sömürgeciliğe dönüşen madencilik faaliyetleri yaşamı ve doğayı tehdit eder hale gelmiştir. Bu çalışma ile maden platformlarının ormanlarla ilgili çeşitli iddiaları cevaplandırılmaya çalışılmıştır.
2. Türkiye’de ormanlardan verilen izinler
Orman Kanunun 16., 17. ve 18. Maddelerine göre kamu yararı var denilerek ormanlardan çeşitli ormancılık dışı uygulamalara izin verilebilmektedir. Bunlardan 16. Madde ile maden arama, işletme, tesis ve altyapı tesis izinleri, 17. Madde ile enerji tesisi, enerji nakil hattı, yol, havaalanı, trafo, mezarlık, çöplük gibi onlarca tesis izinleri, 18. Madde ile de devlet ormanları içindeki; balık üretim tesis, odun kömürü ocakları, define arama, arkeolojik kazı ve restorasyon yapılması izinleri düzenlenmektedir (Tolunay, 2017). 2012 öncesindeki verilen izinlerin yıllık dökümlerine Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Stratejik Planlarından ulaşılabilmektedir (OGM, 2009 ve 2012). 2012 yılı sonrasındaki veriler ise Ormancılık İstatistikleri adı altında düzenli olarak yayınlanmaktadır (OGM 2021). Bu açık kaynaklardan derlenen verilere göre orman alanlarından bugüne kadar 96.066 izin verilmiş ve toplamda 747.977 ha orman alanı fiilen orman niteliğini kaybetmiştir (Şekil 1). Bu izinler içinde madencilik tesislerine verilen izin sayısı 48.597 adet olup toplam izinlerin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Yaklaşık 748 bin ha kadar olan izin miktarının 141.810 ha’ı da madencilik izinleridir (Şekil 2). Madencilik izinlerinde 2004 sonrasında hem sayı hem de alan olarak önemli miktarlarda artış bulunmaktadır. Bu durumun temel sebebi 2004 yılında 5177 Sayılı Maden Kanunu’nda orman alanlarındaki madencilik faaliyetini kolaylaştırıcı yöndeki değişikliklerdir. Daha detaylı verilerin bulunduğu 2012 yılı sonrasında ise 51.663 adet izinle 342.845 ha orman alanı başka kullanımlara açılmıştır. İzin verilen alanların %25’i madencilik tesisleridir. Ancak sayı açısından incelendiğinde 2012-2020 yılları arasında verilen toplam 51.663 adet iznin %44’ü madencilik izinleri olduğu görülmektedir (Şekil 3).
3. Maden şirketlerinin söylemleri
Maden şirketleri kamuoyunda doğaya verilen zararları nedeniyle gittikçe artan tepkiler ve 2018 yılındaki ekonomik kriz sonrasında bir araya gelerek değişik zamanlarda bir araya gelerek çeşitli kararlar almışlar ve bir nevi lobicilik faaliyetine başlamışlardır. Orman Kanunu’nun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik yapılmasına dair çalışmalar başlayınca Türkiye Madenciler Derneği tarafından Haziran 2019 tarihinde “Orman İzinlerinde Madencilik Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir rapor yayınlanmıştır (TMD, 2019). Sonrasında Temmuz 2019’da “Madencilik Sektörü İstişare Toplantısı” gerçekleştirilmiştir (URL-1). Sonrasında 28 Ocak 2021 tarihinde T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Maden Platformu olarak bir sunum gerçekleştirmişler, Tarım ve Orman Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunmuşlar, çeşitli siyasi partilerle görüşmüşlerdir. Haziran 2021’de TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonunda sunum yapmışlardır (Maden Platformu, 2021). Bu raporlar ve sunumlarda özetle aşağıda özetlenen iddialara ve planlanan bazı faaliyetlere yer verilmiştir (Tolunay, 2019).
