Kaynak: MERIP
Çeviri: Elif Bayburt
Mayıs 2021’de, sadece 13 yaşında bir çocuk, Hayat, kendisini şaşkın ve biraz korkmuş bir biçimde İstanbul sokaklarında amaçsızca dolanırken buldu. Zayıf, ince kemikli bir çocuk, keskin hatlı şehrin içinde kırılgan bir figür. Afganistan’ın Nangarhar vilayetinde yer alan kırsal Khogyani bölgesinde, tarım emekçisi bir aileye doğan Hayat, İstanbul ölçüsünde bir metropolü hiç deneyimlememişti. Görüntüler, sesler, sonsuz kalabalık ve düzensiz trafik bombardımanı altında bunalmıştı.
2023’ün başlarında bana “Rüya görüyor gibiydim” dedi. “O ilk gün, her şeye bakarak saatlerce yürüdüm.”
Milyonlarca göçmen gibi, Hayat kendisi ve Afganistan’da bıraktığı ailesi için daha iyi bir yaşam arayışıyla savaş ve yoksulluktan kaçtı. Hikayesi tanıdıktı: Afgan ordusunda bir asker olan babası öldükten sonra, annesi ve kız kardeşi ona bel bağlıyordu. Türkiye’deki binlerce Afgan göçmen benzer trajik hikayeler anlatabilir.
Yaklaşık 2 yılın ardından, Hayat’ın başka iki Afgan göçmen, Naseem ve Khalid’le paylaştığı 6 metrekarelik beton depoda, o çocuksu merak gitmişti. Depo, İstanbul’un kuzeybatısında yer alan Cebeci mahallesindeki bir plastik geri dönüşüm fabrikasının arkasına kurulmuş pis bir yerdi.
Onları ziyaret ettiğim üç ayı aşkın süre boyunca – her pazar günü, patronları uzaktayken -, Hayat, Naseem ve Khalid sebat içinde kaldı. “Çocukların” hiçbiri – onlara böyle sesleniyordum -, İstanbul’da çok uzun süre kalmayı beklemiyorlardı. Hedefleri Avrupa’ydı. Bir plastik geri dönüşüm fabrikasında yaşamayı ise kesinlikle beklemiyorlardı. Fakat içinde bulundukları çıkmaz İstanbul’da yaygındı. Türk medyası tarafından şeytanlaştırılan, gözaltı ve geri gönderme için hedef alınan Afganlar, Türkiye’deki en risk altında göçmen topluluğu haline geldi. Sadece 2022’de yaklaşık 50 bin kişi – genellikle genç erkekler ve çocuklar – Taliban yönetimindeki Afganistan’a geri gönderildi.1 Gözaltına alınmaktan kaçınmak için çok sayıda Afgan erkek yeraltına çekildi.
Bu durum onlar için berbatken, Cebeci gibi sanayi mahallelerindeki küçük geri dönüşüm fabrikalarının sahipleri için bir lütuftu. 2017’nin sonlarında Çin plastik atık ithalatını yasakladıktan sonra plastiğin geri dönüşümü Türkiye için büyük bir işe dönüştü. Yasaktan önce, dünyanın zengin ülkelerindeki plastik atığın temel varış noktası, yılda 8.8 milyon tona kadar alan Çin’di.2
Yasağın hemen ardından, Türkiye’de ithalat hızla yükseldi, 2017’ye kıyasla 2018’de yüzde 150 oranında arttı. Mevcut verinin olduğu son yıla, 2023’e kadar ise neredeyse yüzde 250’ye yükseldi.3 Endonezya, Malezya ve Vietnam’ın da dahil olduğu Güneydoğu Asya ülkelerinde plastik atık ithalatı ise çok daha belirgin miktarlarda arttı.
Bu ülkelerin hiçbirinin bu akışla başa çıkacak endüstriyel kapasitesi yoktu. Ama onları ideal bir plastik atık döküm alanına dönüştüren bir şey vardı: hazırda bulunan ucuz, kolayca sömürülebilir iş gücü arzı. Güneydoğu Asya’da, bu iş gücü çoğunlukla yoksul yerel halktı. Türkiye’de ise göçmenler.
