Çeviri: Derya Sever
Dünya’nın en yaygın hayvan türlerinin hızla azalması biyosfer için büyük bir tehdit oluşturuyor.
“Asıl soru, herhangi bir uygarlığın kendini yok etmeden ve uygar olarak adlandırılma hakkını kaybetmeden yaşama karşı amansız bir savaş yürütüp yürütemeyeceğidir.”[1]
Rachel Carson’un modern çevre hareketinin temel eseri olarak nitelendirilen muhteşem kitabı Sessiz Bahar’ı yazmasının üzerinden altmış yıl geçti. Carson’ın amacı böceklerin öldürülmesini durdurmaktı ve DDT’nin yaygın kullanımı sona erdiğinde pek çok kişi davasının başarıya ulaştığını düşündü.
Bu zafer kısa sürdü.
Sessiz Bahar yayınlandığında ailem kısa bir süre önce Ontario’nun doğusundaki kırsal bir bölgeye taşınmıştı. Bir genç olarak, şehirdeki sosyal hayattan koptuğum için mutlu değildim ama şehirde hiç görmediğim görüntüler beni büyülemişti. Özellikle yaz aylarında evimizin yakınındaki bir tarla gündüzleri kral kelebekleriyle, geceleri ise Ateş böcekleriyle doluyordu. Sadece böcek gösterilerini izleyerek saatler geçirdim.
Lis ve ben hala o evde yaşıyoruz ve o tarla hala orada, yabani olarak büyüyor, ancak onlarca yıldır ne bir kral kelebeği ne de bir ateşböceği gördük. Altı ayaklı hayvanların süregelen katliamı Rachel Carson’ın hayal edebileceğinden çok daha büyük ve zarar verici.
3 Şubat’ta yayınlanan kapsamlı bir rapor, Birleşik Krallık’taki kelebek türlerinin %80’inin 1970’lerden bu yana sayıca ya da dağılım olarak azaldığını ve bunların yarısının artık tehdit altında ya da tehdide yakın olarak listelendiğini gösterdi.[2] Kelebekler açık ara farkla en tutarlı şekilde izlenen yabani böcekler olduğundan, düşüşleri, yere düşerek kömür madencilerini ölümcül gazın birikmekte olduğu konusunda uyaran meşhur kanarya gibidir. Eğer daha az kelebek varsa, muhtemelen her türden daha az böcek vardır.
Aynı gün, Çin Tarım Bilimleri Akademisi’nden bilim insanları, her yıl Çin ve Kore arasındaki Bohai Körfezi üzerinden göç eden 98 uçan böcek türünde 2005 yılından bu yana sürekli bir azalma olduğunu bildirdi. Bitki yiyen böceklerin sayısı yüzde 8, onları yiyen avcı böceklerin sayısı ise yaklaşık yüzde 20 azaldı. Yazarlar, verilerin “(böceklerin) işlevsel çeşitliliğinde kritik bir düşüş ve Doğu Asya genelinde ekolojik dirençte sürekli bir kayıp”[3] gösterdiğini söylüyor.
Dünyanın farklı bölgelerinde yürütülen bu çalışmalar, böcek yaşamının dünya çapında hızla azaldığına dair artan kanıtlara bir yenisini daha ekliyor. Çoğu doğal hayatı koruma grubu bağış toplama sunumlarını pandalar, kaplanlar ve nadir kuşların resimleriyle süslerken, böceklerin yaygın düşüşü Antroposen’deki tüm yaşam için en büyük tehdidi oluşturuyor. Böcekleri ve diğer omurgasızları korumayı vurgulayan ve kâr amacı gütmeyen Xerces Society’nin İcra Direktörü Scott Black tehlikeyi kısaca özetliyor:
“Gezegene ne kadar hoyrat davranırsak davranalım, böceklerden önce biz yok olacağız. Ama göreceğimiz şey gökyüzünde daha az kuş olması ya da hiç olmaması. Eğer kuş istiyorsanız, böceklere ihtiyacınız var. Meyve ve sebze istiyorsanız, böceklere ihtiyacınız var. Sağlıklı topraklar istiyorsanız, böceklere ihtiyacınız var. Eğer zengin bitki toplulukları istiyorsanız, böceklere ihtiyacınız var.”[4]
Böcekler, Karl Marx’ın doğanın evrensel metabolizması olarak adlandırdığı, yaşamı mümkün kılan enerji ve maddenin sürekli geri dönüşümünün merkezinde yer alır. Eklembacaklılar – çoğunlukla böcekler ama örümcekler, maytlar, kırkayaklar ve miliedler de dahil – tüm bitkilerin yüzde 80’ini döllemekte, yaşamın temel besin maddelerini geri dönüştürmekte, sağlıklı ve verimli topraklar yaratmakta, suyu arıtmakta ve birçok kuş ve hayvanın birincil besinini oluşturmaktadır. Eğer tamamen yok olurlarsa, biyosfer çöker ve insanlar da daha fazla yaşayamaz.