- Sektörün küçüldüğü, ciroların düştüğü, ihracatta da 5 milyar dolardan 4 milyar dolarlara gerilediğini, S.O.S. sinyali verdiği, tüm zorluklara rağmen “İnadına Üretim, İnadına İhracat” inancı ile çalıştıkları (URL-1),
- Ülkemizin ithal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metale her yıl yaklaşık 25 Milyar USD bedel ödediği, ulusal maden potansiyelimizi değerlendirmediğimiz takdirde bu bedel her geçen gün daha da artacağı (TMD, 2019),
- Orman bedellerinin ödenemeyecek seviyede yüksek olduğu, orman izin başvurularının sonuçlanmasının yıllar aldığı, güvenlik soruşturmalarının çok uzun sürdüğü, Zeytincilik Kanunu’nun madencilik yapılamaz boyutta uygulandığı, kamu kurumlarının madenciliğe olumsuz yaklaştıkları (URL-1),
- Madenciliğin kamu yararı çerçevesinde partiler üstü bir anlayışla ele alınması gerektiği (TMD, 2019),
- Madensiz yaşamın mümkün olmadığı (TMD, 2019),
- Günlük yaşamda kullanılan tüm araç ve gereçlerin yer kabuğunun derinliklerinde bulunan madenlerden yapıldığı ve yer kabuğunu kazmadan madenleri bulundukları yerden çıkarmanın mümkün olmadığı (TMD, 2019),
- Madenlerin bulundukları yerlerde işletilmek zorunda oldukları (TMD, 2019),
- Ülkemiz orman alanların sadece binde 2,9’nda (%0,29) geçici süre ile madencilik faaliyetlerine tahsis edildiği ve bu alanın 65.883 hektar kadar olduğu (TMD, 2019),
- Orman Genel Müdürlüğünce 2020 yılında sanayinin odun ihtiyacını karşılamak için ormanlarımızdan 28,5 milyon m3 ağaç kesimi yapıldığı (Maden Platformu, 2021),
- Ülkemiz genelinde orman alanlarının ve ağaç servetinin arttığı (Köse, 2019)
- Orman alanlarında madencilik faaliyetleri tamamlanan kısımların faaliyetin tamamen bitmesi beklenmeksizin etap etap rehabilite edilerek orman idaresine teslim edildiği (TMD, 2019),
- Tahsis edilen alanların büyük çoğunluğunun çok bozuk baltalık ve bozuk baltalık alanlar olduğu, orman alanlarındaki madencilik faaliyetleri için 2018 yılı itibarı ile Orman İdaresine 1 milyar 639 milyon TL bedel ödendiği ve bu bedelin yaklaşık 295 milyon TL’si ağaçlandırmalar için harcandığı (TMD, 2019),
- Kömür, petrol, jeotermal vb. enerji kaynaklarının keşfedilip üretilmesi ile dünyada ısınmaya yönelik ağaç ihtiyacı giderek azaldığı, mobilya, kâğıt gibi birçok sektör için ağaç yetiştirildiği ve yetiştirilenlerin de zamanı geldiğinde kesildiği (TMD, 2019),
- Madencilik için kesilen ağaç miktarı yüz binde bir seviyelerinde olduğu, kesilen alanların rehabilitesi ve alınan bedellerin ağaçlandırılmaya ayrılması ve ağaçlandırma çalışmalarına devam edilmesiyle ülkemiz orman alanlarının ve varlığının istenilen büyüklüğe ulaşmasının sağlanacağı (TMD, 2019),
- Maden işletmesinde çevre ve insan sağlığını korumak için yasalarda öngörülen önlemler alınmıyorsa o faaliyetin durdurulmasının çevreye ve topluma saygının bir gereği olduğu, ancak tepkiler, bilimsel verilerden uzak, yanlış, eksik bilgi ve iddialarla, kamuoyunu ve yöre halkını değişik amaçlar doğrultusunda kullanmaya yönelik ise bunun kimin çıkarına olduğunun, kime yarar sağladığının ve bu kişilerin niyetlerinin ne olduğu üzerinde düşünmenin gerektiği (TMD, 2019),
- Orman izin bedellerinin çok yüksek olduğu (URL-1),
- Cezai yaptırımların çok ağır olduğu (URL-1),
- “Madenler olmazsa hayat olmaz” görüşünü kamuoyuna anlatmak için etkinlikler yapılacağı (URL-1),
- Madencilik sektörünün cari açığı düşürücü yönünün halka anlatılacağı (URL-1),
- Türk ekonomisinin büyümesi ve refahın artmasının ancak öz kaynaklarımız olan madenlerin üretilmesi olduğunun yüksek sesle dillendirileceği (URL-1),
- Tarım ve Orman Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’ndan randevular alınarak sektörün yaşadığı zorluklar anlatılacağı ve destek isteneceği (URL-1),
- Madenler olmadan halkın refahının artmayacağının, basın ve sosyal medya yoluyla anlatılacağı ve halkın bilgilendirileceği (URL-1)
Ancak ülkemizde vahşi madencilik uygulamalarının giderek arttığını, neredeyse taş ocağı açılmayan köy kalmadığını, denetimsiz madencilik faaliyetlerinin tarım, orman ve mera alanlarına zarar verdiği, ormanları paramparça ettiği, su kaynaklarını olumsuz etkilediğini göz ardı etmektedirler. Vahşi madenciliği denetim altına almak için çalışacaklarına birçoğu hatalı bilgiler içeren raporlarla karar vericileri de yanıltmaya çalışmaktadırlar.
Aşağıdaki bölümde maden şirketlerinin bazı söylemlerinin doğruları açıklanmaya çalışılmıştır.
4. Madencilik faaliyetlerinin ormanlar üzerindeki etkilerine dair gerçekler
İddia 1: Ülkemiz orman alanların sadece binde 2,9’nda (%0,29) geçici süre ile madencilik faaliyetlerine tahsis edilmiştir ve bu alan 65.883 hektar kadardır.
Gerçek 1: Ülkemiz orman alanlarından madenciliğe tahsis edilen orman alanı miktarı 141.810 ha’a ulaşmıştır. İddiada belirtilen 65.883 ha orman alanı sadece 2012-2018 yılları arasında ormanlardan verilen madencilik izinlerini kapsamaktadır. Bu miktar 2018 sonrası yıllar da dikkate alındığında 85.017 ha’a ulaşmıştır. 2004-2020 yılları arasında yangınlar ile yanan orman alanı miktarının 155.822 ha ve madenciliğe tahsis edilen orman alanının ise 140.466 ha olduğu dikkate alındığında izin verilen alanın boyutları daha iyi anlaşılmaktadır (Şekil 4). Üstelik yanan orman alanları yeniden ormanlaştırılırken maden sahaları uzun yıllar orman haline gelmemektedir. Hatta mermer, bazalt gibi bazı taş ocaklarının önemli bir kısmının da yeniden ormanlaştırılması neredeyse imkansızdır.