Geri Dönüştürülmüş Atık Ticaretindeki Değişim
Çin’in yasağı Türkiye’deki plastik geri dönüşümcüleri için ideal bir zamanda geldi. Uygulamaya konulmadan iki yıl önce, Avrupa Birliği Türkiye hükümetiyle tartışmalı bir göç anlaşması imzaladı. Türkiye’ye, göçmenlerin Avrupa’ya geçmesine engel olması için başkaca politik teminatların yanı sıra 6 milyar euro teklif edildi. Bu esnada, AB’nin sınır güvenliği ajansı, Frontex için sağlanan fon yukarı fırlayarak, 2022 yılında 754 milyon euronun üzerine ulaştı, anlaşma imzalandığından bu yana yaklaşık yüzde 300 oranında bir artış.
Sonuçlar tahmin edilebilirdi: Türkiye’de 2015’in sonunda 2.8 milyon olan göçmen sayısı 2017’nin sonunda neredeyse 3.8 milyona yükseldi. Ucuz göçmen emeğinin erişilebilirliği Türkiye’nin gelişen geri dönüşüm sektörünü ayakta tutmakta anahtar oldu. Türkiye’nin eline ulaşan atıkların çoğu düşük nitelikte ve kirlenmiş plastiklerden, ülkeye genelde yasa dışı gelen pis çöplerden oluşuyor. Malezya’nın geçmiş dönem Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı Yeo Bee Yin’in geçen sene ekim ayında yasa dışı atık ticareti üzerine bir webinarda belirttiği üzere, “Bu tür plastiklerden para kazanmanın tek yolu, yasa dışı bir fabrika olmaktan geçiyor.”4
Çin’in, sebep olduğu ekonomik kazanca rağmen plastik atık ithalatını yasaklama kararı, benzer kaygılara cevap veriyordu. Çin Komünist Partisi yıllarca sektörü temizlemeye çalıştı, alacağı plastik türlerini sınırlandırdı ve ihracatçı ülkelerin kirlenme seviyesini azaltmak için üzerlerine düşen görevi yapmalarını istedi. Hiçbiri işe yaramadı. Avrupa limanlarındaki düzenleyici gözetimin eksikliği, kirlenmiş atık trafiğini azaltmakta başarısızlığa yol açtı. Ülke içinde, geniş iş gücü arzı – ve bunu sömürmeye hevesli kar odaklı fabrika sahiplerinin varlığı – Çin’i, çevre ve insan sağlığına dönük muazzam zararına rağmen atıklar için mükemmel bir varış noktası yaptı.
Ticaret 2018 yılında başkaca ülkelere kaydığında, bu problemler de beraberinde kaydı. Cebeci’de konuştuğum göçmen işçilerden hiçbiri, plastik atığın nereden geldiğini veya ne kadar toksik olduğunu bilmiyor ya da bunu umursamıyordu. Hayat ve arkadaşlarının çalıştığı fabrika karanlık, pis bir yerdi. Parçalanmış izolasyon tavandan tehlikeli bir şekilde sallanıyor, kirli yağmur suyu beton duvarlardaki çatlaklardan sızarak, küflü lekeler ve ağır bir koku bırakıyordu. Plastik çöp yığınlarının olmadığı her yer bir toz tabakasıyla kaplıydı – çalıştırıldığında, havayı toksik bir sisle dolduran ince plastik partikülleri fışkırtan öğütücünün bir yan ürünü. Cebeci böyle fabrikalarla doluydu: Avrupa’nın en kötü plastik çöpünün üzerinde yattığı, ufalanan beton ve paslanan metal cepheleri kuşatan toksik atık döküm alanları.