“Balıkların, amfibilerin, kuşların ve memelilerin çoğu aynı anda yok olur. Ardından çiçekli bitkilerin büyük bir kısmı ve onlarla birlikte ormanların ve dünyadaki diğer karasal yaşam alanlarının çoğunun fiziksel yapısı yok olur. Dünya muhtemelen çürüyecektir. Ölü bitki örtüsü yığılıp kuruyarak besin döngülerinin kanallarını daraltıp kapattıkça, diğer karmaşık bitki örtüsü biçimleri ve onlarla birlikte omurgalıların son kalıntıları da ölecektir. Kalan mantarlar da muazzam boyutlarda bir nüfus patlaması yaşadıktan sonra yok olacaktır. Birkaç on yıl içinde dünya bir milyar yıl önceki haline dönecek, temel olarak bakteriler, algler ve diğer birkaç çok basit çok hücreli bitkiden oluşacaktır.”[5]
Açık olmak gerekirse, öngörülebilir gelecekte tüm böceklerin yok olması muhtemel değildir: Hatta bazı böceklerin insanlıktan daha uzun yaşaması muhtemeldir. Kanıtların gösterdiği şey, bazı bilim insanlarının defaunasyon olarak adlandırdığı, ani yok oluşlar ve radikal nüfus düşüşlerinin bir kombinasyonudur. “Eğer kontrol altına alınmazsa, defaunasyon sadece gezegenin altıncı kitlesel yok oluşunun bir karakteristiği değil, aynı zamanda ekosistem işleyişindeki temel küresel dönüşümlerin de itici gücü haline gelecektir.”[6]
Yeryüzündeki yaşamla ilgili anlatıların çoğu memeliler, kuşlar, balıklar ve sürüngenlere odaklanır, ancak aslında hayvanların büyük çoğunluğunu böcekler oluşturur. Kimse tam olarak kaç tane olduklarını bilmiyor, ancak iyi bir tahmin on kentilyon – 10 ve ardından on sekiz sıfır, her insan için bir milyardan fazla böcek. Birlikte, diğer tüm hayvan türlerinin (insanlar dahil) toplamından çok daha ağırdırlar. Son derece çeşitlidirler: sadece ABD’de yaklaşık 23.700 böcek türü, 19.600 sinek türü, 17.500 karınca, arı ve eşek arısı türü ve 11.500 güve ve kelebek türü vardır. Dünya çapında bir milyon böcek türü kataloglanmıştır ve dört milyon türün daha henüz tanımlanmadığı ya da adlandırılmadığı düşünülmektedir. Bugünkü gidişata göre, birçoğu daha insanlar var olduklarını bile keşfetmeden yok olacak.
Nüfusları bu kadar büyükken, hepsinin veya hatta önemli bir kısmının risk altında olabileceğini tahayyül etmek zordur. Güzel olan kelebekler ve kârlı olan bal arıları dışında, yakın zamana kadar böcek yaşamına yönelik tehditlerden biyolojik çeşitlilik kaybına ilişkin açıklamalarda nadiren bahsediliyordu.[7]Örneğin Elizabeth Kolbert’in 2014 yılında ödül kazanan kitabı The Sixth Extinction (Altıncı Yok Oluş), Amazon ormansızlaşmasının ölçülmesi zor bir sonucu olarak böceklerin azalmasına sadece kısaca değiniyor. Anthony Barnosky’nin yine 2014’te yayınlanan Yok Oluştan Kaçmak (Dodging Extinction) adlı kitabında böceklerden sadece iki kez bahsedilmektedir. Benzer şekilde David Wallace-Wells’in 2019’un en çok satan kitabı Yaşanmaz Dünya’da (The Uninhabitable Earth) de böcekler hakkında sadece üç paragraf bulunmaktadır.