Ormanlardan sadece madencilik faaliyetlerine izin verilmemektedir. 2012-2020 yılları arasında ormanlardan verilen izin alanlarının sadece %25’i madencilik iznidir. Orman Kanunun 17. ve 18. Maddeleri kapsamında verilen izinlerle 2020 yılı sonuna kadar ormanlardan verilen toplam izin miktarı 748 bin ha’a ulaşmıştır. Bu miktar 22,9 milyon ha kadar olan orman alanlarının %3’üne karşılık gelmektedir. Ormanlardan izin verilen bazı tesislerin kalıcı olduğu ve bir daha orman haline gelmeyeceği dikkate alındığında bu değer hiç de azımsanmayacak miktardadır. Üstelik yine bir daha orman olmayacak 626 bin ha’a ulaşan 2/B uygulamaları, Orman Kanuna eklenen Ek 16. Madde ile yerleşime uygun bozuk ve verimsiz bazı orman alanlarının da orman dışına çıkarılması ile birlikte ormanlarımız üzerinde oldukça yoğun bir baskı olduğu ortadadır.
İddia 2: Ülkemiz genelinde orman alanları ve ağaç serveti artmaktadır.
Gerçek 2: OGM’nin resmi verilerine göre orman alanlarımız genişlemekte ve bu alanlardaki ağaç serveti ve artım da artmaktadır (Tablo 1). Ancak bu artış orman envanterimizin aynı yıl yapılamaması ve 10 ya da 20 yıllık dönemler halinde gerçekleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Biraz daha açılacak olursa örneğin yersel ölçmelerle 2010 yılında alan, servet ve artım miktarları ölçülen bir orman alanı hızlı gelişen kızılçam, sahil çamı gibi türlerden oluşuyorsa 2020 yılında, daha yavaş gelişen meşe, kayın gibi ağaç türlerinden oluşuyorsa 2030 yılında yeniden ölçülmektetir. Bu orman alanında örneğin 2011 yılında bir madencilik faaliyetine ya da diğer tesislere izin verilmişse fiilen orman olmayan bu alan 10 ya da 20 yıl daha orman olarak gösterilmeye devam etmektedir. Sonrasında da “ağaçsız orman alanı” olarak adlandırılarak envantere kaydedilmektedir. Nitekim bu durum Orman Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporunda da ifade edilmiştir (Sayıştay, 2020). Raporda OGM’nin uluslararası norm ve standartlara uygun bir ulusal orman envanterinin bulunmadığı açıklanarak, orman envanterinin dayandığı amenajman planlarının ormandan alınması gereken hasılat miktarını, yerini, yıllarını ve sırasını kararlaştırmak amacıyla yapıldığı, amenajman planlarında biyolojik ve sosyo-ekonomik değişkenlerin olmadığı gibi, meşçere bilgilerinin uluslararası norm ve standartlara uygun olarak toplanmadığı, bu planlardaki örnekleme alanlarının sayısal yoğunluğu ve aralıkları ulusal orman envanterine göre daha fazla olsa da 10-20 yıl önceki verilere dayandığı ifade edilmektedir (Sayıştay, 2020). Nitekim Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uydu görüntülerinden yararlanılarak değişik yıllara ait arazi örtüsü CORINE sınıflandırmasına göre belirlenmektedir. Bu arazi sınıflandırmasına göre 1990-2018 yılları arasında orman alanlarımız 76.498 ha azalmıştır (Tablo 2). Uydu görüntülerini kullanılarak hazırlanan diğer bir orman verisi de Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından her yıl hazırlanan Sera Gazları Ulusal Envanterinde kullanılan ve Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan verilerdir (Tablo 3). Bu veriye göre de ülkemiz orman alanları 1990-2019 yılları arasında 185 bin ha azalmıştır.
Tablo 1. OGM (2020)’ye göre Türkiye orman alanları (Tolunay, 2021)
Yıl | Verimli orman alanı (ha)1 | Boşluklu kapalı orman alanı (ha)2 | Toplam orman alanı (ha) |
1973 | 8.856.457 | 11.342.839 | 20.199.296 |
1999 | 10.027.568 | 10.735.680 | 20.763.248 |
2005 | 10.621.221 | 10.567.526 | 21.188.747 |
2010 | 11.202.837 | 10.334.254 | 21.537.091 |
2015 | 12.704.148 | 9.638.787 | 22.342.935 |
2020 | 13.264.429 | 9.668.571 | 22.933.000 |
2020-1973 fark | 4.407.972 | -1.674.268 | 2.733.704 |
- Kapalılığın (ağaç tepe çatısının toprak yüzeyini örtme oranının %10’dan fazla olduğu ormanlar)
- Kapalılığın (ağaç tepe çatısının toprak yüzeyini örtme oranının %10’dan az olduğu ormanlar)
Tablo 2. CORINE arazi sınıflandırmasına göre Türkiye orman alanları (Tarım ve Orman Bakanlığı, 2021’den Tolunay, 2021 tarafından hazırlanmıştır)
Yıl | Verimli orman alanı (ha)1 | Boşluklu kapalı orman alanı (ha)2 | Toplam orman alanı (ha) |
1990 | 11.713.054 | 8.718.381 | 20.431.435 |
2000 | 12.200.373 | 8.387.132 | 20.587.505 |
2006 | 11.638.447 | 8.645.094 | 20.283.540 |
2012 | 11.621.447 | 8.756.889 | 20.378.336 |
2018 | 11.525.788 | 8.829.149 | 20.354.937 |
2018-1990 fark | -187.266 | 110.768 | -76.498 |
Tablo 3. TÜİK (2021)’e göre Türkiye orman alanları (Tolunay, 2021)
Yıl | Verimli orman alanı (ha) | Boşluklu kapalı orman alanı (ha) | Toplam orman alanı (ha) |
1990 | 19.721.000 | 3.258.000 | 22.979.000 |
1995 | 19.699.000 | 3.248.000 | 22.947.000 |
2000 | 19.664.000 | 3.242.000 | 22.906.000 |
2005 | 19.637.000 | 3.218.000 | 22.855.000 |
2010 | 19.583.000 | 3.184.000 | 22.767.000 |
2015 | 19.548.000 | 3.171.000 | 22.719.000 |
2017 | 19.583.000 | 3.183.000 | 22.766.000 |
2018 | 19.602.000 | 3.184.000 | 22.786.000 |
2019 | 19.610.000 | 3.184.000 | 22.794.000 |
2019-1990 fark | -111.000 | -74.000 | -185.000 |
Özetle ülkemizdeki orman alanlarının orman amenajman planlarına dayanarak arttığını iddia etmek doğru değildir.
