Doğamızı ve yaşam hakkımızı sistematik bir biçimde gasp eden kapitalist sermaye ve faşist rant açlığına karşı, Sandras’ta, Akbelen’de, Deştin’de, Muğla bölgesi ve ülke genelinde canlı bir ekosistem, su kaynakları, orman alanları; bozulmaz bir bütün olan doğanın tümü için çevre örgütleri ve tüm duyarlı halk olarak yaşam mücadelemize devam ediyoruz. Köylünün kendi toprağından ve üretim yollarından koparılması, kapitalist çarka mahkum edilmesi tamamen ideolojik bir baskı ve köleleştirme politikasıdır. Doğaya karşı yapılan tüm saldırılar, doğanın metalaştırılarak insani faaliyetlerden koparılması, devletin korumakla yükümlü olduğu orman arazilerinde yangınlar ve bu arazilerin özel şirketlere tahsis edilmesi tüm bunların sonucu olarak halkın proleterleştirilmesi ile emeğin talanı, iç içe birlikte gelişen olgulardır. Muğla’da ve ülke genelinde birçok köyde artık tarım ve hayvancılığın önceki nesillere kıyasla neredeyse yok olduğu gözlemleniyor. Bunun yerine kendi toprağından ve üretim yollarından uzaklaşan köylü, fabrikalarda ve maden ocaklarında çalışmaktan başka şansı kalmadığını düşünerek, doğa katliamının getirdiği suni bir yokluk ile tehdit altında bırakılarak köleleştiriliyor.
Doğanın tamamı insan vücudunun bir devamı gibi, bu dünyadaki canlılar olarak hepimizi ilgilendiren bir bütündür. Dolayısıyla yerel veya dışarıdan fark etmeksizin hepimizin sesi ve katkısı birleşik bir çevre mücadelesinin örülebilmesi için esastır. Aşağıda Sandras bölgesindeki maden ruhsatlarına karşı hukuki mücadele odaklı olarak oluşan Sandras’ı Koruma Platformu ile birlikte Damla Madencilik’in maden arama ruhsatlarına karşı başlatılan mücadelemizden gelişmeleri ve verileri paylaşacağım.
Damla Madencilik’in Ortaca bölgesindeki Çaylı, Gölbaşı köylerinde ve Köyceğiz Akyaka, Pınarköy bölgelerindeki patlatmalı yeraltı krom ocağı ve maden arama projelerine Muğla Valiliği’nin verdiği ÇED gerekli değildir kararı iptali ve yürütmesinin durdurulması için bölge vatandaşları tarafından dava açılmıştır. 17 Eylül’de Köyceğiz merkezde gerçekleşen, Sandras’ı Koruma Platformu’nun organize ettiği güç birliği toplantısında tüm yerel STK’lar ve çevre direnişleri ile bir dayanışma çağrısı yapılmış ve sahada bilinçlendirme faaliyetleri örgütlenmeye başlamıştır.
Doğamızı ve yaşam hakkımızı sistematik bir biçimde tehdit eden sermaye ve rant açlığına karşı, sürdürülebilir bir ekosistem için yaşam mücadelemize devam ediyoruz. Anayasanın 56. maddesinde geçen ve Birleşmiş Milletler’ce de tanınan insan haklarımız olan sağlıklı, temiz ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkı her geçen gün yasalar hiçe sayılarak yeni maden proje ve talepleri ile ihlal edilmektedir. 48. Oturum, 13. İlke Kararında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi çevresel bozulma, iklim değişikliği ve sürdürülebilir olmayan kalkınmanın gelecek nesillerin yaşam hakkı dahil temel insan haklarını ihlal ettiğini açıkça belirtmiştir.