Fabrikanın tek işçileri Hayat, Naseem ve Khalid, Birleşmiş Milletler tarafından modern kölelik olarak tanımlanan koşullar altında haftanın 6 günü, 14 saatlik iş günlerinde çalıştılar. Yaptıkları iş zehirleyici ve muhtemelen ölümcüldü. Plastik atık kamyonlarla gelir, üçü kamyonları boşaltır ve neyin geri dönüştürülebilir olup neyin olmadığını ayırırlardı. Geri dönüştürülebilir yığını sivri, köpek balığı dişi büyüklüğünde parçalar püskürten eski, külüstür bir öğütücüye elleriyle beslediler. Kurutucu çalıştırıldığında ısınıp hızla dönerek yapışkan bir film gibi cilde yerleşen ve ciğerleri istila eden zehirli bir duman salardı. Emekleri için ayda 70 euro civarında ücret aldılar – Türkiye ekonomisinde bile düşük bir miktar. Ama göçmen olmaları, yapabilecekleri pek bir şey olmadığı anlamına geliyordu. Ne zaman şikayetçi olsalar, patronları polisi arayarak onları sınır dışı ettirmekle tehdit etti. Ayrıca, patron onlara, fabrikada bedava yaşadıklarını söyledi. Bu da sayılmalıydı.
İçinde yaşadıkları deponun ısıtması yoktu ve üçünün de barınabilmesi için fazla küçüktü. Sırayla uyudular: Bir kişi koltukta, bir kişi yerde, üçüncüsü ise bir köşede çömelmiş, sırasının gelmesini bekleyerek. Düzgün bir tuvalet yoktu – sadece yerde kanalizasyon borusuna bağlı bir delik – ve su akmıyordu. Haftada bir gün, pazarları, başka bir fabrikaya kaçıp bidonlarını temiz suyla doldurabildiklerinde banyo yaptılar.
Plastik Geri Dönüşümü Miti
Geri dönüşüm endüstrisi tarafından yayınlanan bilgilendirme videolarına inanıyorsanız, geri dönüşüm temizce organize edilmiş bir süreçtir: Düzgün paketler halinde tertemiz fabrikalara gelen plastik atıklar gülümseyen işçiler tarafından ustaca yüksek teknoloji geri dönüşüm sürecine konulurlar ve endüstrinin örtülü bir biçimde döngüsel ekonomi olarak tabir ettiği şeye katılmak üzere kargolanmaya hazır, değerli taşlara benzer plastik peletler üretilir.
ABD merkezli Center for Climate Integrity’nin Şubat 2024 raporuna göre, plastik geri dönüşüm miti petrokimya şirketlerinin “plastiğin geri dönüştürülebilirliğine dair on yıllara uzanan sahtekarlık ve yalan kampanyasının” bir ürünü. Tütün endüstrisinin sigara içmenin sağlığa etkilerine yönelik yalanlarına oldukça benzer bir şekilde, plastik endüstrisi ürünlerinin sürdürülebilir bir şekilde geri dönüştürülemeyeceği gerçeğini etkin olarak gizledi.5 Rapora göre, “Bu çabalar plastik piyasasını etkili bir biçimde korudu ve genişletti; plastik atık ve kirliliğe dönük anlamlı bir yasal ya da düzenleyici adım atılmasını ise oyaladı.”6
Raporun sonuçları Avrupa’nın geri dönüşüm girişimlerine ilişkin rahatsız edici bir tablo çiziyor. Avrupa Parlamentosuna göre, Avrupa’nın ürettiği plastik atığın üçte birinden daha azı geri dönüştürülüyor ve, CCI’ın araştırmalarının gösterdiğine göre bunların çoğu sadece bir kez geri dönüştürülebiliyor. Avrupa’nın bütün atığının yarısı küresel plastik atık pazarına giriyor, balya haline getiriliyor, konteynerlere yükleniyor ve Rotterdam ve Antwerp’teki limanlara gönderiliyor. Yılda milyarlarca dolar üreten muazzam bir endüstri. Aynı zamanda fırsatçılar ve denetlemesi neredeyse imkansız olan küçük çaplı işletmelerle dolu kirli bir iş. Düzenlemeye dönük girişimlerin çoğu başarısız oldu. Bu esnada Avrupa’nın çöpü dünyanın en yoksul ülkelerinde yığılmaya devam ediyor.
