Covid-19 pandemisiyle birlikte tek kullanımlık kişisel koruyucu hijyen ekipmanlarının kullanımı büyük bir artış gösterdi. Ancak, ekipmanların ortak özelliklerinden olan içeriğindeki plastik birçok sorunu da beraberinde getirdi. Bilindiği üzere plastiğin hammaddesi moleküler yapısındaki omurgasını karbonun oluşturduğu fosil yakıtlardır, ki gerek yıkıcı madenciliği gerekse de karbon salımıyla iklim krizi ve ekolojik çöküşün temel sebeplerindedir fosil yakıtlar. Pandemi sırasında, bazı ülkelerin temel atık yönetimi altyapılarının yetersizlilği ve sınırlı tıbbi atık tesisleri nedeniyle plastik atık yönetimi ciddi şekilde kesintiye uğradı; bazı ülkeler ise atıklarını gelişmekte olan veya gelişmemiş olarak tabir edilen yoksul ülkelere gönderdiler. Bu yüzden küresel bir sorun haline gelen plastik atık yönetimini ciddi bir şekilde ele alan, bütüncül atık yönetim zincirleri için daha yüksek sesli çağrılara ihtiyaç var.
Önemli bir sorun: ekosistemde birikmiş plastik atıklar
Tek kullanımlık plastiklerin tüketiminde salgın dönemindeki bu artışla birlikte atıkların doğadaki birikimi de hızla devam ediyor. Plastiklerin bozunumuyla oluşan mikro ve nanoplastiklerin varlığı, yayıldığı ekosistemdeki canlılarda ciddi komplikasyonlara neden oluyor. Canlıların sağlıkları üzerindeki pek çok başka etkisinin ve ekosistemdeki madde döngülerini bozmasının doğrudan bir sonucu olarak biyoçeşitliliğin azalmasında ciddi bir etkide bulunuyor. Tek kullanımlık kişisel koruyucu hijyen ekipmanlar deniz megafaunasında canlılar tarafından vücutlarına alınabiliyor (Fernández & Anastasopoulou, 2019). Diğer organik bileşikler ve ağır metallerin plastik yüzeylerle etkileşime girmesiyle de hidrofobik ve elektrostatik etkileşimler gibi mekanizmalar aracılığıyla yine bu parçacıkların emilimi gerçekleşiyor (Fred-Ahmadu ve diğerleri, 2020). Mikro ve nano boyutlu plastiklerin biyoakümülasyonu devam ettikçe sucul organizmalarda üreme ve büyüme oranları da giderek düşüyor.
Sağlıklı şehirlerden, yaşamlardan bahsetmekten uzaklaşıyoruz
Salgın döneminde görülen sahadaki gerçekler, uluslararası kılavuzların endişelerimizi gidermede yalnızca kağıt üzerinde kaldığını gösteriyor. Salgın, dünyanın her yerinde yaşamın her alanında ciddi bir etkiye sahip ve bunlar içerisinde atık yönetimi önemsenmeyecek bir istisna değildi. Birçok yoksul insan hijyen ekipmanından uzaktı ve buna rağmen kısıtlı atıklarını yönetemiyordu; hijyen ekipmanlarına daha kolay ulaşan zenginler ise atıklarını yönetmeyerek yoksul bölgelere gönderiyorlardı. Salgında geride kalan 1 yılın ardından bu durum aşı hengamesi ve ekonomik daralmanın etkileri arasında gündemde kendine çok yer bulamadan sürmeye devam ediyor.
Atık yönetimi, dikkatli toplama, geçici depolama ve arıtma süreçleri gerektiren potansiyel olarak enfekte olmuş çıktıları da kapsıyor. Atık miktarının artması birçok bilim insanına göre gelecekte de tehlikenin devam etmesine neden olacak.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı raporuna göre, koronavirüse karşı korunmak için kullanılan tek kullanımlık yüz maskesi ve eldiven yığınları, dünyadaki nehirlere ve okyanuslara atılarak yeni bir ekolojik felaketin zeminini hazırlıyor. TiredEarth’ün editörleri tarafından başlatılan #Maskuary kampanyasına da böylelikle değinmek istiyorum. Kampanyaya katılan insanlar maskeleri geri dönüştürme ve doğadan toplama görüntülerini sosyal medyada bu etiket ile paylaşıyorlar ve destek bekliyorlar. Kampanyanın esas amacı bilinçlendirme ve farkındalık yaratma olsa da Brezilya ve Sri Lanka gibi çeşitli ülkelerdeki vakalar ile atıklarla hava kirliliği arasındaki ilişkiyi inceleyen makaleler de bu şekilde kurumları ve insanları eyleme çağırıyor.
Bizler nelere dikkat edebiliriz ve ilgililer neler yapmalı?