İddia 3: Orman Genel Müdürlüğünce 2020 yılında sanayinin odun ihtiyacını karşılamak için ormanlarımızdan 28,5 milyon m3 ağaç kesimi yapmıştır.
Gerçek 3: Bu iddia kısmen doğrudur. Sadece 2020 yılı itibarıyla üretilen odun miktarı 28,5 milyon m3 değil, 27,8 milyon m3’tür (Şekil 5). Bu küçük hata ster olarak verilen yakacak odun miktarının m3’e çevrilmemesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar iddia gerçek olsa da ormanlarda artan üretim miktarının madencilik için kesilen odun miktarını küçük göstermek için kullanılması doğru değildir. Çünkü aşırı odun üretimi de madencilik izinleri gibi ormanlara zarar veren bir uygulamadır. Ülkemizdeki odun üretimi 2018 yılında yaşanan döviz krizinden sonra o tarihe kadar odun hammaddesi ihtiyacını ithalat ile karşılayan başta ahşap esaslı lif yonga sektörü olmak üzere odun kullanan sektörün iç piyasaya yönelmesinden kaynaklanmaktadır. Bu aşırı odun üretimi de ormanlarımıza zarar veren bir uygulama olup, Orman Genel Müdürlüğünün odun üretimini plansız bir şekilde arttırması da yoğun olarak eleştirilmektedir. Hatta odun üretimini arttırmak için endüstriyel ağaçlandırma, gençleştirme, bakım gibi uygulamalar da yoğunlaşmıştır. Ülkemizin çoğu yerinde özellikle ağaç tarımı olarak adlandırılabilecek endüstriyel ağaçlandırmaların hatalı olduğu, eğim, toprak, yükselti, iklim gibi bazı ekolojik kısıtlar göz ardı edilerek doğal ormanların kesilmesi de kamuoyunun tepkisini çekmektedir (Tolunay, 2018). Madencilik ve diğer çoğu izinde de ormanlar tıraşlama kesildiği ve dolayısıyla odun üretimi arttığı için de 2000 yılına göre odun üretimi 2 katına çıkmıştır.
İddia 4: Madencilik için kesilen ağaç miktarı yüz binde bir seviyelerinde olduğu, kesilen alanların rehabilitesi ve alınan bedellerin ağaçlandırılmaya ayrılması ve ağaçlandırma çalışmalarına devam edilmesiyle ülkemiz orman alanlarının ve varlığının istenilen büyüklüğe ulaşması sağlanacaktır.
Gerçek 4: Bu iddiada verilen madencilik için kesilen ağaç miktarının yüz binde bir seviyelerinde olduğu doğruluğunu teyit etmek mümkün değildir. Çünkü OGM tarafından madencilik ya da diğer kullanımlara izin verilen alanlardan kesilen ağaç sayısı ya da odun miktarına dair resmi bir veri paylaşılmamaktadır. İddiaya kaynak olarak OGM’nin TBMM Madencilik Araştırma Komisyonunda 24.02.2010 tarihli açıklaması gösterilmektedir. Ancak bu karşılaştırma doğru bir karşılaştırma değildir. Çünkü OGM tarafından çeşitli amaçlarla (gençlik bakımı, seyreltme, aralama, gençleştirme vb.) amaçlarla ağaç kesimi yapılmaktadır. Bu kesimler sonrasında ormanlarda ağaç sayısı azalsa da ormanlar orman vasfını kaybetmemektedir. Hatta gençleştirme çalışmalarından sonra ağaç sayısı artmaktadır. Madencilik için ise maden ruhsatı olan bir alandaki tüm ağaçlar kesilmekte, sonrasında ocak ve işletme tesisleri nedeniyle arazi şekli ve kullanımı da değişmektedir. BM Gıda ve Tarım örgütüne göre ormanın uzun süreli olarak (10 yıl ya da daha uzun süreli) diğer arazi kullanımlarına (tarım, mera, yerleşim su yüzeyi vb.) dönüştürülmesi, ya da ormanın kapalılığının % 10’un altına düşmesi ormansızlaşma olarak kabul edilmektedir (FAO, 2000). Dolayısıyla çoğu madencilik faaliyeti ile ormanlar 10 yıldan daha uzun süreli kaybedildiği için madencilik faaliyetleri bir ormansızlaşmaya yol açmaktadır. Hatta bazı madenlerin faaliyet sonrasında yeniden orman olması da mümkün değildir. Nitekim 2014-2018 yıllarını kapsayan Maden Sahaları Rehabilitasyon Eylem Planına göre terkedilmiş ya da faaliyetin sona erdiği 5.144 ha maden sahasının rehabilitasyonu planlanmıştır (OGM 2013). Ancak yapılan incelemede 1.247 ha orman alanının rehabilitasyonunun mümkün olmadığı da raporda yer almıştır. Diğer bir ifadeyle bazı madencilik faaliyetleri sonrasında tahrip olmuş orman alanlarının yeniden ormanlaştırılmasının mümkün olmadığı resmi raporlarla da teyit edilmiştir. Özellikle mermer, bazalt, kireçtaşı, mıcır gibi bazı madencilik faaliyetlerinden sonra geriye som anakaya kaldığı ve faaliyet öncesinde sıyrılan toprağın yeniden sahaya serilmesi halinde toprak derinliğinin ağaç yetişmesine yetmediği için rehabilitasyonu mümkün olmamaktadır. Ek olarak atık havuzları oluşturulan ya da derin ocaklarda su birikmesi nedeniyle yapay göllerin oluştuğu madencilik faaliyetlerinde de faaliyet sonrasında bu alanlar ormanlaştırılamamaktadır. Böylece madenlere verilen ormanların yeniden restore edilememesi nedeniyle bir ormansızlaşma gerçekleşmektedir. Ayrıca madenlere tahsis edilen alanlar zaten orman olduğu için buraların rehabilite ya da restore edilmesiyle orman alanlarının artması mümkün değildir ve bu nedenle iddia doğru değildir.