Çin’in çıkışından sonra, plastik atık ticaretini daha fazla denetim altında tutmaya dönük bazı girişimlerde bulunuldu: Örneğin, 2019 Mayısında, plastik atık Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Taşınmasının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi’ne eklendi. Yeni tedbirler “plastik atık üretimini minimuma indirmek ve engellemeye dönük bir dizi adımı, çevre uyumlu bir şekilde yönetilmesini ve sınır ötesi hareketini kontrol etmeyi, plastik atıkta yer alan tehlikeli bileşimlerin riskini azaltmayı ve kamuoyu duyarlılığı, eğitim ve bilgi alışverişini geliştirmeyi” içeriyordu.7
Kağıt üzerinde hoş dursa da gerçekte değişiklikler vitrin dekorundan bir tık fazlasıydı. Plastik atık ihracatı için düzenleyici bir çerçeve oluşturdular – OECD üyesi olmayan ülkelere ihracat için bir dizi kural, OECD üyesi ülkeler için daha gevşek bir dizi kural – ama kurallar yeterince uygulanmadı. Çin’in plastik atık ticaretinde neredeyse tekelleşmesi, ticaretin ne kadar büyük ve kazançlı olduğunun üstünü örtmüştü. Potansiyel kazanç kötü davranışları teşvik etti, endüstriyelleşmiş ülkelerin çöplerinden kurtulma arzusu ise denetimden caydırdı.
Shanna Mehlbaum’a göre sonuç, “düzenlemeleri önemsemeyen ve sadece para kazanmak isteyen kovboylar” tarafından hükmedilen bir ticaret ortamı oldu. Mehlbaum bağımsız bir kriminolog ve Tilburg Üniversitesi’nde Hollanda’dan – 2021 yılında AB’deki ve kişi başına dünyadaki en büyük plastik atık ihracatçısı – uluslararası atık trafiğini inceleyen bir doktora adayı.8
Mehlbaum, kendi deneyimine göre, düzenlemelerin etrafından dolaşmanın çok fazla yolu olduğunu söyledi. Örneğin dolandırıcılar, Hollanda’ya atık ithal edebilir ve sonrasında bunu işlenmiş plastik peletler gibi yeniden kullanılabilir bir ürün olarak sınıflandırabilirlerdi. “Ondan sonra bunu ikincil hammadde olarak satabilir ve başka bir düzenlemenin altına düşersiniz. Aynı sistem içerisinde hiç izi sürülmez ve atık yönetim sisteminde de dijital ayak izi bırakmaz.”
Mehlbaum, böylesi bir dolandırıcılığı engellemenin tek yolunun sağlam bir izleme sistemi olduğunu da ekledi. Ama Hollanda’nın İnsan Ortamı ve Ulaşım Müfettişliği’ne (ILT) – Hollanda’da atık maddelerin taşınımını izlemekle sorumludur – göre, gümrük memurları 2022 yılında plastik atık ihraçlarına dönük toplam sadece 624 denetim gerçekleştirdi.9 Mehlbaum, yasa dışı trafiği kontrol altına almak için bu sayının hiç yeterli olmadığını belirtti.
ILT’nin kendi kıdemli müfettişlerinden biri, Huib van Westen, Hollanda’dan gerçekleştirilen atık ihraçlarının boyutunun – yılda yaklaşık 1.5 milyon sevkiyat – ne kadar yasa dışı zehirli atık trafiği gerçekleştiğini takip etmeyi neredeyse imkansız hale getirdiğini söyledi. “Dürüst olmak gerekirse, eğer kimse bizi bilgilendirmiyorsa, neyin sevk edildiğine dair hiçbir fikrimiz olmuyor.” İhtiyaç olan şey daha fazla fiziksel inceleme, ama bu da devasa kaynaklar gerektiriyor.