Okulların kademeli olarak açılması, çalışma koşullarında normalleşmeye geçiş ve sıfır atık uygulama takvimi (1 ve 2. Grup için 2020 Aralık; 3ve 4. Grup için 2021 Aralık) göz önüne alındığında, bir an evvel atıkların yönetiminde atıkları kaynağında ayrıştırarak toplamak, yönetmelikte “diğer atıklar” kapsamında yer bulan tek kullanımlık hijyen atıklarının tanınmasını ve ayrıştırılmasında kullanıcıların da rol almasını, kontrol sürecinde gözlemlemesini sağlamak kritik önemdedir.
Bu kapsamda tek kullanımlık maske ve eldivenlerin toplanması, taşınması, geçici depolanması ve diğer hijyen malzemesi çıktılarının ilgili tesislere teslimine ilişkin süreçlere dikkat edilmelidir. Sağlık kurumlarında veya diğer alanlarda (öğrenci yurtları vb.) atıklar, revir ve diğer sağlık birimlerinde oluşan “tıbbi atık” ile birlikte yönetilmeli ve haricindeki diğer atıklarla karıştırılmamalıdır.
Ev ve işyerlerinde tek kullanımlık maske, eldiven gibi kişisel hijyen çıktıları, yırtılmayan dayanıklı poşetlerde yerel yönetimler tarafından toplanmalıdır. Atık poşetleri balkonlarda diğer insan ve canlıların ulaşamayacağı yerlerde 72 saat bekletilmelidir. Maskelerin, eldivenlerin ve diğer kişisel hijyen malzemesi atıklarının toplanması ve teslimi için belediyeler tarafından çaba gösterilmeli ve denetimler gerçekleştirilmelidir.
Atık toplama, taşıma ve depolama işlemlerinde kullanılan ekipman ve bu ekipmanların bulunduğu alanlar her atık boşaltımından sonra dezenfektanlarla temizlenmelidir. Bu ekipmanlar başka amaçlar için kullanılmamalıdır. Toplama, taşıma ve depolama sırasında oluşabilecek dökülme ve/veya sızıntı suları için önlemler alınmalı, kirlenme durumunda kontamine yüzey dezenfekte edilmelidir.
Atıkların toplanması, taşınması, işlenmesi ve bertarafı ile görevli personelin çalışma sırasında eldiven, maske gibi kişisel koruyucu malzemeler kullanması, atıkla temas etmemesine dikkat etmesi; toplama ve taşıma işlemleri sırasında özel donanımların ilgili kurumlarca çalışanlara tedariği sağlanmalıdır. Toplanan atıklar her türlü karışma ihtimaline karşı kontrol edilmeden, doğrudan depo sahasına veya yakmaya gönderilmemelidir.
Salgın bize yaşam tarzımızı istesek de istemesek de değiştirmek zorunda kalacağımız bir ekolojik kriz içinde olduğumuzu gösterdi. Bu değişimi, bir savrulma ve daha başka altüst oluşları tetikleyecek bir karmaşa içinde yaşamamak için bilinçli ve iradi olarak kontrolümüze almalıyız. Bunun bir boyutunu da salgın önlemlerinin başında gelen bu plastik malzemelerin yönetimi oluşturuyor. Yok olan canlı türleri, midesi plastikle dolmuş balıklar, artan kanser vakaları, atıkların yakılmasıyla oluşan zehirli hava, kirlenmiş sular halihazırda çöküşü yaşayan ekosistemlerin daha fazla kaldıramayacağı yükler olacaktır. Kapitalizmin kâr getirmeyen hiçbir şeye yatırım yapmayan bireyci, bencil ideolojisi ve toplumsal düzeni atıkların bu yönetimini başaramadı ve çok geç olana kadar başaramayacak gibi görünüyor. Salgın döneminde gelişen dayanışma pratikleri, yerel toplulukların toplumsal ihtiyaçları karşılamada oynadığı kritik rol, kapanmaların yarattığı yeni tür yabancılaşma biçimlerine karşı ortak duygudaşlığın getirdiği fedakârlık yapma dürtüsü bu atıkların yönetiminde de rol oynayabilir. Devletlere ve şirketlere sorumluluklarını hatırlatırken ve mücadele ederken bu acil sorunun kontrolden çıkmasını önlemek için ipleri elimize almak zorundayız.
Kaynaklar
Fernandez, C., & Anastasopoulou, A. (2019). Plastic ingestion by blue shark Prionace glauca in the South Pacific Ocean (south of the Peruvian Sea). Marine pollution bulletin, 149, 110501.
Fred-Ahmadu, O. H., Bhagwat, G., Oluyoye, I., Benson, N. U., Ayejuyo, O. O., & Palanisami, T. (2020). Interaction of chemical contaminants with microplastics: Principles and perspectives. Science of The Total Environment, 706, 135978.