İddia 5: Orman alanlarında madencilik faaliyetleri tamamlanan kısımların faaliyetin tamamen bitmesi beklenmeksizin etap etap rehabilite edilerek orman idaresine teslim edilmektedir.
Gerçek 5: OGM tarafından maden şirketleri tarafından rehabilite edilip OGM’ye teslim edilen alan miktarı resmi olarak açıklanmamaktadır. Başta kömür ocakları olmak üzere bazı maden sahalarının firmalar tarafından ağaçlandırılarak OGM’ye teslim edildiği, Ağaçlı’daki (İstanbul) eski kömür madeninde olduğu üzere ağaçlandırılan bazı maden sahalarının yine maden şirketi tarafından işletildiği örnekler bulunmaktadır. Ancak çok sayıda terk edilmiş ya da ağaçlandırılmasının maden şirketleri tarafından yapılması gerekirken ağaçlandırılmayan örnekler de bulunmaktadır. Ormanlardaki maden alanlarının rehabilitasyonu madencilik faaliyetleri ile birlikte başlamakta ve faaliyet sona erdiğinde rehabilitasyon çalışmalarının da sona ermesi gerekmektedir (Sezer ve Gençay, 2017). Rehabilitasyon alışmaları bitirilememişse bir yıl ek süre verilebilmektedir. Faaliyeti sonra ermiş maden alanları izin sahibi tarafından rehabilite edilmemişse rehabilitasyon OGM tarafından yapılmaktadır. Bu durumda masraflar izin sahibinin vermiş olduğu çevre ile uyum teminatından alınmakta, bu bedel yetmezse izin sahibinden rızaen ya da yasal yollarla alınmaktadır (Sezer ve Gençay, 2017). Ancak faaliyeti sonra eren madencilik faaliyetlerinin ne kadarının izin sahibi tarafından gerçekleştirildiği, ne kadarında ise çevre uyum teminatının yakılarak OGM tarafından yapıldığına dair bir resmi veri bulunmamaktadır. Madencilik platformlarının bu iddialarını doğrulamaları için böyle bir veriyi de açıklamaları gerekmektedir. Diğer yandan faaliyeti sona eren maden sahalarında yapılan rehabilitasyon çalışmalarının ne kadar başarılı olduğu ve bu alanların eski haline dönüp dönmediği de tartışmalıdır. Çünkü bu tür alanlarda maden sahalarının eski haline dönmesi esastır. Ancak ülkemizde çoğunlukla sadece fidan dikilerek faaliyetin sona erdiği maden sahalarının rehabilite edildiği iddia edilmektedir. Ancak sadece fidan dikilerek rehabilitasyon yapılması mümkün değildir.
İddia 6: Tahsis edilen alanların büyük çoğunluğunun çok bozuk baltalık ve bozuk baltalık alanlar olduğu, orman alanlarındaki madencilik faaliyetleri için 2018 yılı itibarı ile Orman İdaresine 1 milyar 639 milyon TL bedel ödendiği ve bu bedelin yaklaşık 295 milyon TL’si ağaçlandırmalar için harcandığı,
Gerçek 6: Madencilik faaliyetlerine izin verildiği alanların niteliği (kapalılık vb.) hakkında kamuoyuna açıklanmış bir veri bulunmamaktadır. Orman alanlarından verilen izinler Orman Kanunun 16. Madde ile 17/3 ve 18 İnci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliklerine göre verilmektedir. Ancak Mülga Orman ve Su İşleri Bakanlığının 3 Mart 2014 tarih ve 2014/1 sayılı genelgesi ile maden ve enerji üretimi için yapılacak müracaatlarda uygulanacak usul ve esaslar belirlenmiştir. Buna göre I. grup, II (a) ve II (b) grubu madencilik faaliyetlerine tepe kapalılığı %71’den fazla olan orman alanlarında izin verilmemektedir. III. ve IV. Grup madencilik faaliyetlerinde ise böyle bir sınırlama bulunmamaktadır. İddiada belirtilen çok bozuk ve bozuk ormanlar ise tepe kapalılık oranları %10’dan aşağı olan orman alanlarıdır. 2014/1 sayılı genelgede 9 Nisan 2015 tarihinde yapılan değişiklikle kapalılığı %71’den fazla olan (amenajman planlarında kapalılığı 3 rumuzu ile gösterilen) koruya tahvil işletme sınıfında olan baltalıklar ile mak3 rumuzlu maki sahalarında yapılacak müracaatların değerlendirmeye alınacağı açıklanmıştır. Dolayısıyla verimli baltalık ve maki ormanlarında da madenciliğin önü açılmıştır.