Bu yazarlar altı bacaklı akrabalarımızı öylesine görmezden gelmiyorlardı: Onların görmezden gelmeleri bilimsel literatürde uzun süredir devam eden bir boşluğu yansıtıyordu. Entomologlar belirli türlerin biyolojisi ve davranışları hakkında birçok rapor yayınlamış olsa da, çok azı böcek popülasyonlarının zaman içindeki eğilimlerini incelemiş ya da ölçmüştü. [8]En çok çalışılan böcek gruplarından biri olan arılar için bile ABD Ulusal Bilimler Akademisi 2007 yılında “uzun vadeli nüfus verileri eksiktir ve temel yaşam ekolojileri hakkındaki bilgiler eksiktir”[9] diye yakınmıştır.
Ekim 2017’de on iki Avrupalı bilim insanının Almanya’daki doğa koruma alanlarında uçan böceklerin azalmasına ilişkin çığır açan bir rapor yayınlaması önemli bir dönüm noktası oldu. Krefeld Entomoloji Derneği’nin gönüllü üyeleri yaklaşık otuz yıldır altmış üç doğa koruma alanında çadır benzeri tuzaklar kullanarak böcekleri yakalıyor ve sayıyorlardı. Kayıtlarının PLOS One dergisinde yayınlanan bir analizi, arıları, eşek arılarını, kelebekleri, sinekleri, böcekleri ve daha fazlasını etkileyen şok edici bir eğilimi ortaya çıkardı.
“Sonuçlarımız, Almanya’daki korunan doğa alanlarında sadece 27 yıl içinde havadaki ortalama böcek biyokütlesinde %76’lık (yaz ortasında %82’ye varan) dramatik bir düşüş olduğunu belgeliyor.
“Böcek biyokütlesindeki yaygın düşüş endişe vericidir ve tüm tuzaklar ekosistem işlevlerini ve biyoçeşitliliği korumak amacıyla korunan alanlara yerleştirildiği için daha da endişe vericidir. Nadir böcek türlerinin kademeli olarak azaldığı bir süredir bilinmekteyken (örneğin özelleşmiş kelebekler), sonuçlarımız uzayda ve zamanda aktif olan havada uçan böceklerin toplam miktarında süregelen ve hızlı bir düşüş olduğunu göstermektedir.”[10]
2018 yılında başka bir grup bilim insanı, 2008 ve 2017 yılları arasında Alman otlaklarında ve ormanlık alanlarında böcek çeşitliliği, biyokütle ve yoğunluğunda önemli düşüşler olduğunu göstermiş ve Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlanan bir çalışmada Porto Riko yağmur ormanlarındaki böcek popülasyonlarının 1970’lerden bu yana %98’e varan oranlarda azaldığı tespit edilmiştir. [11] Kesin rakamlar ve metodoloji konusunda tartışmalar olsa da, ünlü İngiliz ekolog William Kunin’in prestijli Nature dergisinde yazdığı gibi, artık “böceklerin azaldığına dair sağlam kanıtlar”[12] vardı.
Bu bulgular, dünyanın dört bir yanındaki ekologları ve böcekbilimcileri, böcek popülasyonlarındaki değişiklikleri ölçmek için kullanılabilecek verileri aramak üzere geçmiş çalışmaları ve kayıtları incelemeye sevk etti. 2019 yılında Biological Conservation dergisi, böcek azalmaları üzerine yayınlanmış 73 çalışmanın detaylı bir incelemesine yer verdi.
“Yayınlanmış bilimsel raporlardan yaptığımız derlemeye göre, böcek türlerinin mevcut azalma oranının (%41) omurgalıların iki katı ve yerel türlerin yok olma hızının (%10) sekiz kat daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz ve bu da önceki bulguları doğruluyor. Şu anda, incelenen ülkelerde tüm böcek türlerinin yaklaşık üçte biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dahası, her yıl tüm böcek türlerinin yaklaşık %1’i listeye eklenmekte ve bu tür biyoçeşitlilik azalmaları dünya çapında yıllık %2,5 biyokütle kaybına neden olmaktadır.”[13]
O zamandan bu yana, bu makalenin başında alıntılanan çalışmaların da gösterdiği gibi, böcek popülasyonları üzerine yapılan araştırmalarda patlama yaşandı. Şubat 2023’te Google, “nesli tükenmekte olan böcekler” için 30.600’den fazla giriş buldu ve Google Scholar 1.000’den fazla akademik makale buldu. En son araştırmaların kolayca erişilebilen açıklamaları için, Dave Goulman’ın Sessiz Dünya (Silent Earth) ve Oliver Milman’ın Böcek Krizi (The Insect Crisis) adlı iki yeni kitabını şiddetle tavsiye ederim. Her ikisi de sansasyonellikten kaçınan ciddi yazarlar tarafından kaleme alınmış olsa da, biri “böcek kıyametinden” bahsederken, diğeri böcek popülasyonlarındaki düşüşü “zar zor kavranabilen vahim bir durum”[14] olarak tanımlıyor.