ILT, Endonezya ve Türkiye gibi ülkelere yapılan plastik atık ihracının yüzde 80’inden fazlasının “kolayca geri dönüştürülebilir atık tabakalarından” oluştuğunu iddia ediyor. Ama bu oranı teyit etmek zor. ILT’ye bu orana nasıl ulaştıklarını sorduğumda, muğlak bir şekilde, “gümrük verileri” ve denetimlere dayandığını söylediler. Buradaki mantık ise kafa karıştırıcı. Mehlbaum’un söylediğine göre, gümrük verileri güvenilmez. Ve ILT’nin kıdemli müfettişi van Westen’in işaret ettiği gibi, denetimlerin sayısı olup bitenin net bir tablosunu oluşturmak için yeterli değil. Ek olarak, plastik atık ihracatı için mevzuat, her atık sevkiyatında yüzde 2 oranında kirliliğe izin veriyor.
Dr. Delphine Lobelle – Hollanda’daki plastik atık akımlarını araştıran bir fiziksel oseanografi uzmanı – kayda değer miktarda konteyneri açıp içindeki plastik atığı test etmeden yüzde 2 kuralının uygulanıp uygulanmadığını bilmenin imkansız olduğunu söylüyor. Büyük miktarlarda kirlenmiş atık, ya da geri dönüşümü zor karışık plastikler, ILT tarafından “değerli ham madde” olarak sınıflandırılanların arasına kolaylıkla saklanabilir.
“Temel problem şu,” dedi Mehlbaum. “Kazanılacak paralar var ve düzenlemeler uygulatması zor. Sistem çalışmıyor. Yıllardır bunun üzerine çalışıyorum ve dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorum: Bütün bu düzenlemelere sahibiz ama dolandırıcılık yine de çok kolay.”
Tehlikeli Bir Endüstri
Kasım 2022’de bir Pazar günü, plastik geri dönüşüm fabrikasındaki Afgan göçmenlerle buluşmalarımın başlarında, depo için aldığım bir ısıtıcının etrafında oturmuş ellerimizi ısıtıyor ve konuşuyorduk. Hayat, genelde olduğu gibi bir köşeye kıvrılmış, cep telefonunda dolanıyordu.
Aniden yukarı baktı. “Arifullah Fazlı’ya ne olduğunu duydun mu?” diye sordu. “O farklı bir fabrikada çalışıyordu, hemen bizim köşemizde. Eylülde yaşamını yitirdi. Bıçaklarına sıkışan bir şeyi çekmek için öğütücüye tırmandı. Birisi yanlışlıkla o hala içindeyken makineyi tekrar çalıştırdı. Bende fotoğraflar var. Görmek ister misin?”
Cevabımı beklemeden, telefonunda hızla bir şeyleri aşağı kaydırmaya başladı. Durdu ve ekranı bana döndürmeden önce ifadesiz bir suratla telefona baktı.
Ekranda, bir çeşit endüstriyel alandan bir sahne vardı. Ön tarafta bir plastik atık yığını – çoğunlukla tek kullanımlık plastik poşetler. Ekranın ortasında, saçları kısacık kesilmiş, siyah bir t-shirt ve kot pantolon giyen, ucunda kanca bulunan metal bir çubuğu tutan genç bir erkek duruyordu. Karenin dışındaki birine işaret ediyor gibi bir hali var. Arkasında ise, eskiden bacaklarının olduğu yerde iki kanlı kök bulunan Arifullah Fazlı’nın cenazesi.
“Geri dönüşüm fabrikasının sahibi cenazeyi çöplerle birlikte atmak istedi” dedi Hayat, telefonu geri çevirip fotoğrafa bir kez daha bakarak, “ama diğer göçmenler o bunu yapmadan önce polisi arayabildi.”
Görüntü sarsıcıydı, sadece dehşet verici içeriği yüzünden değil ama vicdani sonuçları bakımından. Türkiyeli bir avukatla çalışarak, aylar süren araştırmanın ardından nihayet 2023’ün Eylül ayında fabrikanın sahibi Cemil Önemli’ye dönük bir dosya açıldığını teyit edebildim, ama savcının ofisinde dokunulmamış bir şekilde duruyordu. İstanbul Geri Dönüşümcüler Derneği Başkanı Yüksel Yılmaz, Fazlı’nın cenazesinin Afganistan’a gönderildiğini söyledi. “Dava devam ettiği için bu konuda yorum yapamayız,” dedi.