Orman alanlarından verilen ormancılık dışı uygulama izinlerinden sadece madencilik faaliyetlerinden değil, diğer birçok faaliyetten de değişik adlarla bedeller alınmaktadır. Bu bedeller Orman Kanunu’nun 17/3 ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. OGM tarafından arazi izin bedeli, ağaçlandırma bedeli, erozyon bedeli adlarla alınan bedellerin maden, enerji ya da diğer izinlere dağılımı açıklanmamaktadır. OGM Faaliyet raporlarında toplam olarak verilen izinlerden alınan gelirler raporlanmaktadır. Madencilik platformları verilen tüm bedelleri kendileri ödemiş gibi göstererek bir bakıma algı yaratmak istemektedirler. Şekil 3’te de gösterildiği üzere alan olarak madencilik izinleri toplam izin verilen alanların %25’ine karşılık gelmektedir. OGM faaliyet raporlarında ormanlardan verilen izin gelirlerinin tamamının madencilikten geldiğini iddia etmek doğru değildir.
İddia 7: Orman izin bedellerinin çok yüksek olduğu,
Maden şirketlerinin söylemlerinin pek çoğunda ormanlardan verilen izinlerin çok yüksek olduğu vurgulanmakta ve diğer bazı ülkelerdeki izin bedelleriyle karşılaştırmalar yapılmaktadır. Ülkemizde ormanlardan verilecek madencilik izinlerinden alınacak ağaçlandırma ve arazi tahsis bedelleri Orman Kanunun 16. Maddesinin Uygulama Yönetmeliğine göre belirlenmektedir. Bu yönetmeliğe göre madencilik faaliyetlerinin çeşitli kategorilerine, ormanların kapalılık durumuna ve illere göre katsayılar belirlenmiş olup bu katsayılara göre bedeller belirlenmektedir. Dolayısıyla illere göre ve ormanların niteliğine göre alınacak ağaçlandırma izin bedelleri değişkenlik göstermektedir. Ancak genel olarak ağaçlandırma bedelleri 1 ha orman alanının yeniden ağaçlandırılması için gerekli bedellere karşılık gelmektedir. Bu ağaçlandırma bedeli ormanların madenciliğe tahsisi ile vazgeçilen ekosistem ürün ve hizmetlerini içermemektedir. Örneğin 80 yaşında gençleştirilmesi gereken bir kızılçam ormanı 20 yaşında iken madenciliğe tahsis edilmişse 60 yıllık artımdan da vazgeçilmiş olacaktır. Böylece söz konusu ormandan elde edilecek odun miktarının önemli bir kısmı ülkemiz açısından zarar olarak kayıtlara geçecektir. Diğer yandan madencilik faaliyetleri nedeniyle orman olarak kullanılmayan orman alanlarının atmosferden aldığı karbon, ürettiği oksijen ve su, iklim düzenleme, erozyonu önleme, odun dışı orman ürünleri, yaban hayatı ve bitkilere sağladığı habitat fonksiyonlarından da vazgeçilmektedir. Bu nedenle ormanlardan madencilik ve diğer faaliyetlere verilen izinlerde sadece ağaçlandırma bedeli değil vazgeçilen ekosistem hizmetlerinin de dikkate alınması gerekmektir ve dolayısıyla madencilik faaliyetlerinden alınan bedeller aslında oldukça düşüktür.
5. Madenciliğin diğer etkileri
Madencilik önemli bir sera gazı salım kaynağıdır. Ulusal sera gazları envanterimize göre madencilik sektöründen kaynaklanan sera gazı salımları 6,7 milyon ton CO2 eşdeğeridir (TÜİK, 2019) (Şekil 6). Buna göre madencilik faaliyetlerinden kaynaklanan kaçak salımlar ve kapatılmış kömür ocaklarından oluşan salımlar tüm salımlarımızın %1,6’sına karşılık gelmektedir (Tolunay, 2019)
Zaman zaman 10 milyon ton CO2 eşdeğerinin de üzerine çıkan bu sera gazı salımlarına arazi kullanım değişikliklerinden kaynaklanan sera gazı salımları dahil değildir. Tolunay (2019) tarafından madencilik faaliyetlerinin neden olduğu arazi tahribatlarından kaynaklanan sera gazı salımları hesaplanmıştır. Sonuç olarak orman alanlarında yol açılan sera gazı salımları nedeniyle madencilik faaliyetlerinin neden olduğu sera gazı salımlarının yıllık 1,4 milyon ton CO2 eşdeğeri ile 5,3 milyon ton CO2 eşdeğeri arasında değiştiği belirlenmiştir (Şekil 7) (Tolunay, 2019).