Sandras dağı, su kaynakları ,toprağı, barındırdığı tüm endemik ve çoğu tehlike altında olan bitki ve hayvan biyomları ile bölgemizin ana ve en önemli yaşam kaynağıdır. Bu bağlamda bölgedeki maden projelerinin bölgemize getireceği iddia edilen kamu yararı, aslen sadece şirketin faydasına olacaktır. Bölge doğasının ve su kaynaklarının korunarak gelecek nesillere aktarılması, sosyo-kültürel yapının, kırsal yaşam alanlarının ve toplumsal huzurun korunmasıyla elde edilecek kamu yararından daha üstün değildir. Aksine, maden projelerinin varlığı dahi bölgede hali hazırda süregelen kamu yararına açık bir tehdit oluşturmaktadır.
ÖÇK ve Doğal Koruma Alanları
Günümüzde iklim değişikliği ve genel kuraklığın boyutu nedeniyle ekosistemler üzerindeki stresi azaltmak ve ekolojik restorasyon çalışmalarını yaygınlaştırmak gerekmektedir. Buna rağmen baskılar devam etmekte, biyoçeşitlilik üzerindeki tehlikeler artmaktadır. Doğa Derneği’nin değerlendirmesine göre, proje alanları ve çevresi uluslararası kriterlerce belirlenen üç önemli doğa alanının kesiştiği bir bölgededir. Maden projeleri bu hassas ekosistemleri ve içerisindeki binlerce endemik canlıyı tehdit etmektedir. Maden ruhsat sahası ve işletme alanının bir kısmı, Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Alanı içinde kalmaktadır. Bölge aynı zamanda aşağıdaki haritada da görülebileceği üzere Önemli Doğa Alanı, Doğal Sit, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Kartal Gölü Milli Parkı gibi doğal değerleri yüksek, korunan alanlarla iç içedir.
Flora & Fauna
Doğa Derneği’nin bölgede yapmış olduğu Önemli Doğa Alanları araştırmasına göre bölgede 63 bitki taksonu ÖDA (tehlike altındaki biyolojik çeşitlilik) kriterlerine uyuyor ve bu bitkilerin dünya üzerindeki bilinen tek bir arada gözlemi Sandras namıdiğer Çiçekbaba Dağı’nda bulunuyor. Akdeniz biyomuna özgü ve dar yayılışlı Lacerta oertzeni kertenkelesi, yine Akdeniz biyomuna özgü ve ülkemize endemik büyük esmer (Maniola megala) ile nesli bölgesel ölçekte tehlike altında olan karagözlü mavi kelebek (Glaucopsyche alexis) de bölgede tehlike altındaki diğer türler arasında.
Sandras ekosisteminin bütünlüğü ve korunması anayasal hak ve sorumluluğumuzdur. Damla Madenciliğin Ortaca bölgesindeki Çaylı, Gölbaşı köylerinde ve Köyceğiz Akyaka, Pınarköy bölgelerindeki patlatmalı yeraltı krom ocağı ve maden arama projeleri yalnızca bu bölgelerde değil, Muğla genelinde geri dönülemez ekolojik yıkımlar oluşturacak, bölge için elzem olan zengin su kaynaklarını kurutacak ve yönünü değiştirecek, toprak ve habitat canlılığını büyük ölçüde tahrip edecektir.
Bitkisel Toprak & Canlılık
14 yıl sürecek maden projesi için, milyonlarca yılda oluşmuş bitkisel toprak 54 dönümlük proje alanından 5 ay boyunca saatte 16 ton olmak üzere sıyrılacak ve canlılığını geri dönülemez şekilde yitirecektir. Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği’nin fiiliyatta gerçekten uygulanmadığı açıktır. Uygulansa dahi toprağın yeniden canlanması bilimsel olarak yüzyıllar alan bir süreçtir. Sondajlı maden aramalarında ÇED raporu kanunen gereklidir.