Antroposen döneminin önde gelen bilim insanları Mark Williams ve Jan Zalasiewicz, 2022 yılında yayınlanan biyosfer tarihi The Cosmic Oasis (Kozmik Vaha) adlı kitaplarında, son araştırmaların da doğruladığı üzere, böcek yaşamındaki düşüşün yarattığı tehdidi abartmanın mümkün olmadığı uyarısında bulunuyorlar.
“Dünyadaki böcek türlerinin yaklaşık beşte ikisi birkaç on yıl içinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir; hem kentsel hem de tarımsal peyzajlarda geniş çapta yok ediliyor ve su ortamlarındaki kirlilik nedeniyle yok oluyorlar. … Böcekler Dünya’nın ekosistemlerinin işleyişine derinden bağlı olduklarından, sayılarında ve çeşitliliklerinde yaşanacak büyük bir kaybın hesaplanamaz etkileri olacaktır; hatta muhtemelen bizi ayakta tutan ekosistemler de dahil olmak üzere ekosistemlerin toptan çökmesine neden olacaktır.”[15]
İkinci bölümde kapitalizmin böcek kıyametini nasıl tetiklediği ve hızlandırdığı tartışılacaktır.
Dipnotlar:
[1] Rachel Carson, Silent Spring (Mariner Books , 2002), 99.
[2] R. Fox et al., The State of the UK’s Butterflies 2022 (Butterfly Conservation, 2023).
[3] Yan Zhou et al., “Long-Term Insect Censuses Capture Progressive Loss of Ecosystem Functioning in East Asia,” Science Advances 9, no. 5 (February 3, 2023).
[4] Quoted in Oliver Milman, The Insect Crisis: The Fall of the Tiny Empires That Run the World (W.W. Norton, 2022), 61.
[5] E. O. Wilson, “The Little Things That Run the World* (the Importance and Conservation of Invertebrates),” Conservation Biology 1, no. 4 (1987), 345.
[6] Rodolfo Dirzo et al., “Defaunation in the Anthropocene,” Science 345, no. 6195 (July 25, 2014): 406.
[7] An obvious exception was Rachel Carson, but her primary concern was not the insects themselves, but the effect of DDT on the birds that ate insects.
[8] Simon Leather, “Taxonomic Chauvinism Threatens the Future of Entomology ,” Biology 56, no. 1 (February 2009): pp. 10-13.
[9] May Berenbaum et al., Status of Pollinators in North America (National Academic Press, 2007), 1.
[10] Caspar A. Hallmann et al., “More than 75 Percent Decline over 27 Years in Total Flying Insect Biomass in Protected Areas,” PLOS ONE 12, no. 10 (October 18, 2017), 14, 15-16.
[11] Sebastian Seibold et al., “Arthropod Decline in Grasslands and Forests is Associated with Landscape-Level Drivers,” Nature 574, no. 7780 (October 30, 2019): pp. 671-674; Bradford C. Lister and Andres Garcia, “Climate-Driven Declines in Arthropod Abundance Restructure a Rainforest Food Web,” Proceedings of the National Academy of Sciences 115, no. 44 (October 15, 2018).
[12] William E. Kunin, “Robust Evidence of Declines in Insect Abundance and Biodiversity,” Nature 574, no. 7780 (October 30, 2019): 641.
[13] Francisco Sánchez-Bayo and Kris A. G. Wyckhuys, “Worldwide Decline of the Entomofauna: A Review of Its Drivers,” Biological Conservation 232 (2019): 16, 22.
[14] Oliver Milman, The Insect Crisis: The Fall of the Tiny Empires That Run the World (W.W. Norton, 2022), 5; Dave Goulson, Silent Earth: Averting the Insect Apocalypse (HarperCollins, 2021).
[15] Mark Williams and J. A. Zalasiewicz, The Cosmic Oasis: The Remarkable Story of Earth’s Biosphere (Oxford University Press, 2022), 130-131.