6. Sonuç ve öneriler
Madencilik sektörü son yıllarda ormanları ve diğer ekosistemlere zarar veren en önemli tehdit unsuru haline gelmiştir. Madencilik sektörü vahşi madencilik uygulamaları nedeniyle toplumda yükselen tepkileri görmezden gelerek, hatta bu tepkilerin ardında başka nedenlerin olduğunu ima ederek lobicilik faaliyetlerine yönelmiştir. Siyasi partiler üzerinden yaptıkları girişimlerde madenlerin tükenebilir kaynaklar olduğunu görmezden gelmiş, hiçbir planlama yapmadan ve gelecek kuşakların da madenlere ihtiyacı olduğunu görmezden gelerek tamamen kâr odaklı yaklaşımlarını kabul ettirmeye çalışmışlardır. Halbuki hatalı madencilik uygulamaları kangren haline dönüşmeye başlamıştır. Bunun için maden platformlarının öncelikli olarak sorunları doğru analiz etmeli, özellikle bir kamyon ve bir kepçe ile madencilik faaliyeti yapan şirketleri kendi içlerinde denetlemeli öncelikli hedef olarak kar etmeyi değil, ülkenin kendi maden ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde karşılamayı ana amaç olarak belirlemelidir. Enerji Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED süreçlerinde madencilik faaliyetlerinin ormanlar ve diğer ekosistemler üzerindeki etkilerini azaltmaya yönelik önlemlerin doğruluğunu incelemesi ve faaliyet esnasında da kontrollerini yapması gerekmektedir. Bu konuda taahhütlere uymayanlara kapatma ve ağır para cezaları verilmelidir. Ülke genelinde arazi planlaması yapılmalı, madencilik faaliyetlerine izin verilebilecek ya da verilmemesi gereken alanlar belirlenmelidir. Özellikle I. ve II. grup madencilik faaliyetlerine orman alanlarında izin verilmemelidir. Madencilik faaliyetlerinin fayda/maliyet analizlerinde mutlaka vazgeçilen ekosistem hizmetleri de dahil edilmelidir. Diğer yandan madencilik faaliyetleri önemli sera gazı kaynağıdır ve aynı zamanda da su kullanımı da oldukça yüksektir. Sektör, madencilik faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı salımlarının envanterini doğru bir şekilde yapmalı ve bu salımları azaltmak için çalışmalıdır. Madencilik faaliyetlerinde daha az ve enerji su tüketimi için teknoloji geliştirme ve Ar-Ge çalışmaları yapılmalıdır. Sektör aynı zamanda iklim değişikliğinin de etkisi altındadır ve şirketler bu durumu göz ardı etmektedir. Bu durumda neden olunan heyelanlar gibi çeşitli afetlerin artmasıyla sonuçlanmaktadır. İklim krizinin olası etkileri planlama aşamasında dikkate alınmalı ve ÇED Yönetmeliğinde iklim değişikliğine bağlı afetlere yönelik önlem alınması yönünde değişiklikler yapılmalıdır. Bunların haricinde stratejik madenler tanımlanmalı, ihracat adı altında ülke kaynaklarının doğanın talan edilmesi uğruna yabancılara satılmasının önüne geçilmelidir.
Soru-Cevap
Doğanay Tolunay: Çok teşekkür ediyorum. Bana sorulan soru madenleri nerede kullanıyoruz şeklinde oldu. Bir mücadele yürütüldüğünde karşı taraftaki insanların ne söylediğini iyi etüd etmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü belirli argümanlarla çok küçük bir azınlık karar vericilere giderek çok kolay bir şekilde uzanıyorlar. Hatta madencilik dışında bütün sistemi ve sermayeyi yöneten insanların söylemine dikkat edin aynı algoritmayı yeniler. İstihdam, GSYMH katkısı diye söylerler dolayısıyla bunlara karşı bir argüman geliştirmemiz de gerek. Hatta ben daha üst çerçeveden şöyle bakıyorum: tamamen işler lobilerle devam ediyor kanunların yönetmeliklerin çıkarılmasında kendinizi ekonomik anlamda anlatabiliyorsanız karar vericileri istediğiniz yönde değişikliğe getirebiliyorsunuz. O yüzden emekçilerin, köylülerin alanda madencilikten daha çok ekonomiye katkı yaptığını anlatmamız bir yol olabilir mi? Üzerine çalışılabilir mi? Diğer yanda evet madenleri kullanıyoruz. Altını bir yana koyuyorum altın bir meta aracıdır. 2020’de biz 400 tondan daha fazla altın ithal etmişiz. MB altın rezervine baktım ben 500 tondan fazla altın rezervi var. Düğün vb yoktu biz neden 2020 yılı içinde bu kadar altın aldık bilmiyorum ama bu madenler sonuçta kullanılıyor. Araçlarda, bilgisayarlarda, eşyalarda birçok alanda kullanıyoruz madenleri yoksa bunları kullanamazdık ama bunun yanında düşünmemiz gerekenler biz karşılığında ne yapıyoruz noktası. Geri dönüşüm yapabiliyor muyuz çünkü geri dönüşümü ne kadar fazla yaparsak yeni çıkaracağımız ham madde azalacak. Alternatif ürünler var mı örneğin kömür çıkarmayalım odun yakalım ama doğal ormanları değil. Tarım alanları gibi yerlerde ağaç yetiştirip kullanabiliriz ama ormanları değil. OGM bunu alıp tamamen içini boşalttı ve endüstriyel plantasyon adı altında mevcut ormanı traşlamak için kullandı. Bazı konularda çözüm diye sunduklarımız yine şirketlerin ve sermayenin lehine kullanılıyor. Sonuçta madeni de bu şekilde kullanıyoruz araca binip, bilgisayar kullanıp… Daha az nasıl tüketmemiz gerekiyor bunun stratejisini oluşturmamız gerekiyor. Bence para kazanmak için değil ihtiyaç gidermek için alanlar kullanılmalıdır. Tamamen yasaklayamayız ama belki madenciliğe tamamen kapalı alanları konuşabiliriz. Örneğin doğal ormanlık alanları, vahşi yaşama ayrılacak alanları daha net belirleyerek tamamen kapatabilir miyiz bunları konuşabiliriz. Sorunlardan bir tanesi de kendi ihtiyacımızı karşılamayıp ihraç etmek. İhracatı azaltabilir miyiz bu yeni tür sömürgeciliği yani burada ucuza üretip dışarıda satıyorlar. Para kazanmaksa ham madde olarak götürmek yerine katma değeri yüksek ürünler yapılabilir mi bunları tartışmamız da gerekebilir. Konuşulacak çok fazla nokta var ama tamamen karşıyız dersek çözümsüz kalabiliriz ister istemez kullanıyoruz. Ama altını kullanmıyorum tabi benim mücadelemle olmuyor toplumsal ve kültürel olarak fazla kullanılıyor.