Yeraltı Suları & Su Kaynakları
Damla Madencilik proje tanıtım dosyasında kümülatif etki değerlendirmesi, kapsamlı ve gerçekçi bir çevresel ve hidrojeolojik değerlendirme yapmamış ve Proje Tanıtım Dosyasında belirtilen çevresel incelemeleri literatürün ötesine geçmemiştir. Jeoloji Yüksek Mühendisi / Tıbbi Jeoloji uzmanı Dr. Eşref Atabey’in raporuna göre; proje alanı dahilinde Gölbaşı ovası beslenim alanı, Kocabel ve Sıtma dereleri, Karanlık dere madensel atık ile kirlenme riski altındadır. Projenin gerçekleşmesi durumunda, maden galerileri ve dinamit patlatmalarıyla yeraltı su yolu bağlantıları kesilecek, bölgeye 200 m uzaklıktaki Kaklık su kaynağı, 50 adet su kuyusu, ve projeye 2 km mesafedeki Yuvarlakçay ve Muğla Dalaman sulama alanlarının da su seviyesi düşecek veya kuruyacaktır. Proje tanıtım dosyasında belirtilen 14 yıl boyunca, günde 6, ayda 180, yılda 1800 patlatma ile yılda 34.6 ton dinamit patlatması kaya kütlesi yapılarını bozacak, yer altı su yollarını değiştirerek azaltacak yada tamamen kurutacaktır.
Orman Arazisi Tahribatı
Daha önce açılmış maden ocaklarının, sıkça yaşanan orman yangınlarının, ve tüm işletme faaliyetlerinin bölgede yaratmış olduğu tahribat bütünsel bir çevresel etkiye sahiptir ve yadsınamaz. Anayasa’nın 169. maddesine göre devlet halihazırda mevcut orman alanlarını korumak ve orman alanlarının genişletilmesi için gerekli kanunları koymakla yükümlüdür. Çevresel tahribatın günümüzdeki hissedilebilir ve ölçülebilir etkilerine rağmen, TEMA Vakfı raporlarına göre “Muğla ormanlarının %33’ü ihale ruhsat alanlarına, %19’u işletme ruhsat alanlarına, %13’ü arama ruhsat alanlarına tahsis edilmiştir.” Toplamda orman alanlarının yüzde 65’inin hukuksuzca ranta açıldığı açıkça görülmektedir. Maden projesinin gerçekleşmesi durumunda 11.000 kızılçam ağacı kesilecek, bölgedeki canlılar da yok olacaktır.
Doğal habitat, flora fauna ve ekosistemin tümüne zararlı olan, toprak yapısını, bölge tarım ve hayvancılık faaliyetlerini, su kaynaklarını tahrip eden, ve 1. grupta sınıflandırılan kesin kanserojen asbest salınımı sebebiyle insan sağlığını tehlikeye atan patlatmalı krom madeni projelerine Muğla Valiliğince verilen ÇED gerekli değildir kararını hukuksuz buluyor ve bu karara karşı bölge insanımızın açtığı davaları destekliyoruz.
Tüm ilgili devlet kurumlarından taleplerimiz:
-Damla Madencilik’in Arama ve Patlatmalı Yeraltı Krom Maden Ocağı projesi için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir kararının acilen yürütmesinin durdurulması, iptal edilmesi
-Sandras Dağı eteklerindeki mevcut maden ocaklarının hemen durdurulması, tahrip edilen alanların düzeltilmesi ve yeniden ağaçlandırılması
– Sandras Dağı’nda maden dahil telafisi mümkün olmayacak doğa tahribatına sebebiyet veren tüm faaliyetlerin durdurulması, yeni talepler ve kapasite artırım talepleri için “ÇED olumsuz” kararı verilmesi ve izinlerin iptal edilmesi
– Anayasanın 59. ve 169. maddelerinin gözetilmesi
– Türkiye’nin de taraf olduğu BERN sözleşmesine uyularak Sandras bölgesi içerisindeki Orman bakanlığınca koruma altına alınan yaban hayatın fiili anlamda da korunma altına alınması
– “Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı”nın Gökçeova Gölü de dahil olacak şekilde genişletilerek, Sandras Dağı’nın tamamı ve etki alanındaki çevresinin koruma altına alınmasıdır.
Tüm yaşam savunucularını ve vicdan sahibi halkımızı Çiçek Baba’nın, dağın ve çevre köylerin tüm sosyokültürel ve doğal yapısının, yaşayan ormanların, suyun, toprağın, binlerce canlının meskeni Sandras ile dayanışmaya çağırıyoruz !