Dava dosyasına göre, Önemli, Fazlı’nın fabrikada çalıştığını inkar etti ve Türkiyeli işçilerden birinin çöpte bir cenaze bulduğunu ve onu aradığını iddia etti. Davanın hassasiyeti sebebiyle adını vermek istemeyen avukat, Fazlı’nın ölümünden bir yıl sonra dosyanın hala araştırma için adli tıp kurumunda olduğunu söyledi. “Savcı dosyayı kapatamaz çünkü burada kesinlikle bir suç var, en azından ihmal suçu var” dedi. “Davayı kapatmayacaklarından emin olmak için baroyla birlikte çalışıyorum.”
Şubat ayının başlarında, avukat bana Önemli hakkında “taksirle insan öldürme” suçlamasıyla bir yargılamanın yapılacağını söyledi, ama zorlu bir mücadeleyle karşı karşıyalardı. Avukata göre, dosyada delil yoktu. Adli soruşturma sürerken cenazenin Afganistan’a geri gönderilmiş olması iyiye işaret değildi. Fazlı’nın nasıl öldüğüne dair etkin bir soruşturma yürütülmemişti ve bu noktada, bir yılı aşkın süredir fabrika da işletilmeye devam edilirken, yeni delil bulma olasılığı sıfıra yakındı. Plastik Çorba Vakfı’nda program direktörü Jeroen Dagevos’a göre, Fazlı’nın hayatını kaybettiğine benzer kazalar, buzdağının sadece görünen yüzüydü. “Plastik atığın insan sağlığına etkileri yeni anlaşılmaya başlanıyor” dedi.
“Hayat, Khalid ve Naseem gibi insanların içinde çalıştığı koşullara bakıyor ve merak ediyorsunuz: Bu durum sağlıklarını nasıl etkiliyor? Vücutlarının absorbe ettiği toksinler yüzünden hayatlarının kaç yılını kaybettiler? Şimdi bunu benzer işlerde çalışan ya da Cebeci gibi zehirlenmiş ortamlarda yaşayan yüz binlerce – muhtemelen milyonlarca – insanla çarpalım, ve trajedinin boyutunu ancak o zaman anlamaya başlıyoruz.”
Bir 2022 İnsan Hakları İzleme Örgütü raporu Türkiye’nin plastik geri dönüşüm fabrikalarında çalışan işçilerin ve bu fabrikalar etrafında yaşayan ailelerin yaşadığı sağlık sorunlarının, göğüs ağrısı ve nefes darlığından baş ağrısı ve cilt döküntülerine kadar, ne kadar tekrar ettiğini kayıt altına aldı. Rapor, durumun sadece daha da kötüye gideceği konusunda uyarıda bulundu. “Plastik üretiminin 2015’ten 2060’a kadar üç katına çıkması bekleniyor” denilen raporda, “hızlı tüketim ürünleri şirketleriyle birlikte büyük ölçüde dünyanın en büyük petrol ve gaz şirketleri bu üretimi ilerletiyor” ifadeleri kullanıldı.10
Dagevos, bu rakamların, dünyadaki göçmen sayısının da giderek artmasıyla birlikte, Türkiye ve kayda değer göçmen popülasyonlarının olduğu diğer ülkelerde daha da büyük bir insani trajediye yol açmasından endişe ediyor.
Döngüsel Ekonomiyi Kesmek
Kasım 2023’te Avrupa Komisyonu Atık Sevkiyatı Tüzüğünde (WSR) yaptığı değişikliklerle 2026 yılına kadar OECD üyesi olmayan ülkelere plastik atık ihracının tamamen yasaklanması kararını aldı.
Ancak bu düzenlemeler, problemin kaynağına inmekte başarısız oluyor. Belli koşullar altında ihraçların sürdürülmesini sağlayacak boşluklar içeriyorlar. Yasa dışı atık ticaretini denetlemenin ne kadar zor olduğu düşünülürse, deneyimli dolandırıcıların sömürebileceği bir arka kapı bırakmak statükoya dönüş anlamına gelebilir. Daha da endişe verici olan, yeni düzenlemeler Türkiye gibi OECD üyesi ülkelere plastik atık ihracını engellemek adına çok az şey vaat ediyor.