Kaynaklar
- FAO, 2000. FRA 2000 on Definitions of Forest and Forest Change. Food and Agriculture Organization of the United Nations, Forest Resources Assessment Programme, Working Paper 33, Rome, Italy
- Köse, M., 2019. Yaşam İçin Maden. Başak Mat. Tan. Hizm. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.
- Maden Platformu, 2021. İklim Değişikliği-Madencilik İlişkisi. Maden Platformunun TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonunda yaptıkları sunum https://www.tmder.org.tr/modules/blog/datafiles/FILE_DB287C-563F93-691C4E-6D54DE-2419A0-59694D.pdf (Erişim Tarihi: 05 Eylül 2021).
- OGM, 2009. Orman Genel Müdürlüğü Stratejik Plan 2010-2014. Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara.
- OGM, 2012. Orman Genel Müdürlüğü Stratejik Plan 2013-2017. Orman Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara.
- OGM, 2013. Maden Sahaları Rehabilitasyon Eylem Planı. Orman Genel Müdürlüğü
- OGM, 2021. Ormancılık İstatistikleri (2020). Ankara: Orman Genel Müdürlüğü. https://www.ogm.gov.tr/tr/e-kutuphane/resmi-istatistikler (Erişim Tarihi: 05 Eylül 2021).
- Sayıştay, 2020. Orman Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu https://www.sayistay.gov.tr/reports/download/1392-orman-genel-mudurlugu (Erişim Tarihi: 05 Eylül 2021).
- Sezer, A.O., Gençay, G., 2017. Devlet Ormanlarında Verilen Maden İzin Sürecinin İncelenmesi (Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü Örneği). Bartın Orman Fakültesi Dergisi, 19(1): 204-217.
- Tarım ve Orman Bakanlığı (2021), CORINE Arazi Sınıflandırması http://corinecbs.tarimorman.gov.tr/corine (09.05.2021).
- TMD, 2019. Maden Sektörü STK’larından Ortak Basın Açıklaması, Türkiye Madenciler Derneği https://www.tmder.org.tr/blog/maden-sektoru-stklarindan-ortak-basin-aciklamasi/ (Erişim Tarihi: 23 Kasım 2019).
- Tolunay, D., 2017. Dünyada ve Türkiye’de Ormansızlaşma (Kitap Bölümü). Ormancılık Politikaları ve Orman Köylülerinin Durumu). Cumhuriyet Halk Partisi Yayınları, 153-192.
- Tolunay, D., 2018. Odun Hammaddesi Talebinin Karşılanmasında Çare Endüstriyel Ağaçlandırmalar mı? Orman’dan Endüstriye, Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Bülteni, Ağustos-Eylül-Ekim 2018: 37-45.
- Tolunay D., 2019. Madencilik ve İklim Krizi Arasındaki İlişkiler. Madenciliği Konuşuyoruz Çalıştayı 8-9 Aralık 2019, Muğla, Muğla Büyük Şehir Belediyesi. s.66-88
- Tolunay, D. 2021. Türkiye’de Ekosistem Tahribat Faktörü Olarak Habitat Ve Arazi Kullanım Değişiklikleri. Memleket Siyaset Yönetim Dergisi (Hakem Değerlendirmesindeki makale)
- TÜİK, 2019. Turkish Greenhouse Gas Inventory 1990-2017. Ankara: Turkish Statistical Institute. https://unfccc.int/documents/194819 (Erişim Tarihi: 05 Eylül 2021).
- TÜİK, 2021. Turkish Greenhouse Gas Inventory 1990-2019. Ankara: Turkish Statistical Institute. h https://unfccc.int/documents/271544 (Erişim Tarihi: 05 Eylül 2021).
- URL-1. “Madencilik sektörü başkanlarından ortak çağrı!” 8 Temmuz 2019 tarihli haber https://www.haberler.com/madencilik-sektoru-baskanlarindan-ortak-cagri-12221258-haberi/ (Erişim Tarihi: 23 Kasım 2019).