Gerçekten de, 2017’de Çin’in yasağından sonra plastik atık ihracında artış yaşanan tek OECD ülkesi Türkiye değildi. Zengin ülkelerin (bu durumda ABD) mültecileri barındırması için para ödediği bir başka ülke olan Meksika’ya da ihraçlar yüzde 300 arttı.11
Dagevos, Mehlbaum ve Lobelle, plastik atığı pazarlanabilir bir ürün olarak gören bütün sistemlerin eninde sonunda başarısız olacağına hemfikir. Söylediklerine göre, bunun yerine ihtiyaç olan şey, AB dışına plastik atık ihracının tamamen yasaklanması. Bu seçenek WSR’da değişikliklere giderek Avrupa Komisyonu’nun önünde duruyordu, ama içlerinde Hollanda’nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinden sert bir muhalefetle karşılaştı.
Hollanda merkezli Kras Geri Dönüşüm’ün CEO’su Ben Kras, “Dinle, hepimiz sürdürülebilir bir ekonomi istediğimizi söylüyoruz ama bu ikiyüzlüce” dedi bana. “Biz geri dönüştürüyoruz ama çok pahalı olduğu için kimse mallarımızı satın almıyor. İnsanlar ucuz olduğu için dünyanın herhangi bir yerinden gelen ham maddeleri tercih ediyorlar. Bütün bunların hepsi parayla ilgili.”
Dagevos bu noktaya katılıyor. Hollanda gibi varlıklı ülkelerdeki plastik geri dönüşüm şirketleri Türkiye gibi ülkelerden gelen ucuz, geri dönüştürülmüş plastikle ve hatta Çin’den gelen saf plastikle rekabet edemez. “Hepsi iflas ediyor” dedi. “Saf plastik hala geri dönüştürülmüş plastik ya da doğada çözünür plastik alternatiflerinden daha ucuz. Bu petrol bazlı bir ürün ve petrol fiyatları düşük kaldıkça Çin gibi yerlerde yeni plastik üretmek her daim daha ucuz olacak.”
İronik bir biçimde Çin – belki de şaşırtıcı değil – saf plastik endüstrisine liderlik ediyor. Plastik atık ihraçlarını yasakladıktan sonra, 2019 ve 2021 arasında saf plastik üretim kapasitesini 7.5 milyon ton arttırmaya yöneldi, gelecek 5 yıl da kapasite artırımını sürdürme planlarıyla.12 Avustralya’daki Minderoo Vakfı tarafından yayınlanan 2023 Plastik Atık Üreticileri İndeksi’ne göre, fosil yakıtlardan üretilen tek kullanımlık plastiklerin gelecek 3 yılda 17 milyon ton artarak 148 milyon tona ulaşması bekleniyor. Bu esnada geri dönüşüm kaynaklarından elde edilen plastiğin 2021’e kıyasla 3 milyon tonluk bir artışla 2027 yılında 4.7 milyon tona ulaşması bekleniyor, petrokimya endüstrisinin söz verdiği döngüsellik hedefinden çok uzakta.13
Dagevos, Kras ve Minderoo Vakfı raporunun yazarları düzenlemelerin saf plastiğin momentumunu tersine çevirmenin tek yolu olduğunu söylüyor. Örneğin plastik atık ihracını yasaklamak, AB ülkelerini kendi geri dönüşüm kapasitelerini arttırmaya ve geri dönüştürülebilir ürünlere geçişlerini hızlandırmaya zorlardı. İthal edilen saf plastik üzerindeki vergileri arttırmanın, doğada çözünebilir alternatiflerin fiyatlarını rekabete uygun hale getirmenin de olumlu bir etkisi olurdu. Ama WSR’da yapılan son değişiklikler atık ticaretinin kendisine odaklanıyor, kötü davranışları cezalandırıyor ve iyileri ödüllendiriyor; geçmişte sonuç üretmekte başarısız bir yaklaşım.
Bu süreçte, ticaretin kurbanları acı çekmeye devam ediyor. Daha fazla duvar yükselip göçmen popülasyonu büyüdükçe, ucuz, sömürüye açık işgücü havuzu da büyüyor. Göç uzmanları çoktan plastik geri dönüşüm endüstrisi de dahil olmak üzere ucuz işgücü için ticareti yapılan mültecilerin sayısındaki artış konusunda alarm zillerini çalıyor.
Hayat’la son konuştuğumda, geçen yılın Aralık ayının sonlarında, o ve Khalid hala Cebeci’deki fabrikada çalışıyor ve yaşıyorlardı. Durum gergindi. Polis baskınları artmıştı ve ucuz işçilerini kaybetmekten korkan patronları, geri dönüşüm operasyonunu fabrikanın bodrumuna taşımıştı, hiçbir havalandırması olmayan daha da berbat bir yer.
Ama bazı olumlu haberler de vardı: Naseem Türkiye’yi terk etmiş ve başarılı bir şekilde Avrupa’ya geçmişti. Hayat ve Khalid, sonucu ne olursa olsun Fazlı’nın ölümünde sorumluluğu olan fabrika sahibinin en azından yargılanmasıyla biraz rahatlamışlardı. Avrupa’da süren plastik atık ticareti tartışmaları konusunda ise, daha az iyimserlerdi. Hayat sadece güldü. “Belki ben Naseem’in çöpe attığı bir şeyi geri dönüştürürüm” diyerek düşüncelere daldı.
Khalid daha kaderciydi. “Avrupa’daki insanların gerçekten bizi umursadığını sanmıyorum,” dedi. “Eğer umurlarında olsaydı, bizi Türkiye gibi bir yerde acı çekmeye bırakmazlardı.”
Yazar Adnan Khan Hollanda ve Türkiye arasında çalışan bağımsız bir gazetecidir.
Dipnotlar
1“‘Kimse bana neden Afganistan’ı terk ettiğimi sormadı’ Afganların Türkiye’den geri itimi ve geri gönderimi” HRW raporu, 18 Kasım 2022. (https://www.hrw.org/report/2022/11/18/no-one-asked-me-why-i-left-afghanistan/pushbacks-and-deportations-afghans-turkey)
2Çin tarafından BM Comtrade’e sunulan veriye göre, ürün kodu 3915 (plastik atıklar) https://comtradeplus.un.org/TradeFlow, 30 Mayıs 2024.
3Türk devleti tarafından Comtrade’e sunulan ithalat verilerine göre.
4“Yasadışı atık ticareti: Vaktimizi neye harcıyoruz?”, Youtube, 20 Ekim 2023. (https://www.youtube.com/watch?v=Tc25wlMRHnk&t=12s)
5“Plastik geri dönüşüm sahtekarlığı” Center for Climate Integrity, Şubat 2024.
(https://climateintegrity.org/plastics-fraud)
6Age.
7“Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Taşınmasının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi”, Mayıs 2019. (https://www.basel.int/Implementation/Plasticwaste/Overview/tabid/8347/Default.aspx)
8“Rapor Hollanda’nın batı dışındaki ülkelere plastik atık ihracatında çok önemli bir yer oynadığını gösterdi” Plastik Çorba Vakfı, Eylül 2022.
9“Hoogwaardige grondstoffen naar verre landen door geringe vraag in EU,” ILT, 7 Aralık 2023.
10“‘Bizi zehirliyor gibiler’ Türkiye’de plastik geri dönüşümünün sağlığa etkileri,” HRW, 21 Eylül 2022. (https://www.hrw.org/report/2022/09/21/its-if-theyre-poisoning-us/health-impacts-plastic-recycling-turkey)
11BM Comtrade
12“Plastik Atık Üreticileri İndeksi: Anahtar bulgular,” Şubat 2023, Minderoo. (https://www.minderoo.org/plastic-waste-makers-index)
13Age.